( 1477–1481 )
Fâtih Sultan Mehmed Han’ın son vezîriâzamı, ilim ve devlet adamı. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin neslinden olup, babasının adı Arif Çelebi’dir, Aslen Konyalı olduğu için, Karamânî nisbet edildi. Doğum târihi kesin olarak belli değildir. Küçük yaşta ilim öğrenmeye başlayan Mehmed Paşa, Konya’da Cemâleddîn-i Aksarâyî’nin torunu Musannifek’den aklî ve manevî ilimleri tahsil etti.
Karamânî Mehmed Paşa genç yaşta İstanbul’a geldi. Sadrâzam Mahmûd Paşa-i Velî ile tanıştı ve onun yaptırdığı medresede tahsil gördü. Vefâ Konevî’nin sohbetlerinde bulundu. Medrese tahsilini iyi derece ile tamamlayıp me’zûn olduktan sonra aynı medresede müderrisliğe başladı. Bir müddet sonra Mahmûd Paşa’nın müşaviri ve yardımcısı olarak hizmetlerde bulundu. Daha sonra Mahmûd Paşa’nın tavsiyesi üzerine vezirlik payesi ile nişancı oldu. Bu makamda uzun müddet kaldığı için, Nişancı lakabıyla tanındı. Bu sırada Fâtih Sultan Mehmed Han’ın dikkatini çekerek teveccühünü kazanan Mehmed Paşa devlet me’mûriyetlerinin düzenlenmesi ve devlet idaresine âit temel kânunların tertîbi hususunda pâdişâhın müşaviri oldu. Yeni kanunnâmelerin düzenlenmesinde çalıştı.
1478 senesinde pâdişâh, sadrâzam Gedik Ahmed Paşa’yı vazîfeden alıp, onun yerine Karamânî Mehmed Paşa’yı tâyin etti. Vefât edinceye kadar bu vazifede kaldı. Karamânî Mehmed Paşa’nın Uzun Hasan’a yazdığı üslûb ve muhtevasından dolayı beğenilen siyâsî mektuplar, bu makamdaki şöhretini arttırdı. Anadolu seferine çıkan Fâtih Sultan Mehmed Han, Gebze’de vefât ettiğinde, nâşını saklayıp vefâtını askerden gizledi. 4 Mayıs 1481’de Tahtakale’de isyân eden yeniçeriler tarafından, Cem taraftarı olduğu iddiasıyla öldürüldü. Kumkapı’da yaptırdığı Nişancı Câmii bahçesine defnedildi.
Mehmed Paşa, âlim ve değerli bir vezir idi. Çok iyi Arabça bilirdi. Aynı zamanda tarihçi idi. Osmanlı târihine ve Fâtih devrine âit Arabça risaleler yazdı. Fâtih Sultan Mehmed Han zamanında hazırlanmış olan Kânûnnâme-i Âl-i Osman bunun sadâretinde kaleme alındı. Şâir ve ediplere çok alâka gösterirdi. Kendisi de şâir idi. Şiirlerinde Nişancı mahlasını kullanan Mehmed Paşa, Türkçe şiirlerinde sâde ve külfetsiz bir üslûba yer verirdi.
Şâhâ ne tuhfe göndereyin hâk-i pâyüne
Benüm gibi fakîrün elinden duâ gelür
beyti, buna açık bir örnek teşkil eder. Kabûlî ve Hamîdî gibi devrin bâzı şâirleri Mehmed Paşa adına samîmi kasîdeler yazdılar.
Karamânî Mehmed Paşa’nın manzum şiirleri ile iki cildlik Osmanlı târihi vardır. Arabça olarak kaleme aldığı târihî eserinin birinci cildi, “Risale fî Tevârih-i Selâtini âl-i Osmaniye” olup, Osman Gâzi’den Fâtih Sultan Mehmed Han’ın cülûsuna (1451) kadar olan devirlere aittir. İkinci cild ise, “Risale fî Târih Sultan Muhammed bin Murâd Han minel-Osman” olup, 1451’den 1480’e kadar olan devre yer verir.
1) Tezkire-i Halvetiyye (Es’ad Efendi Kütüphânesi; No: 1372)
2) Sehi Tezkiresi; sh. 60
3) Şakâyık-ı Nu’mâniye tercümesi; sh. 285
4) Latifî Tezkiresi; sh. 334
5) Rehber Ansiklopedisi; cild-9, sh. 263
6) Hadîkat-ül-vüzerâ; sh. 14
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Kopmuşuz bizler o öz varlık olan manzaradan
Bahseder gerçi duyanlar o onulmaz yaradan.
Derler ki: İnsanda derin bir yaradır köksüzlük
Budur âlemde hudutsuz ve hazin öksüzlük. (Y. Kemal Beyatlı)