5 Şubat 2014 Çarşamba

DOĞU TÜRKİSTAN TARİHİ


Hun İmparatorluğu Dönemi

Doğu Türkistan tarihi, Türk tarihi ile başlar. Yazılı bilgi ve belgelere dayanarak yapılan tespitlere göre, tarihte ilk Türk devleti Büyük Hun İmparatorluğudur. Bu devletin varlığına, ilk olarak M.Ö. 318 yılındaki bir belgede rastlanmaktadır. Ancak, Büyük Hun İmparatorluğunun en kudretli dönemi Mete ile yaşanmıştır (M.Ö. 209-174). M.Ö. 206'da, Türkistan'daki mahalli hükümdarlar, Büyük Hun birliğine katılmışlardır. Büyük Hun İmparatorluğunun zayıflaması üzerine , Çinlilerin Doğu Türkistan topraklarına saldırıları başlamıştır. Kısa bir süre buralara hakim olan Çinliler, (M.Ö.101-86) püskürtülmüş ve yeniden Türk hakimiyeti başlamıştır. Çin'le Hun devleti arasındaki çarpışmalar uzun yıllar devam etmiş, bu sırada bazen Çinliler, bazen Türkler üstün gelmiştir. Doğu Türkistan toprakları da, savaş durumuna göre el değiştirmiştir. Nihayet Çin'liler, M.S.103 yılında kesin şekilde yenilerek bu topraklardan çekilmiştir. Bundan sonra, Göktürk dönemine kadar, Doğu Türkistan çeşitli hanedanların yönetimine kalmıştır. Hun devletinin sahneden çekilmesinden sonraki yıllarda da çok kere mahalli küçük devletler veya hükümdarlar tarafından idare edilmiştir.

Göktürk İmparatorluğu Dönemi

Türk tarihindeki karışık dönem (5.Yüzyıl sonu ile 6.Yüzyılın ilk yarısı ) Göktürklerin birliği sağlaması ile sona ermiştir. Bumin Kağan'ın Ötüken'i başkent yaparak kurduğu devlet 552-745 yılları arasında ayakta kalmıştır. Bu dönem 1. ve 2. dönem Göktürk devleti olarak ikiye ayrılmıştır. 1.Göktürk devleti 552-630 yılları arasında bağımsız olmuştur. Ancak 630'da uğranılan yenilgi üzerine Türk tarihinde acılı bir dönem başlamıştır. Kutlug Kağan'ın istiklal bayrağı açmasının ardından Çinlilere karşı kazanılan İnekler gölü savaşı ile (682) felaketli yıllar sona ermiştir.Böylece 2.Göktürk devleti kurulmuş ve Kutlug “İlteriş” adı ile hükümdar olmuştur. Bu dönemde Büyük Türk birliği yeniden sağlanmıştır. İki Göktürk devleti arasındaki acılı dönemde, Çinliler, Doğu Türkistan üzerindeki emellerini gerçekleştirmeye çalışmışlardır. Bu amaçla 660'da Doğu Türkistan'ı istila etmişlerdir. Ancak burada on yıldan fazla tutunamamışlar, fakat bu defada onların yerini Tibetliler almıştır. Tibet'in bazı bölgelerdeki işgali de uzun sürmemiş ülke kademeli olarak işgalden kurtarılmıştır. Göktürkler Doğu Türkistan daki hakimiyetlerini uzun süre koruyamamışlar ve yerlerini bir başka Türk boyu olan Türgişlere bırakmıştır(717). Türgiş iktidarı bir süre sonra sarsılmaya başlayınca, Türk illerinin korunması görevi Karluklara düştü. Çinlilerin ileri harekatı üzerine Orta Asya ya doğru ilerleyen Müslüman Arap birlikleriyle işbirliği yapan Karluklar, ünlü Talas meydan muharebesinde Çin ordularını bozguna uğrattılar (751). Bu savaş, Orta Asya Türk ülkelerinin yüzlerce yıllık mukadderatını tayin etti. Çinliler, 18.yüzyıla kadar Doğu Türkistan topraklarından uzak kaldılar.

Uygur Devleti ve Uygur Adı

Uygur Devleti:
   Çin kaynaklarında Hoei-ho, Vei-ho, Hui-ho, Hueu-hu, Wei-wu vb. şekilde görülen Uygur adının anlamı 974'te yazılan Çince bir eserde "şahin süratiyle dolaşan ve hücum eden" şeklinde açıklanmaktadır. Fakat bunun bir yakıştırma olduğu bellidir. Etimolojik olarak Uygur adının "uy (takip etmek)+gur" (Salgur gibi)tarzında ortaya çıktığı ileri sürülmüş ise de, o tarihlerde kullanılan Türkçe'de de "takip etmek" manasındaki eylem kökünün "ud-" biçiminde olduğu antitezinden hareketle sözcüğün "oy (oymak,baskı yapmak) + gur" ve daha kuvvetli bir olasılıkla "uy (akraba, müttefik)+ gur" şeklinde türediği savunulmaktadır. Nitekim tarihsel süreçte ortaya çıkan "On Uygur" federatif adının "On Müttefik" manasına kullanılmış olma olasılığı tarihsel gerçeklik açısından ağır basar. Uygur adıyla ilgili bir diğer sorunsal ise İslam kaynaklarında her zaman ve Çin kaynaklarında bazen kendilerine verilen Tokuz Oğuz/Dokuz Oğuz adının kökeni ve ne şekilde ortaya çıktığıdır. Aslında Uygurlardan ayrı bir budun (boylar birliği) olan Dokuz Oğuzlar Göktürk siyasi otoritesinin dayandığı topluluk idi. Bu anlamda ayrı bir etnik yapı oluşturmayıp bizatihi Türk budununu oluşturan boylara verilen isimdi. Zaten Çin kaynaklarında kendilerinden "Türklerin dokuz kabilesi", Göktürkler'den ise "dokuz kabilenin Türkleri" diye bahsedilmesi bu özdeşliği ortaya koymaktadır. İşte bu Dokuz Oğuz boylarına, başka bir deyişle dokuz adet Oğuz boyuna, -dokuz oymaktan oluşan- Uygur boyunun eklenmesiyle "On-Uygur" denilen siyasal birlik ortaya çıkmıştır ve böylece Uygur adı ile Dokuz Oğuz adı birlikte ve bazen karıştırılarak kullanılagelmiştir.


Siyasal Tarih:
   Göktürk Devleti'nin yönetici zümresi olan Aşena ailesinin ili/devleti dağıldığı anlarda Uygurlar derleyiciliği çok iyi yapmışlardır. I. Göktürk Devletinin çöküntüye geçtiği yılllarda Uygurlar'ın başında "erkin" denilen başbuğlar bulunuyordu ve bunlar küçük bir beylik kurmuştu bile. 630 yılında erkin olan Pu-sa son Doğu Göktürk kağanı Kie-li'nin oğlunun idare ettiği bir orduyu bozguna uğrattı( Anlaşılan Göktürk Devleti'nin çöküşünü ve boyları derlemeyi şansa bırakmayacak kadar yönetim konusunda iddialı idiler).Göktürk Devleti'nin istiklalini yitirdiği 50 yıllık dönemde, başındakiler "il-teber" unvanına terfi eden Uygurlar 9 Oğuz boylarını da tamamen kendi bünyelerine alarak Tula Irmağı kıyısında bir beylik kurdular. Çin tarafından hemen tanınan Uygur İlteberliği, Altay Dağlarını da aşarak Batı Gök Türk bodunu olan On Oklar sahasıyla ilgilenecek kadar güçlenmişti. Fakat Uygurlar, Aşena ailesinden Kutlug Kağan (İlteriş Kağan)'ın 681'de Göktürk ilini tekrar derlemesiyle bir kez daha Göktürk birliğine katıldılar.
Daha sonra Uygurlar ve Dokuz Oğuz Boyları, Göktürklerin çöküşünde önemli rol oynamışlardır. Orhun Yazıtları onların ayaklanmaları hakkında pekçok bilgi sunar. Örneğin devletin en güçlü kağanı olarak göze çarpan Kapgan Kağan Dokuz Oğuz boylarından Bayırkular'ın pususunda öldürülmüştür. II.Göktürk Devleti'nin çöküşe girdiği 740 yıllarında Uygurlar -doğaldır ki Göktürkler'in hilafına- yeniden güçlendiler. Bunu anlamak için başlarındaki yöneticinin "yabgu" unvanına bakmak yeterlidir. Göktürklerin iyice zayıfladığı bir anda durumdan faydalanan Uygurlar, Basmıl ve Karluk boylarıyla ittifak ederek son Göktürk kağanları Ozmış ve Po-mei'yi öldürdüler. Fakat bundan sonra müttefiklerin arası açıldı. Başlangıçta Basmıl başbuğunu kağan ilan eden Uygurlar, basamak olarak kullandıkları bu kağanı öldürerek kendi yabguları Kutluk Bilge Kül'ü Göktürklerin (Hunların da) başkenti olan Ötüken'de kağan ilan ettiler (745). Böylece Ötüken'de Uygur Kağanlığı devri başlıyordu.


Kuruluş Dönemi:
   Orhun Irmağı kıyısında başkenti Ordu-balık kentini kuran ilk Uygur kağanı Kutlug Bilge Kül iki yıllık bir hükümdarlıktan sonra 747'de öldü. Yerine oğlu Moyen-çor(747-759) kağan oldu. Moyen-çor'un etkinliklerini Orhun-Selenga ırmakları arasındaki Şine-usu Gölü yakınında diktirdiği "bengü taş"'tan izlemek mümkündür. Buna göre öncelikle aralarında hep yakın ilişkiler olan Dokuz Oğuz boylarını derledi. Ardından Orhun-Ötüken bölgesinin etrafında konan göçen ve Türkçe konuşan boyları denetimi altına alma politikası gütmeye başladı. Bu çerçevede, kuzeyde Yenisey Irmağı havalisindeki Kırgızlar'la, Altay Dağları ile Tanrı Dağları arasında bulunan Karluklar ve onlara yardım eden daha batıdaki Türgişler'le, Yenisey, Obi ve İrtiş ırmakları arasında bulunan Basmıl, Dokuz Tatar ve Çikler'le savaşmış, bunların tamamını kendi kağanlığına bağlamıştır. Bu arada savaştığı boylar arasında belirtilen Sekiz Oğuzlar'ın Göktürkler'in etrafa dağılma sürecine giren asal budunu olma olasılığı yüksektir. Böylece Türk soylu boy ve budunları denetimine alan Moyen-çor Uygur Kağanlığını sağlam temellere oturtmuş bulunuyordu.

Yükselme Dönemi:
   Uygurlar'ın Orta Asya politik sahasında etkinleşmesi yüzyılın ortalarına doğru tırmanan Arap-Çin rekabetiyle ilintilidir. Taraflar kozlarını 751 yılında Talas Irmağı kenarında yapılan savaşla paylaşmışlar, Karluklar'ın da desteğini alan İslam kuvvetleri Çin ordusunu dağıtmıştır. Çin'in, Göktürk Kağanlığı'nın çöküşü ile yayılma ve nüfus etme olanağı bulduğu Tarım Havzası'nı (Bugünkü Doğu Türkistan) tamamen boşaltmasına -bu boşluğu Uygurlar doldurdu; bütün Tarım Havzası Uygur kontrolüne girdi- yol açan bu yeni durum, Çin'de sonu gelmez olaylar çıkmasına sebep olmuştur. Bu olayların en önemlisi Soğu kökenli olup-annesi Göktürk-, Çin ordusunda etkin pozisyonda bulunan An-lu-şan adındaki bir komutanın 200 bin kişilik bir kuvvetle Çin başkentleri Lo-yang ve Çang-an'ı zaptetmesiydi. Moyen-çur,Tang imparatoru (o dönemde Çin'i yöneten hanedan) Su-tsung]'un yardım çağrısına olumlu yanıt verdi. Çin'e giren Moyen-çor başkentleri geri almakta zorlanmadı.Bunun Çin'e maliyeti hiç de azımsanamayacak derecedeydi: 20 bin top ipek ve hatun adayı bir prenses.

Gerileme ve Çöküş:
   Alp Kutluk Bilge ve ardılları olan-neredeyse tamamı Ay Tengri'de kut ya da ülüg bulduklarını belirten adlar taşıyan-kağanlar döneminde Tibetliler'in Çin'e baskısı iyice arttı.Üstelik bu kez Beş-balık havalisine hakim olan Şa-to Türkleri ile de ittifak kuran Tibetliler,Uygurlar'ın Çin ile aralarında kurduğu ticari,siyasal ve askeri dengeleri sarsmaktaydı.Hatta bazı kağanların devrilmesinde Tibetliler'in Çin'e yaptıkları akınların önlenememesi etkili oluyordu.Bir ara Ediz boyundan Kutlug Kağan (795-805) döneminde bir gönenç yakalandı ise de Tibetliler'in Doğu Türkistan'a sızması,Kırgızlar'ın kuzeyden baskıları devletin sonunu getirdi.Mani dininin gittikçe yaygınlaştığı anlaşılan ve toplumsal yapısı iyice değişen Uygurlar'ın hemen yanıbaşında bulunan,göçebe savaşçı özelliklerinden hiçbir şey kaybetmemiş Kırgızlar 840 yılında Ordu-balığ'ı basarak son Uygur kağanı Ho-sa'yı öldürdüler,ahaliyi kılıçtan geçirdiler.Ötüken'de devletleri yıkılan Uygurlar yurtlarını terk ederek Karluk ülkesine (Çungarya),Kan-çou'ya ve en yoğun bir şekilde İç Asya/Tarım havzası'na göç ettiler.

Karahanlılar Dönemi

Doğu Türkistan'ın batıdaki bölgelerine Karluklar Ötüken deki Uygur Hakanlığına şeklen bağlıdılar. Yedi Su bölgesinde Kara-Ordu ve Kuz-Ordu (Balasagun) başkent olmak üzere kurmuşlardı. Uygur Kağanlığı yıkılınca Kara-Han unvanını aldı. Toprakları Yedi Su-Kaşgar arasında idi. Karluklar diğer bazı Türk boyları ile birlikte, Karahanlı devletinin temelini attılar. İlk Karahanlı hükümdarı olan Bilge Kül Kadır Han, başkentini Kaşgar'a nakletti. Kadır Han'ın yeğeni olan Satuk Buğra Han, Müslümanlığı kabul etti sonra devletin başına geçince İslamiyet'i resmi din olarak ilan etti. Böylece kalabalık Türk kütleleri ilk defa topluca Müslüman oluyorlardı. Bu bütün Türk tarihindeki en önemli olaylardan biri idi. Türklerin sonraki yüzyıllarda gelişecek mücadeleleri bakımından da büyük önem taşıyorlardı. Yeni bir kültür çevresiyle temasa giren Türkler buradan aldıkları değerlerle Türk-İslam Kültürünün sahibi ve geliştiricisi olacaklardı. Bir süre sonra Karahanlı Hakanlığı ikiye ayrıldı. Doğu Türkistan Doğu Karahanlı devletinin hakimiyeti altında kaldı. Ulu Hakan Balasagun'da: yardımcısı olan Hakanda, çok kere Kaşgar da oturuyordu. Doğu Karahanlı devleti 1090'da Selçuklulara bağlandı. Bu dönem on beş yıl sürdü. Sonra tekrar bağımsız hale geldi. Bu defada Karahıtayların ve Naymanların saldırılarına uğradı. Balasagun 1133'te Karahıtayların eline geçti. Kaşgar'ı ise Nayman işgal etti. Bu Moğol topluluklarının yönetimi Cengiz ordularının istilasına kadar devam etti (1218). 

Moğollar Dönemi

Cengiz Han istilası, Doğu ve Batı Türkistan'ı da içine almıştır. Cengiz Han'ın ölümünden sonra, ülke dört oğlu arasında taksim edilmiş. Doğu Türkistan'ın bulunduğu topraklar Çağatay'a düşmüştür. Timur'un Batı Türkistan'ı elde etmesinden sonra, Çağatayların elinde sadece Doğu Türkistan kalmıştır. Burayı ele geçirmek isteyen Timur, bunu başaramamış ve barış yapmak zorunda kalmıştır. Doğu Türkistan'daki Çağatay hanedanı ile hizmetindeki bütün Moğol beyleri ve askerileri 1357 de Müslüman olduktan sonra Türk-İslam kültürünün etkisine girmişler ve yavaş yavaş Türkleşmişlerdir. 17.yüzyılın sonunda Hidayetullah Hocanın başkaldırışı, Çağatay devletini sarsmış ve karışık ortam meydana getirmiştir. Bundan yararlanan Moğol Kalmuk'lar, Doğu Türkistan'ın kuzeyini işgal etmişler ve burada, merkezi İli olmak üzere bir devlet kurmuşlardır. Bu devlet, ancak 1760'a kadar yaşaya bilmiştir

Mançur İşgali

İç karışıklıklar sırasında zor durumda kalan Kalmuk beyi, Çin den yardım isteyince, tahtta bulunan Mançur'lar, bunu eşsiz bir fırsat saymışlardır. Ülkeye giren Çin kuvvetlerine karşı başarılı olamayan Kalmuk beyi Rusya'ya kaçtıktan sonra, toprakların savunması Burhaneddin Hoca ile kardeşi Hoca Cihan'a kaldı. Uzun mücadelelerden sonra yenik düşen bu iki kardeş, komşu Bedahşan'a iltica ettilerse de, buradaki emir onları idam ettirerek başlarını Çinli kumandana gönderdiler. Çinli general, Hoca Cihan'ın dul kalan eşi Dilşah Sultan'ın da kendisine gönderilmesini aksi taktirde Bedahşan'ı işgal ettireceğini bildirince emir onu da göndermek zorunda kaldı. General, Dilşad Sultan'ı zorla Pekine yolladı. Amacı, hem Dilşad Sultan'ı Türkistan'dan çıkarmak, muhtemel isyanları önlemek, hem de onu burada rehin olarak tutmaktı. Dilşad Sultan Pekin'e gelince, imparator onunla evlenmek istedi. Fakat, Dilşad Sultan buna şiddetler karşı koydu. Bir süre sonra da Çin imparatorunun anneis tarafından boğduruldu. Bu asil Türk kadını Çin'de ve Doğu Türkistan'da ifffet ve namusun sembolü sayıldı. Öldürülen kocası Hoca Cihan ile birlikte savaşlara katılmış yararlılıklar göstermiş Dilşat Sultan adına Çin'de ve Avrupa da ebedi eserler yazıldı. Çin'i yöneten Mançurlar, Doğu Türkistan'ı işgal edince (1763) burada bir genel valilik kurdular. Urumçi ve Barköl bölgelerini, Çin'e dahil Kansu'ya bağladılar. Diğer bölgelerde de sömürge yönetimi tesis ettiler. 

Kurtuluş Hareketleri ve Doğu Türkistan Devleti

Mançur istilasından kurtulmak için, ayrı bölgelerde ve ayrı zamanlarda çeşitli kurtuluş hareketleri görülmüştür. Bunların arasında 1763'te Hamudullah Beğ hareketi, 1819-1826 yıllarında Cihangir Han hareketi, 1830'da Yusuf Han Hoca hareketi, 1846'da Muhammed Emin Hoca hareketi, 1855'te Veli Han Töre hareketi sayılabilir. Bütün bu kıyamlar kan ve ateşle bastırılmış, çok sayıda can kaybı verilmiş, yüz binlerce göçmen de Batı Türkistan'a kaçmıştır. Doğu Türkistan Devleti Nihayet 1863 yılındaki hareket başarıya ulaşmış, işgalci Çin birlikleri ve onlara yardıma gelenler tamamen mağlup edilerek Doğu Türkistan istiladan kurtarılmıştır. Yakup Beğ, çeşitli gayretlerden sonra Doğu Türkistan'ı bağımsız bir devlet haline getirmiştir. Yakup Beğ, dönemin Osmanlı Hükümdarı Sultan Aziz'e bir elçilik heyeti göndererek kendisine biat ettiğini, himaye yardım istemiştir. Sultan Abdul Aziz, Doğu Türkistan'a bir askeri heyet ve bir miktar silah göndermiştir. Mısır Hıdıvı İsmail Paşa da top ve tüfek yardımında bulunmuştur. Türkiye'den gelen subay ve öğretmenlerin yardımı ile Yakup Beğ, 80 Bin kişilik bir ordu kurarak eğitime tabi tutmuştur. Bu dönemin dikkat çeken bir olayı da, Yakup Beğ'in, Osmanlı Padişahı adına para bastırıp hutbe okutmasıdır. Bütün bu gelişmeleri takip eden İngiltere ve Rusya, Doğu Türkistan Devletini resmen tanıdılar. İngiltere sekiz kişilik bir elçi heyeti gönderdi. Yakup Beğ, İngilizlerden de silah satın almaya muvaffak oldu. Bu silahlar Hindistan yoluyla ülkeye getirildi. Ancak Osmanlı Devleti, tam bu sırada iç karışıklıkla uğraştıkları için yardıma devam edemedi. İngiltere ve Rusya da, Yakup Beğ'i kendi kontrolleri altına almanın imkansızlığını görünce, Çinlilerin yeni istila hazırlığına göz yumdular. Kurulan bu devleti zamanın en büyük güçleri olan Osmanlı İmparatorluğu, İngiltere ve Rusya tanımıştır. Ünlü tarihçi Eberhat'ın yazdığına göre, Türkistan ihtilali on milyon ölüye mal olmuştur. 

Doğu Türkistan'da ikinci Mançur İstilası

Çin, 1875 senesinde Doğu Türkistan'a 82 tabur asker sevk etti. Bu kuvvetlere karşı Yakup Beğ kademeli bir savunma hattı kurdu. Ancak çok üstün durumdaki düşman, bazı şehirleri ele geçirdi. Bu sırada Yakup Beğ vefat etti. Bu olay Doğu Türkistan kuvvetleri üzerinde kötü bir etki yaptı. Bundan yaralanan Çinliler hücumlarını daha da arttırdı ve 1876 yılının sonunda bütün Doğu Türkistan'ı bir kere daha işgal ettiler. Halka gözdağı vermek için, 10 binlerce Türk'ü, Yakup Beğ'in hanımını, oğullarını, torunlarını kılıçtan geçirdiler. İleri gelen devlet adamlarından, subaylardan 1166 kişide aynı akıbete uğradı. Yakup Beğ'in cesedinin mezardan çıkarılıp yakıldığı söylentisi bütün Doğu Türkistan'a yayıldı. Çin, bu defa Doğu Türkistan'ın tamamı topraklarına ilhak etti (1884). Doğrudan doğruya bir Çin eyaleti haline getirilen bu öz Türk yurduna Çince Shin Chiang (yeni toprak) adı verildi. Bu dönemdeki Çin yönetiminin uyguladığı idare tarzından göze çarpan başlıca özellikler şunlardır: Büyük bir soykırım hareketine girişildi. Yakup Beğ zamanında Türk mimarisine uygun bir şekilde yapılmış bütün binalar yıkılıp yerlerine Çin üslubunda binalar yapıldı. Doğu Türkistan'ın adı değiştirildiği gibi, yüzlerce, binlerce yıllık şehirleri de Çince isimler konuldu. Doğu Türkistan Türkleri Çince okumaya ve Çinlilerle evlendirilmeye mecbur tutuldu. Genelev, meyhane, kumarhane gibi yerler açılarak Doğu Türkistanlıların ahlakları bozulmaya çalışıldı. Doğu Türkistanlıların milli gururlarını kırmak için, Müslüman Türkler, rütbesi ne olursa olsun bir Çinlinin karşısında ayağa kalkmak veya atından inerek saygı göstermek zorunda bırakıldı. Karşı koyma ruhunu öldürmek için, Çinli memurlara çok geniş yetkiler tanındı. Bunlar, Doğu Türkistan'lıyı istedikleri zaman tutuklatabilir, cezalandırabilir, gerekirse öldürebilirdi. Rütbesi ve mevkii ne olursa olsun bir Doğu Türkistanlı, sorguya çekildiği sırada kaymakamın önünde diz çökmek mecburiyetinde idi. Çok ağır vergiler ve para cezaları konuldu. Küçük bazı memuriyetler akıl almaz fiyatlarla satışa çıkarıldı. Böylece Doğu Türkistan halkı dehşetli bir şekilde soyuldu. Halkın altın, gümüş, mücevher gibi varlıkları, teminatsız kağıt para karşılığında alındı. Madenler parasız olarak Çin'e taşındı. Çinli tüccarlara her kolaylığı sağlandığı halde, Doğu Türkistanlıların ticaret yapmaları engellendi. “Türk” ve “Türkistan” kelimelerinin kullanılması, gazete, dergi çıkarılması, Türkiyeden ve İslam Ülkelerinden gazete,kitap getirilmesi yasaklandı. Halkın hastalıktan kırılması için hastane kurulmadı. Türklerin birbirlerine tıbbı ve sosyal yardımda bulunmaları engellendi. Çocuk hastalarından binlerce bebek öldü. Bu dönemden kalma mezarlıklarda, büyüklerden çok küçüklerin mezarları bulunmaktadır. Yapılan bütün binalarda Türkler ücretsiz, yemekleri dahi kendilerine ait olmak üzere, ırgat gibi çalıştırıldı. Bütün bu zulümlerin sonunda, bir zamanların ileri ve mamur ülkesi Doğu Türkistan, yoksul, bakımsız, harap bir hale geldi.

Bağımsız Çinli Generaller Dönemi (1911-1933)

Doğu Türkistan'da ikinci Mançur istilası 1911 yılına kadar devam etti. Bu yılda Çin'de Mançur İmparatorluğu devrildi ve yerine Cumhuriyet kuruldu. İç kargaşalıktan faydalanan bazı genel valiler, Doğu Türkistan'ı doğrudan doğruya kendi yönetimleri altında tutmaya başladılar. Bunlar Cumhuriyet yönetimi emirlerine karşı gelerek Doğu Türkistan'ın başına 22 yıl bela kesildiler. Bu dönemde, generaller darbeler hazırlayarak, birbirlerini öldürterek, hatta gözlerini oydurarak hüküm sürdüler. Ancak ortak noktaları, Doğu Türkistan halkına alabildiğine zulmetmek, onları sömürmek ve geri bırakmaktı. Hiçbir Türk, idari mevkilere getirilmemiş, yetişkin aydınlar zulüm ve işkencelere maruz bırakılmıştır. W. Bosshard, aynı yıllarda (1929) yayınlanan bir araştırmasında şu tespite yer vermektedir. “Yolsuzluğun bütün tabakalara yayıldığı Çin Türkistan'ında terakkide diğer ticari emtia gibi alınıp satılır. Netice şu ki, adam akıllı para etmeyen hiçbir şey yapılmaz ve ahali sırf Çinli hükümdarların zenginleşmesi için soyulur...işte bu suretle, köyler ve şehirler yağma edilmiştir.” 

Kumul Ayaklanması

1928-1933 yılları arasında işbaşında bulunan Çinli vali Cin'in zulmü çekilmez hale gelmiştir. Şubat 1931'de Doğu Türkistan'ın doğusunda bulunan Kumul vilayetinde Hoca Niyaz Hacı ve Salih Dorga'nın öndeliğinde bir kıyam başladı. Hareket süratle yayıldı ve başarıya ulaştı. Çinliler Kumulda bozguna uğratılınca, ayaklanma bütün Doğu Türkistan'a yayıldı. İki yıl içinde çeşitli şehirlerde isyanlar görüldü. Turfanda Musul, Maksut ve Mahmut Muhiti kardeşler; Karaşehir'de Hafız Beğ ; Büğür ve Küçar'da Temür Beğ; Hoten'de Mehmet Emin Buğra ve Sabit Da Molla; Kaşgarda Osman Beğ; Altay'da Şerif Han Töre silaha sarıldılar. Bütün Doğu Türkistan Çin işgalinden kurtarıldı. 12 Kasım 1933'te Kaşgarda istiklal ilan edildi. Kurulan hükümetin başına Cumhurbaşkanı olarak Hoca Niyaz Hacı, başbakanlığa da Sabit Da Molla getirildi.

Rus işgal Dönemi(1933-1944)

Bu dönemin başındaki mücadele; Çinliler, Urumçi'de bulunan Beyaz Rus askerleri ve Müslüman Çinliler arasında geçmiştir. Ruslar, çeşitli entrikalar yaparak, duruma hakim olmuşlar, Doğu Türkistan'ın başına kukla bir Çinliyi geçirmişlerdir. Doğu Türkistan hükümeti bu sırada çok zayıftı, askeri hazırlığı yoktu. Yapılan barış teklifini kabulden başka çare göremiyordu. Hoca Niyaz Hacı, zor kullanılarak götürülüp Başkan yardımcılığı koltuğuna oturtuldu. Çinli generalin yardım isteği üzerine Doğu Türkistan'a gelmiş bulunan Rus birlikleri ise bir daha buradan çıkmadılar. Üstelik, gizli ajanlar göndererek yerlerini sağlamlaştırdılar. Türkleri sindirmek için çeşitli işkenceler uygulamaya başladılar. 125 çeşit işkence ve 28 çeşit öldürme usulü geliştirdiler. Bunların bir kaçı: 
1. Kadın ve kızların tenasül organlarına elektrik lambaları sokmak ve bunlara cereyan vermek. 
2. Başı ve ayakları ayrı ayrı iki vasıtaya bağlanarak, her iki vasıtayı aksi yönlere hareket ettirmek. 
3. vücutta bir delik açıp buraya düğümlü bir ip sokarak iki gün beklettikten sonra, yaranın içine ipi testere gibi sürterek işkence yapmak. 
4. Askeri eğitimde insanları hedef olarak kullanmak. 
5. Maden ocaklarında zehirli gazla öldürtmek. (Altay kahramanı Şerif Han Töre böyle bir ocakta şehit edilmiştir.) Ruslar açtıkları bu kurslarda bu işkence yöntemlerini Çinlilere öğreterek yaygınlaştırmışlardır. Doğu Türkistan'a iyice yerleştikten sonra da tasfiye işlerine girişmişlerdir. Böylece 300 bin kişi tutuklanmış, bunların binlercesi şehit edilmiş. (Hoca Niyaz Hacı da bunların arasındadır.) Rusları böyle davranmaya sevk eden sebep, Doğu Türkistan'daki bağımsızlığın Türkistan'ın kendi idareleri altında bulunan bölgelerde örnek teşkil etmelerinden çekinmeleridir. Bunun için Doğu Türkistan'ı işgal ederek, burada ayaklanmayı bastırmış, halkı sindirmiş ve ilerde yine Çin'e teslim edecek hale getirmiştir. Doğu Türkistan'daki Rus işgali 1944'de kadar sürmüştür. 

Milliyetçi Çin istilası

II. Dünya savaşının ilerleyen yıllarında Sovyetler, Almanya karşısında zor durumda bulunuyorlardı. Onların Doğu Türkistan'ın başına geçirdikleri kukla Şen, bu durumdan endişe duymaya başlamıştı. Sırtına dayadığı Ruslar yenilirse Çinliler, Doğu Türkistan'a girip kendisini cezalandırırlardı. Bu sebeple, Nankin deki Çan Key Şek yönetimi ile temas kurdu. Uzun süreli görüşmeler sonunda, anlaşma yapıldı. Şen, Rusları kovdu. Rus ajanlarını ve işçilerini sınır dışı etti. Komünist izleri sildirecek tedbirler aldırdı. Rusların gitmesinden sonra Milliyetçi Çin birlikleri Doğu Türkistan'ı işgale başladılar. Çinlilerin ilk işleri, Doğu Türkistan'ı Çinlileştirme planını uygulamak oldu. Bunu için Çince mecburi hale getirildi, Türklerin Çinlilerle evlenmeleri teşvik edildi, Çin'den çok sayıda göçmen getirtilmesine başlandı. Bunlara, Urumçi taraflarındaki verimli topraklar verildi. Gerçek vatanseverler, milliyetçi aydınlar yine hapishanelerde bırakıldı.

Doğu Türkistan Komünist Çin işgalinde

Komünist Çin birlikleri, Doğu Türkistan'ı kademeli olarak 1949 yılına kadar işgal ettiler ve zulüm idaresi başlatmak için ilk tedbirlerini almaya aldılar: 
1. Ürünleri, hayvanları ve toprağın izinsiz satılması yasaklandı. 
2. Halkın günlük kazancı, işyerlerine gelen banka görevlileri tarafından zorla alınarak bankaya yatırılmaya başlandı. 
3. Vatansever, yüksek ahlaklı, itibar sahibi kimseler, düşük ahlaklı, zaaf sahibi insanlar belirlendi. Birinciler yok edildi, ikinciler ise halkın başına getirildi. 
4. Her ailenin başına kötü ruhlu olan kimse, o seçilerek ailenin reisi tayin edildi. 
5. Her şahıs, üç günde bir polis idaresine giderek üç gün içinde ne yaptığını anlatmak zorunda tutuldu. 
6. Bir kimsenin başkasını ziyaret edeceği zaman polise baş vurması, ne zaman ve ne maksatlı gideceği, ne konuşacağı hakkında bilgi vermesi mecburi hale getirildi. İzin almadan bir köyden bir şehre veya başka bir köye taşınmak tamamen yasaklandı. 
7. Herkes, birbirinin casusu haline getirildi. Ana-baba, çocuğunu; çocuklar, ana-babasını ispiyon etmekle vazifeli tutuldular. Kimsenin kimseye güveni kalmadı. İki kişinin bir araya gelmesi “Komünist aleyhtarı hareket”, üç kişinin bir araya gelmesi “isyan hazırlığı” sayıldı. 
8. Postahanelerde yerleştirilen Çinli Komünistler, mektupları sıkı bir sansüre tabi tuttular. En küçük bir işaret veya okunaksız yazı, şifre kabul edilerek sahipleri cezalandırıldı. 
9. Şeref ve haysiyetten yoksun, milli şuurdan habersiz, şefkat, merhamet, vicdan, din, insanlık gibi kavramlardan uzak, mevki ve zevk düşkünü, kumarbaz ve hain ruhlu, katil, esrarkeş olanlar toplanarak kurslara tabi tutuldular. Bunlara cinayet, zulüm ve işkence metotları öğretildi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Kopmuşuz bizler o öz varlık olan manzaradan
Bahseder gerçi duyanlar o onulmaz yaradan.
Derler ki: İnsanda derin bir yaradır köksüzlük
Budur âlemde hudutsuz ve hazin öksüzlük. (Y. Kemal Beyatlı)