2 Ocak 2014 Perşembe

ANADOLU'DA İLK YERLEŞİMLER


GÖBEKLİTEPE
Şanlıurfa'nın 15 Kilometre güneydoğusunda bulunan Göbeklitepe'nin tarihi M.Ö. 10. yüzyıla dayanır.  Etrafında herhangi bir yerleşim olmayan Göbeklitepe, ibadet yeridir. Göbeklitepe, şu ana kadar keşfedilen tarihinin en eski insan eli ile inşaa edilmiş tapınağı olarak kabul edilir.
Doğal bir tepenin üzerinde yer alan tapınağın çevresi düz çizgiler halinde dizilmiş taşlarla sınırlandırılmıştır. Tapınağın içinde T biçimli sutünlarda bir çok figür yer alamaktadır. Bu sutünlarda yer alan aslan figürleri, Anadolu'da M.Ö. 10 yüzyılda aslanlar ın bölgede yaşadığını belgelemektedir. Sutünlarda insan figüründen çok hayvan figürleri vardır. Bazı sutünların boyları 3 metreye ulaşmaktadır. Tapınakta yer alan çizimler çok basittir.

Dini bir merkez olan Göbeklitepe'de, dikdörtgen şekilde iki büyük tapınak mevcuttur. Tapınakların yanında yer alan çukurlara, büyük bir olasılıkla ibadet etmeye gelenler içlerine adaklarını bırakıyorlardı.
1964'te keşfedilen Göbeklitepe, yerleşik hayata henüz geçmemiş avcı - toplayıcı insan topluluklarının bir araya getiren tarihin ilk dini yapısıdır.

ÇAYÖNÜ
Diyarbakır'ın kuzeyinde, Ergani ovasında, Dicle Nehri'nin kenarında bulunan Çayönü 1963 yılında keşfedilmiştir. İlk kazılar Dr. Halet Çambel ve Prof Dr. Robert J. Braidwood tarafından başlatılmıştır.
Çayönü'den ilk yerleşim M.Ö. 10200 yıllarında olmuştur ve bölgede M.Ö. 4200'lü yıllara kadar yaşanmışıtır. 6000 yıl boyunca birbirinden farklı mimari tasarımlarda binalar bulunmuştur (yuvarlak planlı kulübeler, ızgara plan, taş döşemeli vs ) Çayönükazılarında günümüze kadar gelen taş temelli kerpiç binaların ilk örneklerine rastlanmıştır.
Yerleşmenin ilk dönemlerinde daha çok domuz, geyik, yabani koyun ve keçi avlanmış olmasına rağmen Çayönü kazılarında MÖ 8500 yıllarından kalma buğday ve baklagillere rastlanmıştır. M.Ö. 6000'lere gelindiğinde Çayönü'nde yaşayan herkes kendi yiyeceğini tarımdan elde edebiliyordu. Bölgenin en önemli özelliği avcı - toplayıcı toplulukların yerleşik hayata geçişini yaşandığı yer olmasıdır.
Çayönü'nde çok sayıda küçük alet ve eser bulunmuştur. En sık av hayvanlarının kemiklerinden iğneler, saplar, oraklar çengeller ve boncuk, halka, düğme, basit kaplar ortaya çıkarılmıştır.

NEVALİ ÇORİ
Neolitik Çağ'ın bir diğer önemli yerleşimi de Nevali Çori'dir. Şanlıurfa'nın Hilvanlı ilçesinde yer alan Nevali Çori'nin tarihi M.Ö. 10000 yılına dayanmaktadır.
1993 yılında Atatürk Barajı suları yükselirken başlatılan kurtarma çalışmalarını Prof. Harald Hauptmann başkanlık etmiştir.
Nevali Çori, Anadolu'da inşa edilmesi güç dikdörtgen yapıların ilk görüldüğü yerleşimdir. İçerisinde tapınak ve ortak kullanım alanı olan alanlar mevcuttur. Yerleşim alanında bulunan en büyük yapının boyutları 15 m x 7 m 'dir.
Genelde, dini anlam vermiş oldukları hayvanların figürleri heykellere çizen dönemin insanları, Nevali Çori'de ilk defa insan figürlerini heykellere işlemiştir.
Hala avcı toplayıcı bir şekilde yaşayan topluluk, özellikle tahıl ürünleri tarımını yapmaya çalıştığı kefşedilmiştir.

HALLAN ÇEMİ
Batman’ın Kozluk ilçesi Kaletepe köyü sınırları içinde kalan Batman çayı kıyısındaki Hallan Çemi, neolotik döneme ait olup 10.000 yıllık bir geçmişi vardır. İnsanlığın yerleşik hayata geçiş yaptığı yerlerin başında gelir.
Hallan Çemi Harita
Hallan Çemi'deki Kazı çalışmalarında evler ve fırınlar bulunmuştur. Yapılar çember şekildedir. Çember yapılar, inşaa edilmesi dikdörtgen yapılardan daha kolaydır.
Burada yapılan arkeolojik kazılardan elde edilen buluntular, insanların ilk defa tarımla uğraştığı ve yabani tohum ekerek mercimek ve bezelye elde ettikleri anlaşılmıştır. Fakat bu yerleşimde yaşayan insanlar avcılık ve toplayıcılığa devam etmiştir.  Hallan Çemiayrıca Domuzun ilk defa evcilleştirildiği yerleşim olduğu kabul edilir.

HACILAR
Hacılar Burdur'un 25 kilometre güneybatısında yer almaktadır. Toplam 9 yerleşim tabakası bulunan Hacılar'da ilk yerleşim M.Ö. 7000 yılları olarak tarihlendirilmiştir, Hacılar ayrıca Batı Anadolu'nun bilinen en eski yerleşimidir. Yerleşimi 1956 yılına  İngiliz Arkeolog, James Mellaart keşfetmiştir.
Hacılar kazılarında bulunan yapılar, kare veya dikdörtgen planlıdır. Yapılar taş temel üzerine kerpiç ile inşaa edilmiştir. Evlerin içlerinde kutsal alan ve çanak çömlek atöyleleri bulunmuştur. Yerleşimin etrafında yine kerpiçten inşaa edilmiş bir duvar yer almaktadır. Bu yapısı ile Hacılar bir kent görünümündedir.
İnsanların avcı-toplayacılıktan yerleşik düzene geçmesini sağlayan tarım ve hayvanların ehlilleştirilmesi gibi adımların izlenebildiği merkezlerden birisi Hacılar'dır. Yapılan kazılarında bulunan kömürleşmiş arpa ve buğday tanelerinden, burada yaşayan halkın tarımla uğraştığı belirlenmiştir.
Hacılar'da bulunan en önemli aletlerin başında boyalı çanak çömlek gelmektedir. Kırmızı renkte olan ve üzerinde geometrik figürler olan bu çanak, çömlekler arkelojide önemli bir yer tutmaktadır. Hacılar'da ayrıca taş aletlerin yanında bakır da kullanılmaya başlanmıştır.

ÇATALHÖYÜK
Çatalhöyük, Konya'nın Çumra İlçesi sınırlarında olup, ilçenin 10 km. doğusunda yer almaktadır. Höyük, farklı yükseklikte iki tepe arasında olması nedeniyle çatal sıfatını almıştır.
Çatalhöyük 1958 yılında James Mellaart tarafından keşfedilmiş ve ilk kazılar 1961-1963 yılları arasında yapılmıştır. Çatalhöyükinsanlık tarihinin ilk yerleşim yeri olarak kabul edilmektedir. Yapılan kazılarda toplam 13 yapı katı ortaya çıkarılmıştır.
Şehri sınırlayan veya koruyan herhangi bir duvar bulunmamıştır. Yerleşim yerindeki binalarda malzeme olarak, kerpiç, ağaç ve kamış kullanılmıştır. Binalar arasında herhangi bir sokak bulumaz. Evlere ve diğer binalara giriş çıkışlar damlardan gerçekleştirilir. Evlerde herhangi bir pencerede bulunmamıştır. Evler bitişe bitişe bir yerleşim oluşturmuştur. Çatalhöyük'te tahmini 5000 kişinin yaşadığı düşünülmektedir.

ÇATALHÖYÜK ANA TANRIÇASI KÜLTÜ
Çatalhöyük kazısında ele geçen heykelcikler bize ana tanrıça kültürünün (tapınma) başlangıcı ve zamanın inançları hakkında özgün bilgiler veriyor. Pişmiş toprak ve taştan yapılmış bu heykelcikler 5 ila 15 cm. arasında değişen büyüklükte. Şişman, iri göğüslü, büyük kalçalı ve zaman zaman doğum yapar vaziyette tasvir edilmişler. Bu özelliklerinin bolluk ve bereketi temsil ettiği düşünülüyor.
Çatalhöyük’te ele geçen alet ve malzemelerin hemen hepsi taş, pişmiş toprak, baltalar, sığ tabaklar, yüksek kabartma bereket tanrıçası motifleri ile süs eşyası olarak kullanılan bilezik ve kolyeler. Pişmiş topraktan iri taneli hamura sahip, çarksız siyah ve kiremit renkli kaplar ve çanaklar bulunmuş. Ayrıca ana tanrıça ve mukaddes hayvan figürü de pişmiş topraktan yapılmış. Kemikten yapılmış kesici ve delici aletler ile obsidyenden yapılmış mızrak ve ok uçları Çatalhöyük’te kullanılan en önemli malzemeler.

HACILAR SERAMİĞİ
Burdur, Hacılar höyüğünde bulunan seramik kaplar kendilerine özel yapım ve tasarımları ile dikkat çeker. Kazılarda bulunan eserler genel olarak krem zemin üzerine kahverengi boyalı olup değişik figürler içerir.
Hacılar seramiklerinde genel olarak, zigzaglar, geometrik şekiller, boyalı üçgenler, dalgalı çizgiler, benekler ve hayvan figürleri vardır. Bulanan kaplarda yer alan hayvan figürlerinin dini fonksiyonu olduğu varsayılmaktadır.
Hacılar seramiklerinin en önemli özelliği herhangi bir üretim aracı kullanılmadan, el ile biçimlendirilmiş olmasıdır. Höyükte oval ağızlı kaseler, küre gövdeli çömlekler, iri vazolar, dikdörtgen çanaklar, küpler ve testiler bulunmuştur.
Hacılar seramikleri, yanlız Anadolu'nun değil döneminin en önemli ve en özgün seramikleri ve sanat eserleridir.

ÇATALHÖYÜK MİMARİSİ
Konya ovasında yer alan Çatalhöyük, binlerce yıllık tarihi boyunca üst üste inşaa edilmiş binalar sayesinde yapay bir tepe olmuştur.
Binalarda kullanılan ana malzemeler; kerpiç, kamış ve ağaçtır. Güneşte kurulmuş kerpiç ve kiraç sıvalardan yapılan binaların temelleri derine inmiyordu. Binaların kolonların ana malzemesi ağaçtır. Kolonların taşıdığı, tavan ise, sıkıştırılmış kil ve kamıştan inşa ediliyordu.

Çatalhöyük'te yer alan evler genelde 2 oda, depo, kiler ve mutfaktan oluşmaktadır. Evlerin planları birbirinin aynıdır. Yapılan kazılarda evlerin pencerelerinin olmadığı keşfedilmiştir. Binaların iç yüzleri sıvanmış olduğu tespit edilmiştir. Bu sıvalı yüzeylerde, kırmızı, pembe, kahverengi ve siyah renklerde geometrik desenler, av sahneleri ve hayvan kabartmalarına rastlanmıştır. Dini anlam taşıyan boğa figürü binaların duvarlarında sıkça kullanılmıştır. Ayrıca birçok evde gerçek boğa başlarının kille sıvanması ile yapılmış kabartmalar bulunmuştur.


Evler bitişik olarak inşaa edildiğinden dolayı kapıları yoktur. Evlere giriş çıkışlar damdan açılan bir delik sayesinde gerçekleşiyordu. Bitişik düzenden olayı şehirde sokaklar mevcut değildi. Şehir içinde ulaşım evlerin damlarından sağlanıyordu.



GAVURKALE
Gavurkale, Ankara'nın Haymana ilçesinin hemen dışında yer alan Dereköy'de yer almaktadır.
Hitit ve Frig döneminde yerleşim olan Gavurkale, kayalara işlenen büyük kabartmaları ile dikkat çeker. İlk kazılar 1930 yılında Von der Osten tarafından gerçekleştirilmiştir.
Gavurkale'de bir tepe üzerinde yer alan kayalardaki kabartmalarda, insan boyutundan büyük iki erkek tanrı figürü ile birlikte tahtta oturan bir tanrıça kabartması mevcuttur.
Yapılan çalışmalarda kaya kabatmalarının tam karşısında 3 x 4 metre boyutunda mezar odası olduğu düşünülen küçük bir odada bulunmuştur. Bu odaya ulaşmak için bir tören yolundan geçilmesi gerekmektedir. Ayrıca Gavurtepe'de Hititler döneminde kullanıldığı düşünülen küçük binaların temelleri de bulunmuştur.

YUMUKTEPE
Anadolu'nun en eski yerleşim yerlerinden biri olan Yumuktepe Höyüğü, Mersin'de yer almaktadır. Milattan önce yaklaşık 7500'lü yıllarda başlayan yerleşim, milattan sonra 1000 yılına kadar kesintisiz bir şekilde devam etmiştir. Tanıklık ettiği binlerce yıl boyunca sayısız sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel ve teknolojik değişikliğe şahit olmuştur.
Höyükte ilk kazılar 1937 yılında İngiliz arkeolog, John Garstang tarafından başlatılmıştır. İlk çalışmalar ile höyüğün 33 yerleşim katına sahip olduğu anlaşılmıştır.
Yapılan kazılarda erken neolotik döneme ait binalar, opsidyen aletler, seramik parçaları keşfedilmiştir. Yumuktepe'de ayrıca kalkolitik döneme ait şehri korumak için inşaa edilmiş bir sur bulunmaktadır. Aynı döneme ait kerçip binalarda kazılarda ortaya çıkarılmıştır. Höyük Son Kalkolitik dönemde savunma duvarlarıyla çevrili köy tipi yerleşime geçilmiştir. Askerlerin oturduğu sura bitişik evlerde fırın, yerel kaplar, temellerin altında seramik ve özel eşyalı mezarlar vardır. Orta Tunç çağı ise 12-9. katmanları kapsar ve İÖ 2000-1500'e tarihlenir. Bıçak, mızrak, mühür, kadın heykelciği, ayaklı kadeh ve gaga ağızlı testicikler bulunmuştur. Hitit dönemi ise 7-5. Katmanlar arasında ve İÖ 1500-1200'e tarihlenir. Sur duvarları testere biçimindedir. En üst katlarda ise Bizans dönemi eserleri ve yapıları bulunmuştur.
Yumuktepe Höyüğünde çıkarılan eserler Mersin Müzesinde sergilenmektedir.

KÖŞKHÖYÜK
Niğde’nin Bor ilçesine bağlı Bahçeli Beldesi yakınlarında bulunan Köşkhöyük'ün tarihi M.Ö. 6000 yıllına dayanmaktadır. Orta Anadolu'nun Neolitik dönemden kalan en önemli yerleşimler merkezlerinden birisi olan Köşkhöyük'te 4 büyük kültür tabakası keşfedilmiştir. Köşkhöyük'te ilk arkeolojik kazılar Prof. Dr. Uğur Silistreli tarafından 1981 yılında başlatılmıştır. Höyük yaklaşık 80 metre çapında ve 15 metre yüksekliğindedir.
Köşkhöyük'te bulunan aletlerin ve takıların büyük bir kısmı obsidiyenden yapılmıştır. Kilden yapılmış ana tanrıça heykelleri ve birçok seramikte höyükten çıkarılmıştır. Bulunan seramikler iki gruba ayrılabilir. İlk grup tek renkli, ikinci grup ise çok renklidir. Seramiklerin üzerinde çeşitli hayvan figürlerinin yanısıra, geometrik şekillerde vardır.
Dönemin yapı özelliği olan taş temel üzerine kerçip duvarları kare yapılar Köşkhöyük'te de mevcuttur. Anadolu'da kafatasının kil ile sıvanması işlemi Köşkhöyük'teki kazılarda keşfedilmiştir. Yapılan çalışmalarda 4 adet kil sıvalı kafatası bulunmuştur. Kafatasının kille sıvanması işlemi ilk olarak M.Ö. 8000 yıllarında Ortadoğu'da rastlanmıştır.

ARSLANTEPE
Doğu Anadolu'nun en büyük höyüklerinden birisi olan Arslantepe, Malatya il merkezinin 6 Kilometre kuzeyinde, Ordüzü köyünün yakınlarında bulunmaktadır. Arslantepe'de ilk araştırmalar 1932 yılında L. Delaporte tarafından başlatılmıştır. Geç Hitit Dönemini araştıran, Delaporte'yi, 1947 yılında C. Schaeffer takip etmiştir. 1961 yılında Roma La Sapienza Üniversitesi tarafından başlatılan kazılar günümüzde devam etmektedir.
Son Kalkolitik Çağ'dan Geç Hitit Döneminde kadar kesintisiz olarak yerleşim süren Arslantepe, bulunduğu ovadan yaklaşık 40 metre yükselmiştir. Höyüğün boyutları ile yaklaşık 200 metreye, 120 metredir.
Arslantepe'deki kültür katmanları sırası ile;
  • Geç Hitit Dönemi
  • Son Tunç Çağı
  • Orta Tunç Çağı
  • İlk Tunç Çağı
  • İlk Tunç Çağı II. Evre
  • İlk Tunç Çağı I-B Evresi
  • İlk Tunç Çağı I-A Evresi
  • Son Kalkolitik Çağ
şekilindedir.
Gerçekleştirilen kazılarda, Arslantepe, tarihi boyunca değişik zamanlarda değişik alanlarda bölgeyi kontrol etmiş büyük bir merkez olduğu ortaya çıkmıştır. Höyükte bulunan çok sayıda mühür, bölge ticaretinin Arslantepe'den yönetildiğini gösterir.
Arslantepe'nin en önemli özelliği, Anadolu'da kurulmuş ilk şehir devleti yapılanmasının görüldüğü yerleşim olmasıdır. Arslantepehöyüğü, dünyanın en eski kral mezarı ve en eski kılıçları gibi çok sayıda tarihi objeye ev sahipliği yapıyor.

İKİZTEPE
İkiztepe Höyüğü, Samsun ilinin Bafra ilçesinin 7 kilometre kuzeybatında yer almaktadır. Höyük yaklaşık olarak 400 x 200 metre çapında bir alan kaplamaktadır.
İkiztepe Höyüğü kazıları ilk olarak 1974 yılında Prof. Dr. U. Bahadır Alkım tarafından başlatılmıştır. Tepe I ve Tepe II 'den oluşan İkiztepe'de yapılan araştırmaların sonucunda Tepe I'de İlk Tunç Çağı, Tepe II'de ise Tunç Çağı ve Kalkolotik Çağ kültürleri keşfedilmiştir.
Milattan Önce 3. bin yılı kapsayan Tunç Çağı boyunca İkiztepe yerleşim yerinde insanların işlenmemiş yatay ağaç gövdelerinden çivi kullanılmadan inşaa edilmiş evlerde yaşamış oldukları yapılan kazılar sonucunda ortaya çıkmıştır. Aynı dönemde Anadolu'nun diğer bölgelerindeki yerleşimlerde genel olarak taş temelli, kerpiçten binalar inşaa edilmekteydi. Bölgenin coğrafi ve bitki yapısı binaların değişik kaynaklardan yapılmasını sağlamıştır. Binaların inşaası önce toprağın belli aralıklarla ağaç dikeçlerin çakılması ile başlanır. Dikeçlerin arası, dallarla örüldükten sonra çamur ile sıvanmaktadır. Binaların tabanları bastırılmış topraktan olup yine çamur ile sıvanmıştır.
İkiztepe bulunan figürinlerin çoğunluğu ayakta durmaktadır. Genellikle çıplak olarak betimlenmiş kadınlar kuş kanadını andıran yukarı kalkmış kollarıyla adeta dua eder gibidirler. Figürlerin ortak yanları basık yuvarlak yüzlü, küçük gözlü, top burunlu, küçük yuvarlak ağızlı, kulaklarında çift küpe delikleridir. İkiztepe Höyüğünden çıkarılan eserler Samsun Müzesi'nde sergilenmektedir.

CANHASAN
Canhasan Höyüğü, Karaman şehir merkezinin 15 kilometre kuzeydoğusunda bulunmaktadır. Canhasan bölgesinde 3 ayrı höyük bulunmuştur. Canhasan I Höyüğü Kalkolitik Çağ, Canhasan II Höyüğü, Hellenistik, Roma ve Bizans dönemleri , Canhasan III Höyüğü ise Neolitik Çağ'da yerleşime sahne olmuştur.
Canhasan I Höyüğü'nün çapı yaklaşık 400 x 400 metredir. Kazılarda, 7 yapı katı tespit edilmiştir. Canhasan I’de binalar bölgenin şartlarından dolayı kerpiç kullanılarak, dikdörtgen veya kare odalar inşa edilmiştir. Ağaç dikmeler binaları ayakta tutmaktadır. Binaların duvarları ve tabanları çamur sıva ile kaplanmıştır. Evler genelde iki katlı olarak inşaa edilmiştir. Alt kat depolama için üst kat ise yaşamda kullanılmıştır. Bölgeye yakın diğer yerleşim yeri olan Çatalhöyük'te de görüldüğü üzere binalara girişler tavandan yapılmaktadır.
Canhasan II Höyüğü'nün çapı yaklaşık 100 x 100 metre yüksekliği ise 7 - 8 metredir. Roma ve Bizans dönemi yerleşimleri keşfedilmiştir.
Canhasan III; seramik öncesi bir yerleşimdir. Yaklaşık 100 m. çapında bir höyüktür. M.Ö. 6500 yıllarına tarihlendirilmiştir. 1969-1970 yılları arasında İngiliz Arkeoloji Enstitüsü adına David H. French başkanlığında yapılan kazılarda 7 yapı katı bulunmuştur.
Canhasan'da büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar besin olarak tüketilmiştir. Ayrıca arpa, mercimek, buğday tarımı yapıldığına dair kanıtlar bulunmuştur. Höyük'te bulunan küçük aletler genelde obsidiyenden yapılmıştır. Canhasan'da çok sayıda kemik aletler, büyük kaşıklar ve kolyelerde ortaya çıkarılmıştır.

ERBABA
Erbaba Höyüğü, Konya'nın Beyşehir ilçesinin 10 kilometre kuzeybatısındadır. Höyükteki çalışmalar 1968 yılında Kanada'lı Jacques ve Louisse Alpes Bordaz çifti tarafından başlatılmıştır. Yapılan kazılarda, höyüğün M.Ö. 5500 yıllarına kadar geçmişi olduğu saptanmıştır.
Yaklaşık 80 metre çapında olan Erbaba Höyüğü'nde 4 kültür katı keşfedilmiştir. İlk üç kültür katmanında bulunan binaların temellerinde taş bloklar kullanılmıştır. Duvarlar bu bölgede yaygın olarak kullanılan kerpiçten örülmüştür. Çatalhöyük ve Canhasan Höyüklerinde olduğu üzere Erbaba Höyüğü'nde de evlere giriş, damdan gerçekleşmektedir.
Erbaba'da taş alet yapımı oldukça gelişmiştir. Bunların arasında çakmak taşı yada doğal camdan yapılmış yongalar, kazıyıcılar, oraklar, çentikli ve dişli dilgiler, sarp kenarlı dilgiler, uç ve yuvarlak kazıyıcılar, delici ve kalemler çoğunluktadır. Ayrıca kemik ve boynuzdan bizler, gözlü iğneler, çuvaldızlar, mablaklar, kaşıklar, saplar ve pişmiş topraktan heykelcikler ele geçmiştir.
Erbaba Höyüğü'nde çok sayıda hayvan kemiği bulunmuştur. Bölge halkının hayvanları evcilleştirdiğini anlaşılmaktadır. Ayrıca kömürleşmiş, buğday, arpa ve mercimek keşifleri bölgede tarımın yapıldığına da işaret eder.

LİMANTEPE
Limantepe, İzmir'in Urla ilçesinde yer almaktadır. Bölgede ilk kazılar 1950 yılında Ekrem Akurgal tarafından gerçekleştirilmiştir. Tunç çağı yerleşimi olanLimantepe'de daha önceki dönemler olan Neolitik ve Kalkolitik seramikleride bulunmuştur. Tunç çağı yerleşiminin çevresi surlar ile çevrilmiştir. Yapılan kazılarda üç kültür katmanı keşfedilmiştir.
Limantepe Ege Bölgesinde bulunan en eski yapay liman olma özelliğine de sahiptir. Gerçekleştirilen su altı kazılarında Limantepe'de M.Ö. 600 yılında kullanılan limanı keşfedilmiştir. Yine su altı araştırmalarında bölgede aynı yıllara ait batmış bir ticaret gemisi bulunmuştur. Ege kıyılarındaki diğer limanlar ile ticareti olan Limantepe Batı Anadolu'nun en uzun süreli yerleşim merkezlerinden birisidir.

BEYCESULTAN
Beycesultan, Denizli ili, Çivril ilçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. 1950'li yıllarda Arzawa Krallığı'nın başkentini araştıran İngiliz Arkeolog James Mellaart ve Seton Lloyd tarafından keşfedilmiştir.
Batı Anadolu'nun en büyük höyüklerinden biri olan Beycesultan, yaklaşık 1 km çapında ve 25 metre yüksekliğindedir. BeycesultanHöyüğünde ilk yerleşimler, Son Kalkolitik çağda başlamış, Bizans dönemine kadar höyük çevresinde yerleşimler olmuştur.
Beycesultan'da 4 farklı kültür katmanı bulunmuştur. Bunlar sırasıyla;
  • M.Ö. 4500 - 3200 Son Kalkolitik
  • M.Ö. 3200 - 1900 İlk Tunç Çağı
  • M.Ö. 1900 - 1450 Orta Tunç Çağı
  • M.Ö. 1450 - 1100 Geç Tunç Çağı
En altta katman olan Kalkolitik çağ katmanında içleri sıvanmış tahıl ambarları bulunmuş, yetiştirilen buğdayın bu ambarlarda saklanarak korunduğu anlaşılmıştır. Ayrıca rastlanan koyun, keçi, domuz, köpek, yaban domuzu ve geyiklerin kemiklerinden hayvanların evcilleştirildiği anlaşılmaktadır.
Orta Tunç Çağında Anadolu'da şimdiye kadar bulunan en büyük yerleşimi olan Beycesultan, Megaron Planlı yapıların Anadolu'da ilk defa inşaa edildiği yerleşimdir.

SOSHÖYÜK
Soshöyük, Erzurum'un Pasinler ilçesinde yer alamaktadır. İlçenin 13 kilometre batısında yer alan Soshöyük, Doğu Anadolu Bölgesinde'da bulunan ender tarih öncesi yerleşimlerden birisidir. Oval biçimli höyük yaklaşık 1 hektar büyüklüğündedir. Çevresinin genişliği ise 150 x 300 metre boyutundadır. Soshöyük, bulunduğu Pasinler ovasından yaklaşık 25 metre yükselmektedir.
Höyükte ilk kazı 1987 yılında Atatürk Üniversitesi tarafından yapılmıştır. 1994 yılından itibaren kazılara Antoni Sagona başkanlığından devam edilmiştir. Kazılar sonucunda Soshöyük tarahinin M.Ö. 4000 yıllarına dayandığı keşfedilmiştir. İlk yerleşim Son Kalkolitik Çağ olarak tarihlendirilmiştir.
Soshöyük'e ait bulgular genellikle Tunç Çağından kalmıştır. Bölgede bulunan çanak-çömlekler Karaz kültürü karakteristik örneklerini taşır. Soshöyük'te yaşayanlar, tarımın yanında hayvancılıkta yapmış; sığır, koyun, keçi, at vs köpekleri evcilleştirmişlerdir.

DEĞİRMENTEPE
Değirmentepe Höyüğü, Malatya ilinin 23 kilometre kuzeydoğusunda Battalgazi ilçesi sınırları içerisinde keşfedilmiştir. Höyük şu anda Karakaya Barajı suları altında kalmıştır. Değirmentepe'de ilk yerleşimin M.Ö. 5000 yıllarına dayandığı bulunan heykelcikler ve diğer buluntular sayesinde ortaya çıkmıştır.
Son Kalkolitik çağda Orta Anadolu, Kuzey Mezopotamya ve Suriye ile ticari ilişkileri bulunan önemli bir merkez olan Değirmentepe,baraj sularının altında kalmadan önce Fırat Nehrine yaklaşık 50 metre mesafede yer almaktaydı.
1970'li yılların sonlarına doğru İstanbul Üniversitesinden Prof. Dr. Ufuk Esin tarafından başlatılan Değirmentepe kurtarma çalışmaları sırasında Malatya bölgesinde yaygın olarak kullanılan tek renk seramikler ile Halaf Kültürüne ait Hassuna boyalı seramiklerde keşfedilmiştir. Höyükte bulunan birçok eşsiz mühür ve mühür baskılar, yerleşimin bir ticaret merkezi olduğunu bize işaret eder. Yerleşim merkezindeki binalar dikdörtgen biçimli olup bitişik düzende inşaa edilmiştir.

TÜLİNTEPE
Tülintepe, Keban Baraj gölü tarafından sular altında kalmadan önce Elazığ ilinin yaklaşık 20 kilometre doğusunda bulunmaktaydı. Baraj sularının yükselmesiyle başlatılan  kurtama kazılarında Tülintepe'de ilk yerleşimin M.Ö. 5000 yıllarında olduğu keşfedilmiştir. Bu tarihte başlayan yerleşim Osmanlı dönemine kadar devam etmiştir.
Tülintepe yaklaşık olarak 200 x 250 metre çapında ve bulunduğu ovadan 20 metre yükselmiş bir höyüktür. Tulintepe’de bulunan yapı kalıntıları, iki ya da daha çok odalı dikdötgen planlı birimlerden meydana gelir.Duvarlar kerpıçten yapılmıştır. Taş temeller yoktur. Alttaki tabakalarda yapıların yönleri üsttekilerden farklıdır. Evler arasında bırakılmış büyük boşluklar ve içlerinde büyük fırın ve ocaklar bulunan geniş avlular çoğunlukla mahalleleri birbirinden ayırır. Evlerin içindeki odalar arasına yerleştirilmiş büyük fırınlar pişirmenin yanında, bunların ısınma aracı olarak kullanılmış olabileceğini çağrıştırmaktadır.
Höyükte keşfedilen seramikler Obeid çanak çömleği kültürüdür. İlk Kalkolitik dönem çanak çömleği ise genellikle koyu yüzlü açkılı ve kırmızı hamurlu ve koyu renk astarlıdır.
Tulintepe’de yaşayanların çiftçilik yaptıkları, çoğunlukla geçimlerini tarımla sürdürdükleri ele geçen bitki ve hayvan kalaıntılarından, öğütme taşlarından anlaşılmaktadır. Ele geçen av hayvanları kalıntıları ve sapan taşları onların avcılıkla uğraştıklarının göstergesidir. Ayrıca Tülintepe’de pişmiş topraktan idoller, taştan balta, keser, keski, hayvan elleri, ezgi aletleri, öğütme taşları, boynuz ve kemik aletler, çanak çömleğin yanında ilk kalkolitiğin diğer kalıntıları oluşturur.

ILIPINAR
Ilıpınar Höyüğü, Bursa ili Orhangazi ilçesi sınırları içerisindedir. 1987 yılında Hollanda Tarih ve Arkeoloji Enstitüsü başkanı Dr. Jacob Roodenberg başkanlığında başlatılan kazılar ile Kuzeybatı Anadolu'daki Son Neolitik ve İlk Kalkolitik Çağ kültürlerinin ortaya çıkmasına ön ayak olmuştur.
Ilıpınar'da yapılan kazılarıda, ilk yerleşimin yaklaşık M.Ö 6000'li yıllara dayandığı keşfedilmiştir. Höyükte toplam 6 yerleşim katı bulunmaktadır. Bulunan bu yerleşim katmanlarındaki araştırmalar sonucunda Ilıpınar'daki binaların inşaasında bölgenin orman bakımından zengin olması nedeniyle ahşap ve kerpiçin bir arada kullanıldığı keşfedilmiştir. Binalar aynı dönemde İç Anadolu'daki höyüklerde inşaa edilen binaların aksine birbirlerinden bağımsız inşaa edilmiştir. Genellikle tek odalı ve dikdörtgen şeklinde olan Ilıpınar binalarında çok sayıda pişmiş topraktan yapılmış mutfak eşyaları bulunmuştur.
Ilıpınar İznik Gölü'nün hemen kıyısında bulunmasından dolayı yerleşim yeri su ihtiyacını rahatlıkla karşılayabiliyordu. Kuzeybatı Anadolu'nun ilk tarımcı topluluklarından biri olan Ilıpınar yerleşimcileri; aralarında keçi, öküz ve domuzların olduğu hayvanlardan da yararlanmıştır.

TİLKİTEPE
Tilkitepe Van ilinin 8 kilometre güneyinde, Van Gölü'nün kıyısında yer almaktadır. Höyük yaklaşık 45 metre çapında ve 10 metre yüksekliğindedir. Tilkitepe Höyüğü ilk defa 1899 yılında İngiliz arkeolog Belck tarafından keşfedilmiştir. 1937 yılında ise Edward Rilley tarafından çalışmalar yeniden başlatıldı. Keşfedilen ilk kültür katındaki bulgular M.Ö. 5000 yılını işaret etmektedir.
Tilkitepe, Doğu Anadolu'da keşfedilmiş ender höyüklerden birisidir. Bölgede bulunan höyük sayısının az olmasın en önemli nedeni olumsuz iklim koşullarıdır. Yapılan kazılarında 3 kültür katı tespit edilmiştir.  Bu kültür katlarının en altında Tell Halaf kültürüne ait seramikler bulunmuştur. Bulunan seramikler, açık renk zemin üzerine kahverengi şekillerden oluşmaktadır. Üstte yer alan diğer iki kültür katı Orta Kalkolitik çağa aittir. Bu kültür katlarında ise Ubaid kültürüne ait çanak ve çömlekler bulunmuştur.

NORŞUNTEPE
Norşuntepe Höyüğü, Elazığ il merkezinin 25 kilometre güneydoğusundadır. 1975 yılında Keban Barajı'nın tamamlanması ile baraj gölünün suları altında kalmıştır.
Norşuntepe, baraj sularının altında kalmadan önce bulunduğu ovadan yaklaşık 35 metre yükselmiştir. Höyüğün genişliği ise yaklaşık 500 x 300 metredir. Höyüğün bu denli yüksek olması, uzun süreden beri yerleşime ev sahipliği yaptığının göstergesidir. Norşuntepe'de yerleşim Kalkolitik çağdan Orta çağa kadar sürmüştür.
Norşuntepe'de bulunan binalar tarih boyunca taş temel üzerine, kerpiçten inşaa edilmiştir. Yapılan kurtarma kazılarından özellikle Hitit İmparatorluğu dönemine ait çok sayıda çanak çömlek keşfedilmiştir. Bulunan çanak ve çömlekler genellikle, çok iyi fırınlanmış, açık kahverengi zemine geometrik şekiller ve bezeler çizilmiştir.

BÜYÜKTEPE
Büyüktepe Höyük, Bayburt ili, Demirözü ilçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. İlçenin yaklaşık 5 kilometre kuzeyinde Çiftetaş köyünde bulunan Büyüktepe, yaklaşık 25 x 180 metre çapında ve bulunduğu ovadan 25 metre yüksekliktedir.
Büyüktepe'de yapılan kazılarda, bölgedeki yerleşiminin M.Ö. 3500 yılında başladığı keşfedilmiştir. Bu tarihten itibaren Roma dönemine kadar yerleşim devam etmiştir. Taşların oluşturduğu kalıntılardan yola çıkılarak kulübe türü yapıları inşaa edilmiş olduğu keşfedilmiştir. Aynı zamanda basit ocaklara ait kalıntılar günlük yaşam izlerini yansıtmaktadır. Büyüktepe Höyük'te bulunan ilk Tunç Çağına ait çanak ve çömlek parçaları, Karaz kültürüne aittir.

KARAZ
Erzurum il merkezinin 15 kilometre kuzeybatısında, Ilıca ilçesi sınırları içinde yer alan Karaz, yaklaşık 15 metre yüksekliğinde ve 200 metre çapındadır.
Karaz'da ilk kazılar 1942-44 yılları arasında Türk Tarhi Kurumunca gerçekleştirilmiştir. Kazılar sonucunda, Osmanlı, Bizans, Demir Çağı ve İlk Tunç Çağı kültürlerinin varlıkları saptanmışıtır. Karaz'ın en ilginç yanı M.Ö. 3000'li yıllar olarak tarihlendirilen Filistin'deki Kirbet ve Kerak yerleşimlerinde görülen kabartma bezekli çanak çömleklerin benzerlerinin burada İlk Tunç Çağında kullanılmaya başladığının saptanmasıdır. Kazılarda bulunan çanak çömlekler siyah astarlı, çok parlak perdahlı, geometrik çizgilerle kaplıdır. Bü tür kaplar tüm Doğu Anadolu'daki yerleşim yerlerinde de bulunmuştur ve Karaz Çanak Çömlek Kültürü adı verilmiştir. Karazkültürü yukarıda da bahsedildiği üzere Filistin'e kadar yayılmıştır.
İlk Tunç Çağında, tarım ve özellikler hayvancılıkla uğraşan Karaz halkı, taş temelli, kerpiç duvarlı ve dün damlı binalar inşaa etmişlerdir.

KUMTEPE
Kumtepe, Çanakkale il merkezinin güneybatısında, Kumkale’nin güneyinde; Çanakkale Boğazı’ndan 2.5 kilometre, Ege Denizi’nden ise 2 kilometre uzaklıkla yer alamaktadır. Kumtepe, yaklaşık 80 x 100 çapında ve bulunduğu ovadan 5 metre yükselmiş bir höyüktür.


Kumtepe Höyüğü, ilk olarak, Truva kazıları sırasında, 1934 yılında Cincinnati Üniversitesi’nden J.L. Caskey ve J.Sperling tarafından keşfedilmiştir.  Uzun bir sure ara verilen çalışmalar, 1993 yılında M. Korfmann yönetiminde tekrardan başlatılmıştır.
Kumtepe’de bulunan çeşitli kültür katmanları sırasıyla;
  • Son Kalkolitik
  • İlk Tunç Çağı’na geçiş
  • Troya I öncesi
  • İlk Tunç Çağı
  • Troya I
  • İlk Tunç Çağı II
olarak adlandırılmıştır.
Kumtepe’de taş temelli, taş duvarlı, dörtgen planlı, birleşik inşaa edilmiş binalar keşfedilmiştir. Bu binaların içersinde bulunan çanak çömlekler, iyi fırınlanmış ve yüzeyleri koyu renklidir.

AŞIKLIHÖYÜK
Aşıklıhöyük, Aksaray ilinin yaklaşık 25 kilometre güneydoğusunda, Gülağaç ilçesi sınırları içinde yer almaktadır. Melendiz Nehri'nin kıyısında yer alan Aşıklıhöyük, Ihlara Vadisi'nin başladığı Selime'ye yaklaşık 5 kilometre uzaklıktadır. Aşıklıhöyük 180 x 230 metre çapında ve 15 metre yüksekliktedir.
Aşıklıhöyük ilk olarak 1963 yılında Edmund Gordon tarafından keşfedilmiştir. Aynı sene başlatılan çalışmalarda, yerleşimin tarihi M.Ö. 8000'li yıllara dayandığı ortaya çıkarılmıştır. Bu tarihi bakımından Aşıklıhöyük, Orta Anadolu'da şimdiye kadar keşfedilen en eski yerleşim yeridir. 1980'li yılların sonunda Melendiz Nehri'nin üzerine inşaa edilmeye başlanan Mamasun Barajı yüzünden höyükte kurtarma kazılarına başlanmıştır.
Aşıklıhöyük'te inşaa edilen binalar, Anadolu'nun diğer höyükleri için de örnek teşkil etmiştir. İnşaa edilen binalar, birleşik düzende, taş temelli, kerpiç duvarlı ve damdan girişlidir. Binaların tabanları, kil ile sıvanmıştır. Bölgenin volkanik yapısı nedeniyle Aşıklıhöyük'te çok sayıda Obsidiyen (volkanik cam) alet bulunmuştur. Yerleşimciler, obsidiyen'den üretilen alet ve silahları Ortadoğu'daki ve Anadolu'daki diğer höyükler ile alışverişte kullanmışlardır.
Aşıklıhöyük'te yaşayan insan toplulukları, ilk kez buğday, arpa, mercimek, bezelye gibi bitkileri yetiştirmeye başlayan ilk çiftiler olmuştur. Hayvancılıkta yapan Aşıklıhöyük yerleşimcileri, koyun, keçi, sığır, domuk, geyik, tavşanların yanı sıra, Melendiz Nehri'nden de balık avlamışlardır.








20 yorum:

  1. Emeğinize sağlık beyler

    YanıtlaSil
  2. Emeğinize sağlık beyler

    YanıtlaSil
  3. ilk köy yerleşimi halen çemi?çay önü?çatal höyük? mü

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

      Sil
  4. Sanat tarihi ödevi için hepinize trşeklürler

    YanıtlaSil
  5. Elinize emeğinize sağlık coğrafya projesi için

    YanıtlaSil
  6. Amasya'nın neolitik çağı da ekler misiniz rica etsem çok kısa bir sürem var lütfen

    YanıtlaSil
  7. coğrafya ödevim için yardımcı olduğunuz için teşekkürler :)
    @__xhddx__ > instegram Adresimden bana ulaşabilirsiniz :)
    -HDD

    YanıtlaSil
  8. Yani bu şu demektir arkadaşlar türkiyede yaşayan tüm insan bireyleri konyalıdır

    YanıtlaSil
  9. Nevali Cori Hilvan da HiilvanlI degil

    YanıtlaSil
  10. Çok yararlı oldu teşekkürler

    YanıtlaSil
  11. Çok teşekkürler tarih proje ödevime yardımcı olduğunuz için.

    YanıtlaSil
  12. Çok çok teşekkürlerimi sunarım sizlere. Tarih ödevime çok yardımı oldu.

    YanıtlaSil
  13. valla işime çok yaradıda bunu cografya projesine yapmak o kadar saçma geldiki

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nie ki bence güzel fotoğraf da koyarsan yani

      Sil
  14. Aydın Merkezde bulunan Tralles ve ilçelerinde bulunan 10 kadar antik yerleşimden bahis etmemiş. Türkiye'de belki de 1.000 kadar antik yerleşim alanı vardır.

    YanıtlaSil

Kopmuşuz bizler o öz varlık olan manzaradan
Bahseder gerçi duyanlar o onulmaz yaradan.
Derler ki: İnsanda derin bir yaradır köksüzlük
Budur âlemde hudutsuz ve hazin öksüzlük. (Y. Kemal Beyatlı)