31 Aralık 2013 Salı

AT MEYDANI

At meydanı

İstanbulun meşhur meydanı hipodrom,Bizans ve Türk devirlerinde bir çok merasimlere,tarihi vakalara sahne olmuştur. Hipodromun inşasına Roma imparatoru Septim Sevr başlamış ve bunu Büyük Konstantin tamamlamıştı. Hipodrom üç tarafı basamaklarla çevrili dördüncü tarafı da imparatorların locasına mahsus büyük bir meydandı. At ve araba koşularının yapıldığı, oyunların tertip edildiği bu meydan ortada (sipna) isimli bir sed ile ikiye ayrılmıştı ve koşular bu seddin etrafında cereyan ederdi. Evvelleri bu meydanda vahşi hayvanların oyunları gösterildiğindensipinanın yerinde derin bir hendekvardı. Vahşi hayvanlarla, halk arasındaki bu hendek tehlikeleri önlemek için kazılmıştı. Hayvan gösterileri bırakıldıktan sonra hendek doldurulmuş ve yerine at araba yarışlarının etrafında cereyan ettiği bir duvar örülmüştü. Sipina denilen duvarın üstündeki abidelerin başlıcalarını bugünde mevcud olan dikilitaş, burmalı sütun ile diğer kiymetli abideler teşkil ediyordu. Bunların hepsi bir hizaya dizilmişlerdi. Bu heykeller arasında aslanla güreşen bir adam,can çekişen bir boğa,lizipin eseri bir herkül, azgın at, bir yılanı kaldıran bir kartal,muharbleri teşvik eden Eleni, imparator Gratiyen, Valantiyen,Teodos ve mükafat kazanmış araba koşucularının heykelleri vardı
Yüzbin kişi alabilen ve yüksek duvarlarla çevrili bulunan bu meydan 118,5 metre genişliğinde ve 370 metre uzunluğundaydı. Sahaya biri imparator locasının altındaki Antiyukus kapısından diğerleri de yanlar da bulunan Desim ve Nekra kapılarından girilirdi. Kırkar ayak basamaklarla yukarı çıkılırdı. En üst katta bir çok heykellerle süslenmiş sütunlu ve üstü kapalı bir yol bütün binayı dolaşıyordu.

Bugün Sultanahmet meydanındaki Almanya imparatoru WilhelmII. yaptırdığı çeşmenin yerindeBizans imparatorlarının Cathisma ismini taşıyan binaları vardı. Cathisma 24 büyük sütuna dayanıyordu. Bütün gün devam eden şenlikleri imparator,hükümet ricaile beraber buradan seyrederdi. Cathisma esvab,istirahat,yemek ve kabul salonlarından müteşekkildi.

Binanın önünde loca kule şeklindeydi ve üstünde heykeltraş,Sakızlı Lizibin yaptığı 4 tunç heykel konulmuştu. Locanın altında imparatorun muhafızlarına ve büyük yortularda sarayın mızıkasına mahsus bir divarhane vardı. Maviler ve yeşiller ismini alan iki grup arasında yapılan at,araba yarışları heyecanlı olurdu. İki fırkada birer büyük teşkilata,bir çok ahırlara,atlara,hayvan yetiştiren çiftliklere sahiptiler. Aidat veren cemiyetleri vardı. Bu cemiyetler hükümete bağlanmış,bunlar şehrin inzibatına memur edilmişti. İmparator maiyet askerlerine bunlar teşkil etmişti. Mavilerler yeşillerin rekabeti Bizansın mukadderatına tesir edecek bir ehemmiyet almıştı. Halkın taraflardan birini tutması kavgalara yol açardı. Bu kavgalar çok defa imparatorun localarına da teveccün eder,orası taş yağmuruna tutulur. İmparatorlar alelacele Cathismayı saraylarına bağlayan yoldan geçerek kendilerini emniyete alırlardı.

Bizansın son zamanlarına doğru hipodrom oyunları terk edilmişti. Yalnız bayram günlerinde birer oyunla ittifa ediliyordu. Latinlerin İstanbulu istilasında heykellerin çoğu sökülmüş,madeni levhalar,para yapılmak üzere eritilmişti.

Türklerin İstanbulu fetihlerinde bu meydan harab bir halde bulunuyordu. Heykellerle süslü eski spinanın üzerinde de şimdiki 3 sütun ile bazı harabeler mevcuttu. İstanbulu aldıktan sonra Türkler bu sahada mimari şaheserler vucuda getirmişti. 16. Asırın muhteşem saraylarından İbrahim Paşa sarayı Sultanahmed camiini işgal ettiği sahada eski vezir sarayları,Ayasofya önünde Mimar Sinanın nefis eserlerinden bu sahadaki Türk abideleri arasında bulunmaktadır.

hanedan.org

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Kopmuşuz bizler o öz varlık olan manzaradan
Bahseder gerçi duyanlar o onulmaz yaradan.
Derler ki: İnsanda derin bir yaradır köksüzlük
Budur âlemde hudutsuz ve hazin öksüzlük. (Y. Kemal Beyatlı)