TEHCİR KANUNU
1.Savaş sırasında ordu, kolordu ve tümen komutanları ve bunların müstakil mevki kumandanları, ahali tarafından herhangi bir suretle hükümetin emirlerine , yurt savunmasına, asayişin korunmasına ilişkin işlere ve düzenlemelere muhalefet, silahla saldırı ve direnme görürlerse bunu önlemeye mezun ve mecburdurlar.
2.Ordu, müstakil kolordu ve tümen kumandanları askerlik icaplarından dolayı veya casusluk ve hıyanetlerini hissettikleri köyler ve kasabalar halkını tek tek veya toplu olarak diğer mahallere sevk ve iskan ettirebilirler.
3.İş bu kanun yayınlandığı tarihten itibaren geçerlidir.
4.İş bu kanun hükümleri yürürlüğe Başkumandanlık Vekili ve Harbiye Nazırı memurdur.
Demek ki tehcir kararı askeri zorunluluklardan kaynaklanıyordu.Bir milletin ordularını arkadan vurmak isteyenlere karşı kendisini savunmasını önleyecek hiçbir yasa olamazdı.Osmanlı Hükümeti bu şartlar altında dünyada böyle bir tehlike ile karşılaşan bütün devletlerin başvuracağı bir yönteme başvurarak tehcir kararını aldı.Diğer taraftan hükümetin bu kararı benimsediği için değil , başka çözüm bulamadığı için aldığı bir gerçektir.Çünkü tehcir kararı almak ve uygulamak, bunun için kuvvetler ayırmak, mali kaynak bulmak anlamına geliyordu.Ayrıca üretimin düşeceği, hizmet sektörünün aksayacağı kesindi.Bu bakımdan tehcir bir bakıma devletin kendi kendini felç etmesi anlamına da geliyordu.Diğer taraftan Ermeni ayaklanmaları sadece sınıra yakın bölgelerle sınırlı kalsaydı kısmi bir tehcir yeterli görülecekti.Ancak Ermeniler’in düşmanın erişemediği iç bölgeleri de bir savaş alanına çevirmeleri , Marmara Bölgesi’nde İstanbul Boğazı civarındaki Rus donanmasıyla haberleşmeleri , çıkarma kuvvetleriyle işbirliğine yönelmeleri, tehcir kapsamının genişletilmesini gerekli kıldı.Tehcir kararı ölüm kalım mücadelesi veren bir milletin savaş hukukunun geçerli olduğu şartlarda ihanet içinde olan bir azınlığa karşı alabileceği en insani önlem olabilirdi.
Osmanlı yönteminin Ermeni toplumuna karşı özel bir kininin olamayacağının bir belgesi de tehcirin sadece Ermeniler’e uygulanmış bir yaptırım olmaması, diğer unsurları da kapsamasıdır.Rum tehcirinin yanı sıra , Cemal Paşa da Museviler’i gönüllü bir tehcire tabi tutmuştur.Akdeniz’deki İtilaf donanmasının Filistin’i casus yuvası haline getirmesi üzerine Cemal Paşa, sözlü bir uyarıyla Yafa’daki Museviler’in kendiliklerinden burayı terk edip Hama ve Humus’a gitmelerini sağlamıştır.
Görüldüğü üzere tehcir kararında yakın vadede ordunun hareket alanını güvenceye almak ve Müslümanlar’la Ermeniler arasındaki çatışmaları önlemek , uzun vade de emperyalist devletlerin bu amaçla Osmanlı Devleti’nin iç işlerine karışarak , kendi topraklarında bir Ermeni Devleti’nin doğmasına engel olmak istediği açıktır.Şüphesiz idare bu işlemi uygularken , aktif Ermeni militanlarıyla , sivil halkın çatışmaya karışmayacak unsurlarını ayıramazdı. Nitekim 14 Haziran’da Erzurum, Diyarbakır, Mamuratü’l-aziz ve Bitlis’e çekilen bir şifrede ; ihraç olunan Ermeniler’in yollarda hayatlarının korunmasına özen gösterilmesiyle ; sevk sırasında kaçmak isteyen veya muhafazalarına memur olan güvenlik kuvvetlerine saldıranların cezalandırılmalarının doğal olduğu hatırlatılmaktadır.fakat buna hiç bir zaman ahali karıştırılmayacak ve etnik unsurlar arasında mukateleyle sonuçlanacak , aynı zamanda harice karşı çok çirkin görünecek olayların çıkmasına kesinlikle izin verilmeyecekti.Ermeniler’in varmaları gereken yerlere en kısa yoldan ve güzergahlarında bulunan aşiret veya köylerin saldırılarına karşı her türlü tedbirin alınmasıyla sevk edilecekler; kafilelere katil ve gasba cüret edecekler şiddetle cezalandırılacaklardı.Burada şu husus ta açık yüreklilikle söylenmelidir; tehcir kararı alınmasından sonra ihtilalci Ermeni komitalarıyla hiç işbirliği etmemiş bir çok Ermeni'nin de karar karşısında devlete isyan katıldığı bir gerçektir.Aslında bu karar Ermeniler’in topyekun memnuniyetsizliklerini de körüklemiştir.Çünkü alınan göç kararına uymak istemeyen bir çok Ermeni devlete karşı silahlı direnişe geçmiştir.Tehcir kararı Osmanlı topraklarında yaşayan 1.300.000 Ermeni’nin tamamına uygulanmadı.Tehcir uygulanan yerler Doğu Anadolu ve İç Anadolu’da bazı şehirleri içine alıyordu.Buralardan kaldırılan Ermeniler yabancı bir devletin toprağına değil, yine Osmanlı toprağı olan Suriye, Lübnan, Kuzey Irak bölgesine iskan edildiler.
Osmanlı hükümeti, 600-700 km. güneye götürülen Ermenilerin iskânı için gerekli tedbirleri 30 Mayıs ve 28 Ağustos tarihli talimatlarla aldı. Biri;
1- Nakli gerekenler, iskân edilecekleri mahallere refah içinde can ve mal! güvenlikleri sağlanarak sevk edileceklerdir.
2- Gittikleri yerlerde kesin yerleştirilmelerine kadar, kendilerine göçmen Ödeneğinden geçimlerini sağlayabilmeleri için yardım yapılacaktır.
3- Eski malî durumlarına uygun olarak kendilerine arazi ve mal verilecektir.
4- Hükümet tarafından bunlar için ev yaptırılacaktır.
5- Çiftçilere tohumluk, zenaat erbabına alet-edevat verilecektir.
6- Terk ettikleri taşınabilir mal ve kıymetler kendilerine ulaştırılacak, bu mümkün olmadığı takdirde bunların karşılığı para olarak kendilerine ödenecektir.
7- Boşaltılan şehir ve kasabalarda bulunan Ermenilere ait taşınmaz malların sayımı yapılacaktır. Bunların cinsleri, miktarları ve kıymetleri tespit edildikten sonra bu köylere yerleştirilecek muhacirlere verilecektir.
8- Ermenilerden boşaltılacak yerlere iskân edilecek muhacirlerin kullanamayacakları mallar, yani zeytinlik, dutluk, bağ ve portakal bahçeleri, -han. fabrika, depo ve dükkân gibi gelir getirecek taşınmaz mallar arttırma ile satılacak veya kiralanacak ve bu gelirler sahiplerine (Ermenilere) verilmek üzere mal sandıklarınca emanete kaydedilecektir.
2.Ordu, müstakil kolordu ve tümen kumandanları askerlik icaplarından dolayı veya casusluk ve hıyanetlerini hissettikleri köyler ve kasabalar halkını tek tek veya toplu olarak diğer mahallere sevk ve iskan ettirebilirler.
3.İş bu kanun yayınlandığı tarihten itibaren geçerlidir.
4.İş bu kanun hükümleri yürürlüğe Başkumandanlık Vekili ve Harbiye Nazırı memurdur.
Demek ki tehcir kararı askeri zorunluluklardan kaynaklanıyordu.Bir milletin ordularını arkadan vurmak isteyenlere karşı kendisini savunmasını önleyecek hiçbir yasa olamazdı.Osmanlı Hükümeti bu şartlar altında dünyada böyle bir tehlike ile karşılaşan bütün devletlerin başvuracağı bir yönteme başvurarak tehcir kararını aldı.Diğer taraftan hükümetin bu kararı benimsediği için değil , başka çözüm bulamadığı için aldığı bir gerçektir.Çünkü tehcir kararı almak ve uygulamak, bunun için kuvvetler ayırmak, mali kaynak bulmak anlamına geliyordu.Ayrıca üretimin düşeceği, hizmet sektörünün aksayacağı kesindi.Bu bakımdan tehcir bir bakıma devletin kendi kendini felç etmesi anlamına da geliyordu.Diğer taraftan Ermeni ayaklanmaları sadece sınıra yakın bölgelerle sınırlı kalsaydı kısmi bir tehcir yeterli görülecekti.Ancak Ermeniler’in düşmanın erişemediği iç bölgeleri de bir savaş alanına çevirmeleri , Marmara Bölgesi’nde İstanbul Boğazı civarındaki Rus donanmasıyla haberleşmeleri , çıkarma kuvvetleriyle işbirliğine yönelmeleri, tehcir kapsamının genişletilmesini gerekli kıldı.Tehcir kararı ölüm kalım mücadelesi veren bir milletin savaş hukukunun geçerli olduğu şartlarda ihanet içinde olan bir azınlığa karşı alabileceği en insani önlem olabilirdi.
Osmanlı yönteminin Ermeni toplumuna karşı özel bir kininin olamayacağının bir belgesi de tehcirin sadece Ermeniler’e uygulanmış bir yaptırım olmaması, diğer unsurları da kapsamasıdır.Rum tehcirinin yanı sıra , Cemal Paşa da Museviler’i gönüllü bir tehcire tabi tutmuştur.Akdeniz’deki İtilaf donanmasının Filistin’i casus yuvası haline getirmesi üzerine Cemal Paşa, sözlü bir uyarıyla Yafa’daki Museviler’in kendiliklerinden burayı terk edip Hama ve Humus’a gitmelerini sağlamıştır.
Görüldüğü üzere tehcir kararında yakın vadede ordunun hareket alanını güvenceye almak ve Müslümanlar’la Ermeniler arasındaki çatışmaları önlemek , uzun vade de emperyalist devletlerin bu amaçla Osmanlı Devleti’nin iç işlerine karışarak , kendi topraklarında bir Ermeni Devleti’nin doğmasına engel olmak istediği açıktır.Şüphesiz idare bu işlemi uygularken , aktif Ermeni militanlarıyla , sivil halkın çatışmaya karışmayacak unsurlarını ayıramazdı. Nitekim 14 Haziran’da Erzurum, Diyarbakır, Mamuratü’l-aziz ve Bitlis’e çekilen bir şifrede ; ihraç olunan Ermeniler’in yollarda hayatlarının korunmasına özen gösterilmesiyle ; sevk sırasında kaçmak isteyen veya muhafazalarına memur olan güvenlik kuvvetlerine saldıranların cezalandırılmalarının doğal olduğu hatırlatılmaktadır.fakat buna hiç bir zaman ahali karıştırılmayacak ve etnik unsurlar arasında mukateleyle sonuçlanacak , aynı zamanda harice karşı çok çirkin görünecek olayların çıkmasına kesinlikle izin verilmeyecekti.Ermeniler’in varmaları gereken yerlere en kısa yoldan ve güzergahlarında bulunan aşiret veya köylerin saldırılarına karşı her türlü tedbirin alınmasıyla sevk edilecekler; kafilelere katil ve gasba cüret edecekler şiddetle cezalandırılacaklardı.Burada şu husus ta açık yüreklilikle söylenmelidir; tehcir kararı alınmasından sonra ihtilalci Ermeni komitalarıyla hiç işbirliği etmemiş bir çok Ermeni'nin de karar karşısında devlete isyan katıldığı bir gerçektir.Aslında bu karar Ermeniler’in topyekun memnuniyetsizliklerini de körüklemiştir.Çünkü alınan göç kararına uymak istemeyen bir çok Ermeni devlete karşı silahlı direnişe geçmiştir.Tehcir kararı Osmanlı topraklarında yaşayan 1.300.000 Ermeni’nin tamamına uygulanmadı.Tehcir uygulanan yerler Doğu Anadolu ve İç Anadolu’da bazı şehirleri içine alıyordu.Buralardan kaldırılan Ermeniler yabancı bir devletin toprağına değil, yine Osmanlı toprağı olan Suriye, Lübnan, Kuzey Irak bölgesine iskan edildiler.
Osmanlı hükümeti, 600-700 km. güneye götürülen Ermenilerin iskânı için gerekli tedbirleri 30 Mayıs ve 28 Ağustos tarihli talimatlarla aldı. Biri;
1- Nakli gerekenler, iskân edilecekleri mahallere refah içinde can ve mal! güvenlikleri sağlanarak sevk edileceklerdir.
2- Gittikleri yerlerde kesin yerleştirilmelerine kadar, kendilerine göçmen Ödeneğinden geçimlerini sağlayabilmeleri için yardım yapılacaktır.
3- Eski malî durumlarına uygun olarak kendilerine arazi ve mal verilecektir.
4- Hükümet tarafından bunlar için ev yaptırılacaktır.
5- Çiftçilere tohumluk, zenaat erbabına alet-edevat verilecektir.
6- Terk ettikleri taşınabilir mal ve kıymetler kendilerine ulaştırılacak, bu mümkün olmadığı takdirde bunların karşılığı para olarak kendilerine ödenecektir.
7- Boşaltılan şehir ve kasabalarda bulunan Ermenilere ait taşınmaz malların sayımı yapılacaktır. Bunların cinsleri, miktarları ve kıymetleri tespit edildikten sonra bu köylere yerleştirilecek muhacirlere verilecektir.
8- Ermenilerden boşaltılacak yerlere iskân edilecek muhacirlerin kullanamayacakları mallar, yani zeytinlik, dutluk, bağ ve portakal bahçeleri, -han. fabrika, depo ve dükkân gibi gelir getirecek taşınmaz mallar arttırma ile satılacak veya kiralanacak ve bu gelirler sahiplerine (Ermenilere) verilmek üzere mal sandıklarınca emanete kaydedilecektir.
Bir diğeri ise;
1- İskâna tabi tutulan Ermenilerden araba veya yaya olarak yola çıkan gruplar en yakın demir yolu istasyonuna götürülecek oradan da yerleştirilecekleri yerlere trenle sevk edileceklerdir.
2- "Tehcir" e tabi tutulanlar, tren istasyonlarına vardıklarında aile reisleri asker olan veya bakacak kimsesi bulunmayan kadın ve yetimler, durumlarını resmî belge ile ibraz ettikleri takdirde başka yere iskân edilmeyerek istasyon yakınındaki şehir, kasaba veya köylere yerleştirileceklerdir.
3- Başka yerlere İskân edilecek Ermenilerin sevk sırasında iaşeleri temin edilecek. Fakirlerin iaşeleri ise ücretsiz olarak karşılanacaktır.
4- Sevk sırasında Ermenilerin güvenliği sağlanacaktır. Hamile ve yeni doğmuş çocukların ihtiyaçları karşılanacaktır.
5- İskâna tabi tutulanlar arasında yerlerini terk etmek istemeyenler veya yerlerine dönmek istemeyenlerden makul sebep gösterenlerin dilekçeleri görevlilerin görüşleri de alınarak Dahiliye Nezareti'ne gönderilecek ve nezaretin vereceği cevaba göre hareket edilecektir.
6- Göç sırasında veya konaklama esnasında Ermeni göçmenlere yapılacak herhangi bir saldırı derhal zararsız hâle getirilecektir. Saldırıda bulunanlar tevkif edilerek Divan-ı Harp mahkemesine sevk edilecek ve en ağır bir şekilde cezalandırılacaktır.
7- Göçe tabi tutulanlardan rüşvet veya hediye alanlar, tehdit ile kadınları iğfal edenler veya onlarla gayrı meşru münasebet kuranlar derhal görevden alınıp Divan-ı Harbe sevk edilecek ve ağır bir şekilde cezalandırılacaktır.
Zikredilen talimatnamenin orijinal metni İngiliz arşivlerinde bulunmakladır. Bu ve buna benzer belge İstanbul'un işgali sırasında bazı İngiliz ajanları tarafından Babıâli'den çalınmıştır.
Başlangıçta Ruslar’la beraber “gönüllü alayları” adı altında yürütülen düşmanlık, Milli Mücadele yıllarında İngiliz ve Fransızlar’la birlikte “lejyonlar”la sürdürülmüş ve Ermeniler vahşet olaylarında bu devletleri bile hayrete düşürecek kadar ileri gitmişlerdir.
Mevcut belgeler Ermeniler’in uydurma bir belgeyle katliam emrini vermekle suçladıkları Talat Paşa’nın bir devlet adamına yakışan bir şekilde hareket ettiğini göstermektedir.Talat Paşa, Ermeni ailelerinin istasyonlarda toplatılarak sefil hallerde nakledilmlerine karşı çıkmış, mallarının ucuza satılıp sahiplerinin zarara uğratılmamaları için görevlileri uyarmıştır.
1- İskâna tabi tutulan Ermenilerden araba veya yaya olarak yola çıkan gruplar en yakın demir yolu istasyonuna götürülecek oradan da yerleştirilecekleri yerlere trenle sevk edileceklerdir.
2- "Tehcir" e tabi tutulanlar, tren istasyonlarına vardıklarında aile reisleri asker olan veya bakacak kimsesi bulunmayan kadın ve yetimler, durumlarını resmî belge ile ibraz ettikleri takdirde başka yere iskân edilmeyerek istasyon yakınındaki şehir, kasaba veya köylere yerleştirileceklerdir.
3- Başka yerlere İskân edilecek Ermenilerin sevk sırasında iaşeleri temin edilecek. Fakirlerin iaşeleri ise ücretsiz olarak karşılanacaktır.
4- Sevk sırasında Ermenilerin güvenliği sağlanacaktır. Hamile ve yeni doğmuş çocukların ihtiyaçları karşılanacaktır.
5- İskâna tabi tutulanlar arasında yerlerini terk etmek istemeyenler veya yerlerine dönmek istemeyenlerden makul sebep gösterenlerin dilekçeleri görevlilerin görüşleri de alınarak Dahiliye Nezareti'ne gönderilecek ve nezaretin vereceği cevaba göre hareket edilecektir.
6- Göç sırasında veya konaklama esnasında Ermeni göçmenlere yapılacak herhangi bir saldırı derhal zararsız hâle getirilecektir. Saldırıda bulunanlar tevkif edilerek Divan-ı Harp mahkemesine sevk edilecek ve en ağır bir şekilde cezalandırılacaktır.
7- Göçe tabi tutulanlardan rüşvet veya hediye alanlar, tehdit ile kadınları iğfal edenler veya onlarla gayrı meşru münasebet kuranlar derhal görevden alınıp Divan-ı Harbe sevk edilecek ve ağır bir şekilde cezalandırılacaktır.
Zikredilen talimatnamenin orijinal metni İngiliz arşivlerinde bulunmakladır. Bu ve buna benzer belge İstanbul'un işgali sırasında bazı İngiliz ajanları tarafından Babıâli'den çalınmıştır.
Başlangıçta Ruslar’la beraber “gönüllü alayları” adı altında yürütülen düşmanlık, Milli Mücadele yıllarında İngiliz ve Fransızlar’la birlikte “lejyonlar”la sürdürülmüş ve Ermeniler vahşet olaylarında bu devletleri bile hayrete düşürecek kadar ileri gitmişlerdir.
Mevcut belgeler Ermeniler’in uydurma bir belgeyle katliam emrini vermekle suçladıkları Talat Paşa’nın bir devlet adamına yakışan bir şekilde hareket ettiğini göstermektedir.Talat Paşa, Ermeni ailelerinin istasyonlarda toplatılarak sefil hallerde nakledilmlerine karşı çıkmış, mallarının ucuza satılıp sahiplerinin zarara uğratılmamaları için görevlileri uyarmıştır.
SONUÇLAR VE TESPİTLER
1- Ermenilerin 35 yıldır sürekli dünya kamuoyu gündemine getirerek benimsetmeye çalıştığı Ermeni soy kırımı yazılmış binlerce esere rağmen ispatlanamamıştır. Ermenilerin tehcirinin de baş sorumlusu emperyalist Batılı devletlerdir.
2- Osmanlı hükümetinin soy kırımı yaptığını ispatlayan belgeler Alman, Rus. İngiliz. Fransız. İtalyan, ABD. Ermenistan ve Osmanlı arşivlerinde bulunamamıştır. Aksine arşivlerde Ermenilerin Türkleri öldürmelerine dair binlerce belge bulunmaktadır. Sadece Ermeniler tarafından 1914-1919 tarihlerinde 363.141; 1919-1921 tarihleri arasında 154.964 Osmanlı vatandaşı öldürüldüğü belgelerle sabittir. Sebeplerden sonuca gidilecekse önce dünya savaşı ve sonrası Osmanlı vatandaşlarının ölümleri, daha sonra ise Ermeni ölümleri gündeme alınmalıdır''.
3- Birinci Dünya Savaşı’da bir Türk-Ermeni "mukatelesi" yaşandığı kabul edilebilir. Bunlar iki millet içinde yaşanması arzu edilmeyen olaylardır. Mukatelenin baş sorumlusu ise emperyalist oyunlarına kanarak, bağımsızlık peşinde koşan Ermenilerin olduğu açıktır. Türkler ve Ermeniler karşılıklı ölümlerinin ve acılarının hesabını öncelikle Rusya, İngiltere, Fransa vb. emperyalist devletlerden sormalıdır.
4- Fransa'da Ermeni soykırımı yasası çıkarken sessiz kalan Almanya Osmanlı hükümetinin tehcir kararını almasında etkili olmuştur.
5- Tehcir sırasında Osmanlı hükümeti elinden geleni yapmış, suistimalde bulunanlar cezalandırılmıştır.
6- Tehcir kararı Ermenilerin potansiyel suçlu olarak görülmesinden değil, fiilen isyan etmeleri ve düşmanla işbirliğinden dolayı alınmıştır,
7- Bu kararın alınmasının asıl sebebi Ermenileri piyon olarak kullanan İngiltere, Rusya. Fransa’dır. Birinci Dünya Savaşı'nı da çıkaran Osmanlı Devleti değildir. Eğer savaş sonrası o bölgelerde Ermeniler hâlâ büyük oranda yaşıyor olsalardı: önceden plânladıkları Osmanlı topraklarında bir Ermenistan oluşturmaları işten bile değildi. Nitekim bu konunun 10 Ağustos 1920 tarihli Sevres Antlaşması'nda da önümüze konduğu unutulmamalıdır.
8- 1915-1923 yıllarında yaşananlar siyasî konu değil, tarihi bir konudur. Bu tarihi konu hakkında karan siyasîler değil, tarafsız ilmî araştırmalar vermelidir.
9- Tehcirden dönen Ermenilerin hemen hepsi mal ve mülklerini geri almışlardır.
10- "Ermeni soy kırımı" sadece Osmanlı Devleti'ni değil, Türkiye Cumhuriyeti'ni de ilgilendirir. Tarihin beğendiğiniz bölümlerini alıp, problemli bölümlerini yok sayamazsınız. Zaten Ermeniler de 1915-1923 yıllarını hedef yaparak Türkiye Cumhuriyeti önderlerini de suçlamaktadırlar.
11- Atatürk'ün Ermeni soy kırımım kabul ettiği temelsiz bir yalandır. Tam aksine Atatürk soy kırımı "uydurma" olarak nitelendirmektedir.
12- Ermenistan Devlet Başkanı Koçeryan Fransa'da kabul edilen "Soy Kırımı Yasasını" siyasî bir karar olarak kabul etmek gerektiğini söylemektedir. Bizim devlet adamlarımız da ne yazık ki aynı "siyasî" lafını ifade ederek adeta Koçeryan'a destek vermektedirler. Bu tutum tarihte yaşanmışlıkların veya ölümlerin kabulü olarak yanlış anlaşılabilir. Olay, tarihî bir olaydır. Öncelikle tarihçiler gerçekleri yaşananları belgeleriyle ortaya koymalı ve bu konuda herkesi tatmin edici bir neticeye varmalıdır,
13- Ermeni soy kırımı yasalarının amacı Türkiye'yi köşeye sıkıştırarak ilk plânda Ermenistan'la ilişkiye zorlamaktır. Daha sonra tanınma, tazminat, toprak istekleri masaya getirilecektir. Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesi kısa dönemde pek mümkün ve yararlı görülmemelidir.
14- Ermeniler ve Ermenistan dün olduğu gibi, bugün de batılı büyük devletlerin kendi menfaatlerine göre kullandıkları bir dosyadır.
15- Ermeni militanların 1973-1984 arasında 34 Türkiye Cumhuriyeti diplomatını öldürdüğü unutulmamalıdır .
16- Tehcir veya göç ettirme politikasının olağanüstü durumlarda dünyanın birçok yerinde yer yer uygulandığı bilinmektedir. İkinci Dünya Savaşı'nda ABD vatandaşı 250.000 Japon'un toplama kamplarında savaş sonuna kadar tutulmaları buna yakın tarihten bir örnektir.
17- Ermeniler için "soy kırımı" kimlik ve benlik oluşturmanın asimile olmamanın en kolay ve güçlü yoludur. Bu husus adeta Ermenistan dışındaki Ermenilerin varlık amacı halindedir.
18- Ermeniler bu konuyu bütün dünyaya anlattıkları gibi kendi gençlerine de ilkokuldan itibaren öğretmektedirler. Mukabeleten nerede olurlarsa olsunlar öncelikle Türk vatandaşlarına Ermeni konusunda gerçekler öğretilmelidir.
19- Ermeni iddiaları 1915-1923 yıllarında ne kadar Ermeni öldüğü temeline dayanmaktadır. Bu konuda bütün ilgili devletlerin arşivlerinde gerekli araştırmalar yapılmalı, konu bütün boyutlarıyla ortaya konmalıdır. Bütün ilgili devlet arşivleri açılmalıdır.
20- Ermeni tehcirinin bütün boyutları hakkında daha ciddî, sansürsüz, objektif araştırmalar yapacak imkân ve ortam sağlanmalıdır. Her şeyi güvenilir belgelerden tekrar kontrolle yeni araştırmalara ihtiyaç bulunmaktadır. Ermeni sorunu ders kitaplarımızda bütün açıklığıyla yer almalıdır.
21- Ermeniler kendileri ile ilgili birçok drama, roman, hikâye, piyes, belgesel, film, afiş, fotoğraf ve benzeri yayınladı ve yayınlattı. Ancak Ermenilerin Türklere karşı işledikleri cinayetlere dair bilimsel yayınlar dışında fazla bir şey yapılmadığı söylenebilir. Hatta konunun tamamen Türk milletinin hafızasından silindiği, dolayısıyla kollektif hafızanın ve edebiyatın meydana getirilemediği iddia edilebilir. Bu konularda tarihçilerin çalışmaları yanında yazarlar, edebiyatçılar, senaristler ve yapımcılar özendirilmelidir.
22- Tehcirin uygulandığı dönemde Osmanlı Anadolu'sunun doğuda Ruslar, Çanakkale'de İngiliz ve Fransızlar tarafından iki ateş arasında bulunduğu unutulmamalıdır.
23- Ermeniler’le ilgili ortaya atılan rakamların bolluğu, çeşitliliği ve zamanla artması konunun propaganda amacıyla tarihî boyutundan saptırıldığını en açık göstergesidir. Bu rakamlar güvenilir verilere dayanmadıkça gelişi güzel kullanılmamalıdır
24- Ermeniler tarihi çarpıtarak, enformasyon kirlenmesi sağlayıp, kamuoyunu yanlış bilgilendirerek tarihi istedikleri şekilde inşa etmek istemektedirler. Bu tarihî ve istatistiki bilgilerin siyasal amaçlarla kullanılmasından öteye geçmez. Ermeni sorunu, her türlü spekülatif bilginin dışında yeniden, ilmî soğukkanlılıkla saldırı-savunma mantığı dışında ele alınmalıdır. Bu konu problematik tarafları öncelikli olmak üzere, gerçek ve güvenilir belgeleriyle ortaya konmalıdır. Bu yapıldığı takdirde tarih yeniden inşa edilmeden, yaşanmışın ortaya konması mümkün olabilir.
25- Tarihimizin iyisiyle kötüsüyle bize ait olduğu kabullenilerek bunları saklayan arşivlerimiz dikkatle korunmalı ve araştırmacılara açılmalıdır. Bu ve benzeri konularda üniversitelerimiz bünyesinde araştırma enstitüleri kurulmalı ve çalışmalar devamlı olmalıdır. Geçmişimizi sağlıklı öğrenelim, tartışalım, öğretelim ve böylece geleceğe sağlam bakalım.
1915 yılında savaşa girmeyi reddeden ve İngiltere'den ayrı bir devlet kurmak isteyen , Almanlar'la işbirliği yaptığına inandığı İrlandalılar'ın üzerine asker göndermiş ve İrlandalılar'ın Sinn Feinn örgütünü ve militanlarını ortadan kaldırmıştır.Amerika'ya büyük İrlanda göçü bu tarihlerde başlamıştır.Ruslar pogromlarla sürekli katlettikleri Yahudiler'i I.Dünya Savaşı'nın içinde Almanlar'a karşı Galiçya cephesinde iyi savaşmadıkları için katliamlara uğratmışlardır.
2- Osmanlı hükümetinin soy kırımı yaptığını ispatlayan belgeler Alman, Rus. İngiliz. Fransız. İtalyan, ABD. Ermenistan ve Osmanlı arşivlerinde bulunamamıştır. Aksine arşivlerde Ermenilerin Türkleri öldürmelerine dair binlerce belge bulunmaktadır. Sadece Ermeniler tarafından 1914-1919 tarihlerinde 363.141; 1919-1921 tarihleri arasında 154.964 Osmanlı vatandaşı öldürüldüğü belgelerle sabittir. Sebeplerden sonuca gidilecekse önce dünya savaşı ve sonrası Osmanlı vatandaşlarının ölümleri, daha sonra ise Ermeni ölümleri gündeme alınmalıdır''.
3- Birinci Dünya Savaşı’da bir Türk-Ermeni "mukatelesi" yaşandığı kabul edilebilir. Bunlar iki millet içinde yaşanması arzu edilmeyen olaylardır. Mukatelenin baş sorumlusu ise emperyalist oyunlarına kanarak, bağımsızlık peşinde koşan Ermenilerin olduğu açıktır. Türkler ve Ermeniler karşılıklı ölümlerinin ve acılarının hesabını öncelikle Rusya, İngiltere, Fransa vb. emperyalist devletlerden sormalıdır.
4- Fransa'da Ermeni soykırımı yasası çıkarken sessiz kalan Almanya Osmanlı hükümetinin tehcir kararını almasında etkili olmuştur.
5- Tehcir sırasında Osmanlı hükümeti elinden geleni yapmış, suistimalde bulunanlar cezalandırılmıştır.
6- Tehcir kararı Ermenilerin potansiyel suçlu olarak görülmesinden değil, fiilen isyan etmeleri ve düşmanla işbirliğinden dolayı alınmıştır,
7- Bu kararın alınmasının asıl sebebi Ermenileri piyon olarak kullanan İngiltere, Rusya. Fransa’dır. Birinci Dünya Savaşı'nı da çıkaran Osmanlı Devleti değildir. Eğer savaş sonrası o bölgelerde Ermeniler hâlâ büyük oranda yaşıyor olsalardı: önceden plânladıkları Osmanlı topraklarında bir Ermenistan oluşturmaları işten bile değildi. Nitekim bu konunun 10 Ağustos 1920 tarihli Sevres Antlaşması'nda da önümüze konduğu unutulmamalıdır.
8- 1915-1923 yıllarında yaşananlar siyasî konu değil, tarihi bir konudur. Bu tarihi konu hakkında karan siyasîler değil, tarafsız ilmî araştırmalar vermelidir.
9- Tehcirden dönen Ermenilerin hemen hepsi mal ve mülklerini geri almışlardır.
10- "Ermeni soy kırımı" sadece Osmanlı Devleti'ni değil, Türkiye Cumhuriyeti'ni de ilgilendirir. Tarihin beğendiğiniz bölümlerini alıp, problemli bölümlerini yok sayamazsınız. Zaten Ermeniler de 1915-1923 yıllarını hedef yaparak Türkiye Cumhuriyeti önderlerini de suçlamaktadırlar.
11- Atatürk'ün Ermeni soy kırımım kabul ettiği temelsiz bir yalandır. Tam aksine Atatürk soy kırımı "uydurma" olarak nitelendirmektedir.
12- Ermenistan Devlet Başkanı Koçeryan Fransa'da kabul edilen "Soy Kırımı Yasasını" siyasî bir karar olarak kabul etmek gerektiğini söylemektedir. Bizim devlet adamlarımız da ne yazık ki aynı "siyasî" lafını ifade ederek adeta Koçeryan'a destek vermektedirler. Bu tutum tarihte yaşanmışlıkların veya ölümlerin kabulü olarak yanlış anlaşılabilir. Olay, tarihî bir olaydır. Öncelikle tarihçiler gerçekleri yaşananları belgeleriyle ortaya koymalı ve bu konuda herkesi tatmin edici bir neticeye varmalıdır,
13- Ermeni soy kırımı yasalarının amacı Türkiye'yi köşeye sıkıştırarak ilk plânda Ermenistan'la ilişkiye zorlamaktır. Daha sonra tanınma, tazminat, toprak istekleri masaya getirilecektir. Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesi kısa dönemde pek mümkün ve yararlı görülmemelidir.
14- Ermeniler ve Ermenistan dün olduğu gibi, bugün de batılı büyük devletlerin kendi menfaatlerine göre kullandıkları bir dosyadır.
15- Ermeni militanların 1973-1984 arasında 34 Türkiye Cumhuriyeti diplomatını öldürdüğü unutulmamalıdır .
16- Tehcir veya göç ettirme politikasının olağanüstü durumlarda dünyanın birçok yerinde yer yer uygulandığı bilinmektedir. İkinci Dünya Savaşı'nda ABD vatandaşı 250.000 Japon'un toplama kamplarında savaş sonuna kadar tutulmaları buna yakın tarihten bir örnektir.
17- Ermeniler için "soy kırımı" kimlik ve benlik oluşturmanın asimile olmamanın en kolay ve güçlü yoludur. Bu husus adeta Ermenistan dışındaki Ermenilerin varlık amacı halindedir.
18- Ermeniler bu konuyu bütün dünyaya anlattıkları gibi kendi gençlerine de ilkokuldan itibaren öğretmektedirler. Mukabeleten nerede olurlarsa olsunlar öncelikle Türk vatandaşlarına Ermeni konusunda gerçekler öğretilmelidir.
19- Ermeni iddiaları 1915-1923 yıllarında ne kadar Ermeni öldüğü temeline dayanmaktadır. Bu konuda bütün ilgili devletlerin arşivlerinde gerekli araştırmalar yapılmalı, konu bütün boyutlarıyla ortaya konmalıdır. Bütün ilgili devlet arşivleri açılmalıdır.
20- Ermeni tehcirinin bütün boyutları hakkında daha ciddî, sansürsüz, objektif araştırmalar yapacak imkân ve ortam sağlanmalıdır. Her şeyi güvenilir belgelerden tekrar kontrolle yeni araştırmalara ihtiyaç bulunmaktadır. Ermeni sorunu ders kitaplarımızda bütün açıklığıyla yer almalıdır.
21- Ermeniler kendileri ile ilgili birçok drama, roman, hikâye, piyes, belgesel, film, afiş, fotoğraf ve benzeri yayınladı ve yayınlattı. Ancak Ermenilerin Türklere karşı işledikleri cinayetlere dair bilimsel yayınlar dışında fazla bir şey yapılmadığı söylenebilir. Hatta konunun tamamen Türk milletinin hafızasından silindiği, dolayısıyla kollektif hafızanın ve edebiyatın meydana getirilemediği iddia edilebilir. Bu konularda tarihçilerin çalışmaları yanında yazarlar, edebiyatçılar, senaristler ve yapımcılar özendirilmelidir.
22- Tehcirin uygulandığı dönemde Osmanlı Anadolu'sunun doğuda Ruslar, Çanakkale'de İngiliz ve Fransızlar tarafından iki ateş arasında bulunduğu unutulmamalıdır.
23- Ermeniler’le ilgili ortaya atılan rakamların bolluğu, çeşitliliği ve zamanla artması konunun propaganda amacıyla tarihî boyutundan saptırıldığını en açık göstergesidir. Bu rakamlar güvenilir verilere dayanmadıkça gelişi güzel kullanılmamalıdır
24- Ermeniler tarihi çarpıtarak, enformasyon kirlenmesi sağlayıp, kamuoyunu yanlış bilgilendirerek tarihi istedikleri şekilde inşa etmek istemektedirler. Bu tarihî ve istatistiki bilgilerin siyasal amaçlarla kullanılmasından öteye geçmez. Ermeni sorunu, her türlü spekülatif bilginin dışında yeniden, ilmî soğukkanlılıkla saldırı-savunma mantığı dışında ele alınmalıdır. Bu konu problematik tarafları öncelikli olmak üzere, gerçek ve güvenilir belgeleriyle ortaya konmalıdır. Bu yapıldığı takdirde tarih yeniden inşa edilmeden, yaşanmışın ortaya konması mümkün olabilir.
25- Tarihimizin iyisiyle kötüsüyle bize ait olduğu kabullenilerek bunları saklayan arşivlerimiz dikkatle korunmalı ve araştırmacılara açılmalıdır. Bu ve benzeri konularda üniversitelerimiz bünyesinde araştırma enstitüleri kurulmalı ve çalışmalar devamlı olmalıdır. Geçmişimizi sağlıklı öğrenelim, tartışalım, öğretelim ve böylece geleceğe sağlam bakalım.
1915 yılında savaşa girmeyi reddeden ve İngiltere'den ayrı bir devlet kurmak isteyen , Almanlar'la işbirliği yaptığına inandığı İrlandalılar'ın üzerine asker göndermiş ve İrlandalılar'ın Sinn Feinn örgütünü ve militanlarını ortadan kaldırmıştır.Amerika'ya büyük İrlanda göçü bu tarihlerde başlamıştır.Ruslar pogromlarla sürekli katlettikleri Yahudiler'i I.Dünya Savaşı'nın içinde Almanlar'a karşı Galiçya cephesinde iyi savaşmadıkları için katliamlara uğratmışlardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Kopmuşuz bizler o öz varlık olan manzaradan
Bahseder gerçi duyanlar o onulmaz yaradan.
Derler ki: İnsanda derin bir yaradır köksüzlük
Budur âlemde hudutsuz ve hazin öksüzlük. (Y. Kemal Beyatlı)