8 Ocak 2014 Çarşamba

TEHCİR KANUNU

TEHCİR  KANUNU

1.Savaş  sırasında  ordu,  kolordu  ve tümen  komutanları  ve bunların  müstakil  mevki  kumandanları,  ahali tarafından   herhangi  bir  suretle   hükümetin  emirlerine ,  yurt  savunmasına, asayişin  korunmasına  ilişkin   işlere  ve   düzenlemelere  muhalefet,  silahla  saldırı  ve   direnme  görürlerse   bunu  önlemeye  mezun  ve  mecburdurlar.
2.Ordu,  müstakil  kolordu  ve tümen  kumandanları  askerlik icaplarından   dolayı  veya  casusluk   ve hıyanetlerini  hissettikleri   köyler  ve kasabalar  halkını   tek  tek  veya   toplu  olarak   diğer  mahallere   sevk  ve iskan  ettirebilirler.
3.İş  bu  kanun   yayınlandığı  tarihten   itibaren  geçerlidir.
4.İş  bu  kanun   hükümleri   yürürlüğe  Başkumandanlık  Vekili  ve  Harbiye   Nazırı  memurdur. 
Demek ki    tehcir  kararı askeri  zorunluluklardan  kaynaklanıyordu.Bir  milletin  ordularını  arkadan  vurmak  isteyenlere  karşı kendisini  savunmasını  önleyecek  hiçbir  yasa  olamazdı.Osmanlı  Hükümeti  bu  şartlar  altında   dünyada  böyle  bir  tehlike  ile   karşılaşan   bütün  devletlerin   başvuracağı  bir  yönteme   başvurarak  tehcir   kararını  aldı.Diğer  taraftan  hükümetin   bu  kararı   benimsediği  için  değil ,  başka  çözüm  bulamadığı  için  aldığı  bir  gerçektir.Çünkü  tehcir  kararı  almak  ve uygulamak,  bunun için  kuvvetler  ayırmak,  mali  kaynak  bulmak   anlamına  geliyordu.Ayrıca  üretimin  düşeceği,  hizmet  sektörünün  aksayacağı   kesindi.Bu  bakımdan  tehcir   bir  bakıma   devletin  kendi  kendini  felç  etmesi  anlamına  da   geliyordu.Diğer  taraftan  Ermeni   ayaklanmaları sadece   sınıra  yakın  bölgelerle   sınırlı  kalsaydı   kısmi  bir  tehcir   yeterli  görülecekti.Ancak  Ermeniler’in  düşmanın  erişemediği   iç  bölgeleri  de   bir  savaş  alanına  çevirmeleri ,  Marmara  Bölgesi’nde  İstanbul  Boğazı civarındaki   Rus  donanmasıyla  haberleşmeleri ,  çıkarma  kuvvetleriyle  işbirliğine   yönelmeleri,  tehcir  kapsamının  genişletilmesini  gerekli  kıldı.Tehcir  kararı   ölüm  kalım  mücadelesi  veren   bir  milletin   savaş  hukukunun  geçerli  olduğu   şartlarda  ihanet  içinde  olan   bir  azınlığa  karşı   alabileceği    en  insani  önlem  olabilirdi.
Osmanlı  yönteminin  Ermeni  toplumuna  karşı   özel  bir kininin  olamayacağının  bir  belgesi  de   tehcirin  sadece  Ermeniler’e  uygulanmış   bir  yaptırım  olmaması,   diğer  unsurları  da   kapsamasıdır.Rum  tehcirinin  yanı sıra ,  Cemal Paşa  da  Museviler’i  gönüllü  bir  tehcire   tabi  tutmuştur.Akdeniz’deki  İtilaf  donanmasının  Filistin’i  casus  yuvası  haline  getirmesi  üzerine  Cemal  Paşa,  sözlü  bir  uyarıyla  Yafa’daki  Museviler’in   kendiliklerinden   burayı  terk edip   Hama  ve  Humus’a  gitmelerini  sağlamıştır. 
Görüldüğü  üzere  tehcir  kararında   yakın  vadede   ordunun  hareket  alanını  güvenceye  almak ve Müslümanlar’la  Ermeniler  arasındaki   çatışmaları  önlemek ,  uzun  vade  de emperyalist  devletlerin  bu  amaçla  Osmanlı  Devleti’nin   iç    işlerine  karışarak ,  kendi  topraklarında   bir  Ermeni  Devleti’nin   doğmasına  engel  olmak  istediği  açıktır.Şüphesiz  idare   bu  işlemi  uygularken ,  aktif  Ermeni  militanlarıyla ,  sivil  halkın  çatışmaya   karışmayacak  unsurlarını   ayıramazdı. Nitekim 14  Haziran’da  Erzurum,  Diyarbakır,  Mamuratü’l-aziz  ve Bitlis’e  çekilen   bir  şifrede ;  ihraç  olunan  Ermeniler’in yollarda hayatlarının   korunmasına özen  gösterilmesiyle ;  sevk   sırasında  kaçmak  isteyen   veya  muhafazalarına   memur  olan   güvenlik  kuvvetlerine   saldıranların  cezalandırılmalarının  doğal   olduğu   hatırlatılmaktadır.fakat  buna  hiç  bir  zaman   ahali  karıştırılmayacak  ve  etnik  unsurlar  arasında  mukateleyle  sonuçlanacak ,  aynı  zamanda  harice  karşı  çok  çirkin  görünecek  olayların   çıkmasına  kesinlikle  izin verilmeyecekti.Ermeniler’in  varmaları  gereken   yerlere  en  kısa  yoldan   ve güzergahlarında bulunan   aşiret  veya  köylerin   saldırılarına  karşı  her  türlü  tedbirin  alınmasıyla  sevk  edilecekler;  kafilelere  katil  ve gasba   cüret  edecekler   şiddetle  cezalandırılacaklardı.Burada  şu  husus ta  açık  yüreklilikle   söylenmelidir;  tehcir  kararı  alınmasından  sonra   ihtilalci  Ermeni  komitalarıyla   hiç  işbirliği etmemiş  bir  çok  Ermeni'nin   de karar  karşısında devlete  isyan  katıldığı   bir  gerçektir.Aslında  bu  karar Ermeniler’in  topyekun  memnuniyetsizliklerini de   körüklemiştir.Çünkü  alınan  göç  kararına  uymak  istemeyen bir çok  Ermeni  devlete  karşı   silahlı   direnişe  geçmiştir.Tehcir  kararı  Osmanlı  topraklarında  yaşayan 1.300.000  Ermeni’nin  tamamına  uygulanmadı.Tehcir  uygulanan  yerler  Doğu  Anadolu   ve İç  Anadolu’da  bazı  şehirleri  içine  alıyordu.Buralardan  kaldırılan  Ermeniler   yabancı  bir  devletin  toprağına  değil,  yine  Osmanlı  toprağı  olan  Suriye,  Lübnan,  Kuzey  Irak  bölgesine  iskan  edildiler.
Osmanlı hükümeti, 600-700 km. güneye götürülen Ermenilerin iskânı için gerekli tedbirleri 30 Mayıs ve 28 Ağustos tarihli talimatlarla aldı. Biri;
1- Nakli gerekenler, iskân edilecekleri mahallere refah içinde can ve mal! güvenlikleri sağlanarak sevk edileceklerdir.
2- Gittikleri yerlerde kesin yerleştirilmelerine kadar, kendilerine göçmen Ödeneğinden geçimlerini sağlayabilmeleri için yardım yapılacaktır.
3- Eski malî durumlarına uygun olarak kendilerine arazi ve mal verilecektir.
4- Hükümet tarafından bunlar için ev yaptırılacaktır.
5- Çiftçilere tohumluk, zenaat erbabına alet-edevat verilecektir.
6- Terk ettikleri taşınabilir mal ve kıymetler kendilerine ulaştırılacak, bu mümkün olmadığı takdirde bunların karşılığı para olarak kendilerine ödenecektir.
7- Boşaltılan şehir ve kasabalarda bulunan Ermenilere ait taşınmaz malların sayımı yapılacaktır. Bunların cinsleri, miktarları ve kıymetleri tespit edildikten sonra bu köylere yerleştirilecek muhacirlere verilecektir.
8- Ermenilerden boşaltılacak yerlere iskân edilecek muhacirlerin kullanamayacakları mallar, yani zeytinlik, dutluk, bağ ve portakal bahçeleri, -han. fabrika, depo ve dükkân gibi gelir getirecek taşınmaz mallar arttırma ile satılacak veya kiralanacak ve bu gelirler sahiplerine (Ermenilere) verilmek üzere mal sandıklarınca emanete kaydedilecektir.
Bir diğeri ise;
1- İskâna tabi tutulan Ermenilerden araba veya yaya olarak yola çıkan gruplar en yakın demir yolu istasyonuna götürülecek oradan da yerleştirilecekleri yerlere trenle sevk edileceklerdir.
2- "Tehcir" e tabi tutulanlar, tren istasyonlarına vardıklarında aile reisleri asker olan veya bakacak kimsesi bulunmayan kadın ve yetimler, durumlarını  resmî belge ile ibraz ettikleri takdirde başka yere iskân edilmeyerek istasyon yakınındaki şehir, kasaba veya köylere yerleştirileceklerdir.
3- Başka yerlere İskân edilecek Ermenilerin sevk sırasında iaşeleri temin edilecek. Fakirlerin iaşeleri ise ücretsiz olarak karşılanacaktır.
4- Sevk sırasında Ermenilerin güvenliği sağlanacaktır. Hamile ve yeni doğmuş çocukların ihtiyaçları karşılanacaktır.
5- İskâna tabi tutulanlar arasında yerlerini terk etmek istemeyenler veya yerlerine dönmek istemeyenlerden makul sebep gösterenlerin dilekçeleri görevlilerin görüşleri de alınarak Dahiliye Nezareti'ne gönderilecek ve nezaretin vereceği cevaba göre hareket edilecektir.
6- Göç sırasında veya konaklama esnasında Ermeni göçmenlere yapılacak herhangi bir saldırı derhal zararsız hâle getirilecektir. Saldırıda bulunanlar tevkif edilerek Divan-ı Harp mahkemesine sevk edilecek ve en ağır bir şekilde cezalandırılacaktır.
7- Göçe tabi tutulanlardan rüşvet veya hediye alanlar, tehdit ile kadınları iğfal edenler veya onlarla gayrı meşru münasebet kuranlar derhal görevden alınıp Divan-ı Harbe sevk edilecek ve ağır bir şekilde cezalandırılacaktır.
Zikredilen talimatnamenin orijinal metni İngiliz arşivlerinde bulunmakladır. Bu ve buna benzer belge İstanbul'un işgali sırasında bazı İngiliz ajanları tarafından Babıâli'den çalınmıştır.
Başlangıçta  Ruslar’la  beraber  “gönüllü   alayları”  adı  altında   yürütülen  düşmanlık,  Milli  Mücadele  yıllarında  İngiliz  ve  Fransızlar’la   birlikte  “lejyonlar”la   sürdürülmüş  ve  Ermeniler  vahşet  olaylarında   bu  devletleri  bile  hayrete  düşürecek  kadar   ileri  gitmişlerdir. 
Mevcut  belgeler Ermeniler’in   uydurma  bir  belgeyle   katliam  emrini  vermekle  suçladıkları   Talat  Paşa’nın   bir  devlet  adamına  yakışan   bir  şekilde  hareket  ettiğini   göstermektedir.Talat  Paşa, Ermeni ailelerinin   istasyonlarda   toplatılarak   sefil  hallerde  nakledilmlerine   karşı  çıkmış,  mallarının   ucuza  satılıp   sahiplerinin  zarara  uğratılmamaları  için   görevlileri  uyarmıştır.


SONUÇLAR  VE  TESPİTLER

1- Ermenilerin 35 yıldır sürekli dünya kamuoyu gündemine getirerek benimsetmeye çalıştığı Ermeni soy kırımı yazılmış binlerce esere rağmen ispatlanamamıştır. Ermenilerin tehcirinin de baş sorumlusu emperyalist Batılı devletlerdir.
2- Osmanlı hükümetinin soy kırımı yaptığını ispatlayan belgeler Alman, Rus. İngiliz. Fransız. İtalyan, ABD. Ermenistan ve Osmanlı arşivlerinde bulunamamıştır. Aksine arşivlerde Ermenilerin Türkleri öldürmelerine dair binlerce belge bulunmaktadır. Sadece Ermeniler tarafından 1914-1919 tarihlerinde 363.141; 1919-1921 tarihleri arasında 154.964 Osmanlı vatandaşı öldürüldüğü belgelerle sabittir. Sebeplerden sonuca gidilecekse önce dünya savaşı ve sonrası Osmanlı vatandaşlarının ölümleri, daha sonra ise Ermeni ölümleri gündeme alınmalıdır''.
3- Birinci Dünya Savaşı’da bir Türk-Ermeni "mukatelesi" yaşandığı kabul edilebilir. Bunlar iki millet içinde yaşanması arzu edilmeyen olaylardır. Mukatelenin baş sorumlusu ise emperyalist oyunlarına kanarak, bağımsızlık peşinde koşan Ermenilerin olduğu açıktır. Türkler ve Ermeniler karşılıklı ölümlerinin ve acılarının hesabını öncelikle Rusya, İngiltere, Fransa vb. emperyalist devletlerden sormalıdır.
4- Fransa'da Ermeni soykırımı yasası çıkarken sessiz kalan Almanya Osmanlı hükümetinin tehcir kararını almasında etkili olmuştur.
5- Tehcir sırasında Osmanlı hükümeti elinden geleni yapmış, suistimalde bulunanlar cezalandırılmıştır.
6- Tehcir kararı Ermenilerin potansiyel suçlu olarak görülmesinden değil, fiilen isyan etmeleri ve düşmanla işbirliğinden  dolayı alınmıştır,
7- Bu kararın alınmasının asıl sebebi Ermenileri piyon olarak kullanan İngiltere, Rusya. Fransa’dır. Birinci Dünya Savaşı'nı  da çıkaran Osmanlı Devleti değildir. Eğer savaş sonrası o bölgelerde Ermeniler hâlâ büyük oranda yaşıyor olsalardı: önceden plânladıkları Osmanlı topraklarında bir Ermenistan oluşturmaları işten bile değildi. Nitekim bu konunun 10 Ağustos 1920 tarihli Sevres Antlaşması'nda da önümüze konduğu unutulmamalıdır.
8- 1915-1923 yıllarında yaşananlar siyasî konu değil, tarihi bir konudur. Bu tarihi konu hakkında karan siyasîler değil, tarafsız ilmî araştırmalar vermelidir.
9- Tehcirden dönen Ermenilerin hemen hepsi mal ve mülklerini geri almışlardır.
10- "Ermeni soy kırımı" sadece Osmanlı Devleti'ni değil, Türkiye Cumhuriyeti'ni de ilgilendirir. Tarihin beğendiğiniz bölümlerini alıp, problemli bölümlerini yok sayamazsınız. Zaten Ermeniler de   1915-1923 yıllarını hedef yaparak Türkiye Cumhuriyeti önderlerini de suçlamaktadırlar.
11- Atatürk'ün Ermeni soy kırımım kabul ettiği temelsiz bir yalandır. Tam aksine Atatürk soy kırımı "uydurma" olarak nitelendirmektedir.
12- Ermenistan Devlet Başkanı Koçeryan Fransa'da kabul edilen "Soy Kırımı Yasasını" siyasî bir karar olarak kabul etmek gerektiğini söylemektedir. Bizim devlet adamlarımız da ne yazık ki aynı "siyasî" lafını ifade ederek adeta Koçeryan'a destek vermektedirler. Bu tutum tarihte yaşanmışlıkların veya ölümlerin kabulü olarak yanlış anlaşılabilir. Olay, tarihî bir olaydır. Öncelikle tarihçiler gerçekleri yaşananları belgeleriyle ortaya koymalı ve bu konuda herkesi tatmin edici bir neticeye varmalıdır,
13- Ermeni soy kırımı yasalarının amacı Türkiye'yi köşeye sıkıştırarak ilk plânda Ermenistan'la ilişkiye zorlamaktır. Daha sonra tanınma, tazminat, toprak istekleri masaya getirilecektir. Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesi kısa dönemde pek mümkün ve yararlı görülmemelidir.
14- Ermeniler ve Ermenistan dün olduğu gibi, bugün de batılı büyük devletlerin kendi menfaatlerine göre kullandıkları bir dosyadır.
15- Ermeni militanların 1973-1984 arasında 34 Türkiye Cumhuriyeti diplomatını öldürdüğü unutulmamalıdır .
16- Tehcir veya göç ettirme politikasının olağanüstü durumlarda dünyanın birçok yerinde yer yer uygulandığı bilinmektedir. İkinci Dünya Savaşı'nda ABD vatandaşı 250.000 Japon'un toplama kamplarında savaş sonuna kadar tutulmaları buna yakın tarihten bir örnektir.
17- Ermeniler için "soy kırımı" kimlik ve benlik oluşturmanın asimile olmamanın en kolay ve güçlü yoludur. Bu husus adeta Ermenistan dışındaki Ermenilerin varlık amacı halindedir.
18- Ermeniler bu konuyu bütün dünyaya anlattıkları gibi kendi gençlerine de ilkokuldan itibaren öğretmektedirler. Mukabeleten  nerede olurlarsa olsunlar öncelikle Türk vatandaşlarına Ermeni konusunda gerçekler öğretilmelidir.
19- Ermeni iddiaları 1915-1923 yıllarında ne kadar Ermeni öldüğü temeline dayanmaktadır. Bu konuda bütün ilgili devletlerin arşivlerinde gerekli araştırmalar yapılmalı, konu bütün boyutlarıyla ortaya konmalıdır. Bütün ilgili devlet arşivleri açılmalıdır.
20- Ermeni tehcirinin bütün boyutları hakkında daha ciddî, sansürsüz, objektif araştırmalar yapacak imkân ve ortam sağlanmalıdır. Her şeyi güvenilir belgelerden tekrar kontrolle yeni araştırmalara ihtiyaç bulunmaktadır. Ermeni sorunu ders kitaplarımızda bütün açıklığıyla yer almalıdır.
21- Ermeniler kendileri ile ilgili birçok drama, roman, hikâye, piyes, belgesel, film, afiş, fotoğraf ve benzeri yayınladı ve yayınlattı. Ancak Ermenilerin Türklere karşı işledikleri cinayetlere dair bilimsel yayınlar dışında fazla bir şey yapılmadığı söylenebilir. Hatta konunun tamamen Türk milletinin hafızasından silindiği, dolayısıyla kollektif hafızanın ve edebiyatın meydana getirilemediği iddia edilebilir. Bu konularda tarihçilerin çalışmaları yanında yazarlar, edebiyatçılar, senaristler ve yapımcılar özendirilmelidir.
22- Tehcirin uygulandığı dönemde Osmanlı Anadolu'sunun doğuda Ruslar, Çanakkale'de İngiliz ve Fransızlar tarafından iki ateş arasında bulunduğu unutulmamalıdır.
23- Ermeniler’le ilgili ortaya atılan rakamların bolluğu, çeşitliliği ve zamanla artması konunun propaganda amacıyla tarihî boyutundan saptırıldığını en açık göstergesidir. Bu rakamlar güvenilir verilere dayanmadıkça gelişi güzel kullanılmamalıdır
24- Ermeniler tarihi çarpıtarak, enformasyon kirlenmesi sağlayıp, kamuoyunu yanlış bilgilendirerek tarihi istedikleri şekilde inşa etmek istemektedirler. Bu tarihî ve istatistiki bilgilerin siyasal amaçlarla kullanılmasından öteye geçmez. Ermeni sorunu, her türlü spekülatif bilginin dışında yeniden, ilmî soğukkanlılıkla saldırı-savunma mantığı dışında ele alınmalıdır. Bu konu problematik tarafları öncelikli olmak üzere, gerçek ve güvenilir belgeleriyle ortaya konmalıdır. Bu yapıldığı takdirde tarih yeniden inşa edilmeden, yaşanmışın ortaya konması mümkün olabilir.
25- Tarihimizin iyisiyle kötüsüyle bize ait olduğu kabullenilerek bunları saklayan arşivlerimiz dikkatle korunmalı ve araştırmacılara açılmalıdır. Bu ve benzeri konularda üniversitelerimiz bünyesinde araştırma enstitüleri kurulmalı ve çalışmalar devamlı olmalıdır. Geçmişimizi sağlıklı öğrenelim, tartışalım, öğretelim ve böylece geleceğe sağlam bakalım. 
1915  yılında savaşa  girmeyi  reddeden   ve  İngiltere'den  ayrı   bir  devlet  kurmak  isteyen ,  Almanlar'la  işbirliği  yaptığına  inandığı  İrlandalılar'ın  üzerine  asker  göndermiş  ve  İrlandalılar'ın  Sinn Feinn   örgütünü  ve   militanlarını  ortadan  kaldırmıştır.Amerika'ya  büyük   İrlanda  göçü bu  tarihlerde  başlamıştır.Ruslar   pogromlarla   sürekli   katlettikleri   Yahudiler'i  I.Dünya  Savaşı'nın  içinde Almanlar'a  karşı   Galiçya  cephesinde  iyi  savaşmadıkları   için   katliamlara  uğratmışlardır.

Süleyman BEYOĞLU:1915  Tehciri  ve Soykırım  İddiaları  S.175-176
Sabahattin ÖZEL:Tehcir  Konusunda  Bazı  Gerçekler  ve  Milli  Kurtuluş  savaşı’nda   Vatansever Ermeniler.
www.ermenisorunu.gen.tr Osmanlı Devleti’nde  Ermeniler   ve I.Dünya  Savaşı
Süleyman BEYOĞLU:1915  Tehciri  ve  Soykırım  İddiaları  S.:176-189
Hasan KÖNİ-Günümüzde Ermeni Sorunu Ve Çözüm Yolları  S:442

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Kopmuşuz bizler o öz varlık olan manzaradan
Bahseder gerçi duyanlar o onulmaz yaradan.
Derler ki: İnsanda derin bir yaradır köksüzlük
Budur âlemde hudutsuz ve hazin öksüzlük. (Y. Kemal Beyatlı)