19 Şubat 2015 Perşembe

RUS İHTİLÂLLERİ VE TÜRK HALKLARI / SOVYETLER BİRLİĞİ'NİN YAYILMA SİYASETİ (1905-1991) / DOÇ.DR. TİMUR KOCAOĞLU

Rus İhtilâlleri ve Türk Halkları / Sovyetler Birliği'nin Yayılma Siyaseti (1905-1991) / Doç. Dr. Timur Kocaoğlu
Giriş
1917 yılındaki Şubat ve Ekim İhtilâlleri görünüşte Çarlık idaresine son vermiş olsalar da, gerçekte dağılma sürecine girmiş olan Rus İmparatorluğu'nun yeniden toparlanmasını sağladılar. Bu bakımdan, 16. yüzyıl ortalarından başlayan Rusya yayılmacılığı ve bunun bir sonucu olarak gelişen Rus sömürge imparatorluğunun sınırları Sovyetler Birliği (1917-1991) döneminde daha da büyüdü. Çarlık Rusyası "insanlar hapishanesi" diye adlandırılmıştı, ancak SSCB daha sonra "milletler hapishanesi"ne dönüştü. Çarlık Rusyası gibi Sovyetler Birliği de çeşitli milletlerin devletlerini ortadan kaldırarak ve topraklarına el koyarak genişledi.1 Gerek Çarlık Rusyası, gerekse Sovyetler Birliği içerisine katılan çeşitli devletlerin sayıca en fazla olanını ise, Türk yurtları teşkil ediyordu. Bu yüzden, Osmanlı Devleti, Türkiye, İran ve Çin dışındaki Türklerin ezici bir çoğunluğunun siyasî kaderi önceleri Çarlık Rusyası ile 250-350 yıl (1552-1917), sonraları ise Sovyetler Birliği ile 68-74 yıl (1917-1991) bağlı kaldı. 1905 ile 1920 yılları arasındaki Çarlık idaresinden Sovyet idaresine geçiş dönemi, çeşitli Türk halkları arasında yenileşme hareketleri (Ceditçilik), demokratik uyanış, siyasî teşkilatlanmalar (kongreler, siyasî partiler) ve muhtar (özerk) hükümetler ile bağımsız cumhuriyetler kurma girişimlerine tanık oldu. Kısmî demokratik özgürlüğün var olduğu bu geçiş döneminden sonra Sovyet egemenliğinin 1920'lerden başlayarak bütünüyle yerleşmesi sonucunda ise, başka milletlerle birlikte Türkler de temel özgürlüklerini yitirdikleri gibi, dış dünyadan da soyutlandırıldılar. Sovyet dönemini Çarlık Rusyası'ndan ayıran başlıca özellik ise, bu dönemin "Komünizm"in bir devlet ideolojisi olarak toplum hayatının bütün alanlarını, özellikle ekonomi, politika, kültür ve günlük yaşayışı tek merkezden sıkıca düzenleme çabasıdır. SSCB Komünist Partisi yöneticileri bu yeni imparatorluk içindeki Rus olmayan çok sayıdaki milleti "Sovyet" potası içinde eritebilmek için "sblijenie" (yakınlaştırma) ve "sliianie" (birbirine katma) diye adlanan iki aşamalı bir program yürütdüler.2 Bu iki basamaktan sonra bütün Rus olmayan milletlerin Ruslarla birlikte Marksist-Leninist ideoloji ile yoğrulmuş ve anadili Rusça olan bir "Sovyet halkı" oluşturacağına inanılıyordu. Bu proje aslında Rus olmayan milletleri Ruslaştırma politikası idi. Çarlık Rusyası dönemindeki Ruslaştırma faaliyetleriyle karşılaştırıldığında, Sovyet dönemindeki bu politikanın tek merkezden yönetilen ve ideolojik boyut kazanmış çok daha kapsamlı bir çaba olduğu anlaşılır. Çünkü, Çarlık Rusyası'nda çok sayıda milletin dil, din, kültür, gelenek-görenek ve yerel yaşayışlarına doğrudan müdahale yapılmamışken, Sovyet döneminde ise bütün bu alanlara 1949'dan sonraki Komünist Çin hariç tutulursa, başka bir devlette görülmemiş ölçüde müdahale edildi.3 Bu durum ise, SSCB içindeki "milletler meselesi"ni çözümleme yerine, Rus olmayan milletlerin Ruslardan ve Sovyet yönetiminden hoşnutsuzluğunun daha da artırmasına sebep oldu. Sovyetler Birliği'nin 74 yıl kadar hayat sürdükten sonra 25 Aralık 1991'de dağılmasına yol açan sebeplerden en önemlisi kuşkusuz bu "milletler meselesi" idi.4 Sovyet dönemi boyunca milletler meselesinin odak noktasında ise, 1960'lardan itibaren Batılı araştırmacılar tarafından genellikle "Müslümanlar" diye tanımlanan Türkler önemli yer tutuyordu.5

2. Geçiş Dönemi Türk Boylarının Muhtariyet ve Bağımsızlık Hareketleri (1905-1920)

Genel Bakış

1905 ile 1917 yılları arasındaki iki savaş, bir genel isyan ve iki ihtilâl Rusya'da Çarlık idaresinin sona ermesini sağladı: 1905 yılında Çar Rusyası'nın Uzak Doğu'da Mançurya'da Japonlara yenik düşmesi, bunun sonucundaki ihtilâlde Rusya'da Meşrutiyet idaresinin kurulmasını Çar'ın kabul etmesi, Birinci Dünya Savaşı sırasında Türkistan'da patlak veren genel halk isyanı (1916), 1917 Şubat ve Ekim İhtilâlleri.

Çarlık Rusyası'ndaki Türkler arasında siyasî uyanış hareketleri 1917'den çok önce, 19. yüzyılın ikinci yarısında başlayan Yenileşme (Ceditçilik) akımının bir sonucu olarak gelişti. Rusya'da yaşayan Türkler arasında yenileşme hareketlerinin başlamasında bir yandan Rusya sömürgecilik siyasetine karşı duyulan tepki, öte yandansa Osmanlı Devleti içindeki yenileşme hareketleriyle tanışma etkili oldu. Ancak, 1905 İhtilâli'nden sonra yenileşme hareketleri siyasî boyut kazandı. Yenileşme hareketleri önce İdil-Ural (Kazan, Ufa), Kırım ve Azerbaycan'da, daha sonra Türkistan'da (Bozkır ve Türkistan valilikleriyle Buhara Emirliği ve Hive Hanlığı) yayıldı. Yenileşme akımı biri basın, ikincisi modern eğitim veren Cedit okulları olmak üzere birbirini destekleyen iki alanda gelişti. Çarlık Rusyası'nda Rusların Rusça eğitim yapan okullarıyla tanışmış olan Türkler de kendi anadillerinde, ancak eski usuldeki (usul-i kadîm) "mektep"lerden ayrı modern eğitim veren yeni usuldeki (usul-i cedit) okullar açmayı arzuluyorlardı. Rusya'daki Türkler arasında bu konudaki en etkili rolü ise, Kırımlı Tatar aydınlarından Gaspıralı İsmail Bey (1851-1914) ve onun Türk (Tercüman) ve Rus (Prevodçik) dillerinde çıkan (1883-1918) gazetesi oynadı.

Çarlık Rusyası'ndaki Türkler arasında, özellikle Kazan'da gazete-dergi çıkarılması girişimlerinden çoğuna resmî izin verilmiyordu. Çarlık idaresinde Türk dilindeki ilk gazete Türkistan Genel Valiliği'nin resmî yayını olan Türkistan Vilayetinin Geziti 1870 ile 1918 yılları arasında Taşkent'te çıktı. Bunu, Bozkır Genel Valiliği'nin resmî yayını olan Dala Vilayeti Geziti (1888-1902) izledi.

Rusya'da daha önce 14 Aralık 1825'te Dekabristler ayaklanması ve Çar'a karşı çeşitli suikast girişimleri olmuştu. Ruslar arasında bir yandan Sosyal Demokratlar, başka yandan Sosyal İhtilâlciler partileri gizlice yayılıyor, parlamenter ve anayasaya dayalı hükümet isteyen Konstitüsyonel ve Kadet partileri de üyelerinin sayısını artırıyorlardı.

Çarlık Rusyası'nda yaşayan Müslüman Türkler ile başka dinlere mensup Türklerin siyasî faaliyetleri birbirinden farklı alanlarda gelişti. Hıristiyan (Çuvaşlar, Yakutlar), Budist ve Şaman (Güney Sibirya Türklerinden Altay, Abakan ve Tuva Türkleri) olan Türklerin 1900 ile 1920 yılları arasındaki siyasî faaliyetleri hakkında fazla bilgiye sahip değiliz, ancak bu Müslüman olmayan Türkler ile Müslüman Türkler arasında siyasî alanda genel olarak bir iletişim ve birleşme görülmedi.
Müslüman Türkler 1905 ile 1917'ye kadar olan siyasî faaliyetlerinde çoğunlukla etnik milliyetçiliği değil, dinî milliyetçiliği öne çıkarmaya çalıştılar. Ancak, Müslüman Türkler arasında birbiriyle rekabet eden sağ, orta ve sol olmak üzere üç değişik grup vardı. Onlardan ilki aşırı sağ olarak nitelenebilecek muhafazakar dindarlardı. Mollalar ile zenginler sınıfının mensup olduğu bu grup tutucu tavırlarıyla, Çarlık idaresine değil, Müslümanlar arasında güçlenen Yenileşme hareketine karşı çıkıyordu.

Bu muhafazakar dindarların etkisi Kırım, Kazan ve Azerbaycan'da nisbeten az iken, Kuzey Kafkasya ve Buhara Emirliği'nde daha fazlaydı.

Muhafazakarların baş düşmanı olan ikinci grubu ise, liberal düşünceli aydınlar teşkil ediyordu. Yenileşme hareketini yürüten bu grup aydınlar arasında hem İslamî birlik ve İslamcılık düşüncesi hem de Türkçülük akımı yanyana ve içiçeydi. Solcular diye adlandırılabilecek üçüncü grup genç aydınlar ise, Rusya'daki sol hareketlerle işbirliği yaptılar, Sosyalizm, Marksizm ile Komünizmi benimseyerek ihtilâlci hareket içinde rol aldılar.6


Kafkasya

Çarlık Rusyası'nın Kafkasya bölgesinde kuzeyden güneye doğru Türk dilli Nogaylar, Karaçay-Malkarlar (Balkarlar da deniliyor), Kumuklar, Azerbaycanlılar başka çeşitli Rus olmayan yerli milletler arasında yaşıyor ve onlarla kader birliği yapıyordu. Onlar içinde sayıca en kalabalık olanı Azerbaycanlılardı ve onlar Çarlık öncesi ve sonrası dönemde kurmuş oldukları devlet yapıları (hanlıklar) dolayısiyle Kafkasya'daki başka Türklerden ayrı bir konuma sahiptiler.

Azerbaycan

Bakü'nün Hazar denizi kıyısındaki zengin petrol yatakları dolayısiyle Çarlık döneminde Azerbaycan'da sanayi gelişmiş ve Rusların yanında zengin Türk işadamları çoğalmıştı. Azerbaycanlı aydınlar arasından yetişmiş Abbas-kuli Ağa Bakihanlı (1794-1848), Mirza Fethali Ahundzâde (1812­1878), Hacı Seyid Azim Şirvânî (1835-1888), Hasan Melikzâde Zerdâbî (1837-1907) gibi kimseler okul, basın, tiyatro konusunda öncülük yaptılar. Azerbaycân'da ilk Türkçe gazete olan Ekinci'yi Hasan Melikzâde Zerdâbî 1875'te Bakü'de yayınlamaya başladı, ilk cedit okullarını da Sıtkı Seferoğlu 1890'da Ordubâd'da, 1894'te Nahçivan'da, Hacı Seyid Azim Şirvânî 1896'da Şemahı kasabasında açtı. Yeni üsuldeki okulların sayısı daha sonraki yıllarda hızla artmaya başladı. Ekinci iki yıllık ömrüne rağmen gerici Şiî din adamlarına karşı sert eleştirilerde bulundu. Gaspıralı İsmail Bey'in Tercüman gazetesi de Azerbaycanlı aydınlar arasında okunuyor ve Türkçülük bilincinin yayılmasını sağlıyordu. Liberal düşünce ile birlikte Türk milliyetçiliğini Azerbaycan'da yayanlar arasında Hüseyinzâde Ali Bey, Ahmed Ağaoğlu (Ağayef), Ali Merdan Topçubaşı (Topçubaşef), Hâşim Vezirî Bey, Mehmet Emin Resülzâde, Mehmet Şahtahvil Ağa (Şahtinskiy) gibi kişileri anmak gerekir. Hüseyinzâde 1905'te Füyuzât dergisini çıkarmaya başladı. Bu dönemde Azerbaycan basını çok gelişti. Ziya, Keşkül, Ziya-i Kafkaz, Sedâ, Sedâ-yı Vatan, Sedâ-yı Hakk, Sedâ-yı Kafkaz, Hakikat, Yeni Hakikat, İkbâl, Malûmat, Güneş, Mizân, Necât gibi çok sayıda gazete ve dergi yayınlandı.7

Azerbaycan'daki sanayileşme sonucu oluşan kozmopolitik ortamda Rusya'daki çeşitli siyasi gruplar Bakü'deki Rus ve başka milletten ağırlıklı işçiler arasında propaganda yapıyorlardı. Bunlar arasında Sosyal Demokratlar öndeydi. Hatta, bu bölgede ihtilâlci grupların örgütlenmesinde bir ara Stalin de katıldı. Sosyal Demokratların yönlendirmesiyle Bakü'de Neriman Nerimanov, Efendiyev ve Meşhedi Azizbekov Himmet adlı Müslüman grubu örgütlendi. Azizbekov 1917 İhtilâli'nden sonra Baku Bolşeviklerinin başına geçerek Kafkas ötesi'nin Sovyetleştirilmesinde önderlik etti. Azerbaycan'daki liberal milliyetçiler ise Rus Kadetleriyle işbirliği yaptılar. Azerbaycan'da kurulan ilk siyasi parti ise, Musavat'tır. Bu parti adına rağmen sosyalist olmaktan çok Türkçü ve Pan-İslamcıydı. Onun önderi olan Mehmet Emin Resülzâde siyasi hayatında Bakü, Tebriz, Tehran ve İstanbul olmak üzere çeşitli yerlerde çeşitli gruplarla işbirliğinde bulundu. 1911 yılında tekrar Bakü'ye dönen Resülzâde Azerbaycan siyasi hayatında ön sıralarda yer aldı. 1917'de Bakü'de Müslümanlar Kongresi toplandı. Bu toplantıda Resülzâde Adem-i Merkeziyet Müsavat Partisi'nin genel başkanı seçildi.

1905-1907 yılları arasında Bakü'de Ermeniler ile Azerbaycanlılar arasında etnik çatışmalar şiddetlendi. Ermeni ihtilâlci derneği Daşnakuyun kışkırtıcı faaliyetler yürütmeye başladı. Ermeni-Azeri çatışmaları 1918'e kadar sürdü. O sırada Stephan Şaumyan adlı Ermeni Kafkasya fevkalade komiseri olarak Tiflis ve Bakü'de faaliyet yürütüyordu. Onun yönlendirmeleriyle Taşnak Partisi'nin 31 Mart 1918'de Bakü'de başlattığı soykırımda 17 bin Azerbaycanlı Türk öldürüldü.8

Kırım

Kırım'ın 1783'te Çarlık Rusyası'na katılmasından sonra, 18. yüzyıl sonu ve 19. yüzyıl boyunca buradan Türkiye'ye olan büyük göç dalgaları yüzünden, eski Kırım Hanlığı topraklarından nüfus 3,5 milyondan 1897 yılında 564,592'e kadar düşmüştü. Kırımlı aydınlar arasından çıkan Gaspıralı İsmail Bey (1851-1914) yarım kalmış birçok gazete çıkarma girişiminden sonra başlattığı Tercüman gazetesini ömrünün sonuna kadar sürdürmeyi başardı ve onun yetiştirdiği gazeteciler bu gazeteyi Gaspıralı'nın ölümünden sonra da 1918 yılı ortalarına kadar çıkardılar.

Gapıralı İsmail Bey hem bu gazetesi hem de çeşitli kitap ve risale yayınlarıyla yanlız Rusya'daki Türkler arasında değil, başka ülkelerdeki Türkler arasında da bir yandan uyanış ve yenileşme hareketlerinin artmasında, başka yandan ise Türkçülük akımın güçlenmesinde etkili oldu. Onun Tercüman gazetesinde bir süre sonra kullanmaya başladığı "Dilde, fikirde, işte birlik" şiarı sonraki yıllarda Türkçülerin ortak şiarlarından biri oldu. Gaspıralı İsmail Bey modern eğitimi uygulayan ilk cedit okulunu Kırım'ın Bahçesaray şehrinde açmasından sonra, cedit okulları Çarlık Rusyası'nın çeşitli yörelerine, özellikle İdil-Ural, Azerbaycan ve Türkistan'a yayılmaya başladı.


İdil -Ural

Tatarlardan dinî alanda yüksek eğitimlerini Buhara medreselerinde almış olan aydınlar arasından Abdünâsir Kursavî (1771-1812), Şehâbeddin Mercânî (1818-1889), Abdul-Kayyûm Nâsırî (1824-1902), Rızaeddin Fahreddin (1858-1936), İbrahim Halfin (1778-1829), Zahir Bigi (1870-1902), Musa Carullah Bigi (1875-1949), Alimcan Barudî, A. Hadi Maksudî, Şakircan Tahirî, Sadri Maksudî, Ayaz İshâkî, Fatih Emirhan, Fatih Kerimî ve başkaları bir yandan İslam dininde o günün şartlarına uygun yenilikler yapılması, başka yandan ise başta Buhara'dakiler olmak üzere doğmatik eğitime yönelmiş medreselerin yenileşmesi düşüncesini eserleri ve öğrencileri yoluyla yaymaya çalışıyorlardı. Tatar aydınları Kazan'da üniversite kurulması ve orada dinî bilimler yanında müsbet bilimlerin de öğretilmesi konusunda çeşitli projeler geliştirdiler. Kazan'da kitap basımı ancak 1800'de basımevi kurulmasına izin verildikten sonra mümkün oldu.

Türkistan

1714 ile 1887 yılları arasında Türkistan topraklarının büyük bir bölümünü ele geçiren Çarlık Rusyası, Buhara Emirliği ve Hive Hanlığı dışında kalan bütün Türkistan topraklarını Türkistan Genel Valiliği (2 Haziran 1886'dan itibaren) ve Bozkır Genel Valiliği (25 Mayıs 1891'den beri) olmak üzere iki ayrı sömürge bölgesine ayırmıştı. Hive Hanlığı 12 Ağustos 1873 ve Buhara Emirliği de 28 Eylül 1873'te yapılan antlaşmalarla içişlerinde bağımsız, ancak dışişlerinde Çarlık Rusyası'na bağımlı devletlere dönüştürülmüştü.

Türkistan'da Ceditçilik denilen uyanış ve yenileşme hareketleri 1905 ile 1917 yılları arasında daha da yayılmaya başladı. Kimi medreselerde, kimiyse Rus mekteplerinde yetişmiş olan Kazak, Kırgız, Türkmen, Özbek aydınları özellikle Kazan ve Kırımlı Tatar aydınlarının teşvik ve yönlendirmesiyle Türkistan içinde Ceditçilik düşüncesini basın, okul ve başka yollarla yaymaya çalışıyorlardı. Bu hareketler Buhara Emirliği ve Hive Hanlığı içinde de etkisini gösteriyordu. Ceditçilik hareketinde özellikle Mahmud Hoca Behbudî, Münevver Karı, Abdurrauf Fıtrat, Osman Hoca gibi önderler önemli rol oynadı.

Türkistan'da "Ceditçilik Dönemi" denilen 1905 ile 1920 arasında Terakkî (Taşkent), Hurşid (Taşkent), Serke (Petersburg), Qazaq Gazeti (Altıntöbe/Troisk), Dala (Altıntöbe/Troisk), Şöhret (Taşkent), Buhara-i Şerif (Buhara), Turan (Buhara), Semerkand (Semerkand), Sedâ-yı Türkistan (Taşkent), Sedâ-yı Fergana (Kokand) gibi gazeteler ve Aykab (Altıntöbe/Troisk), Ayna (Semerkand), Alaş (Taşkent), Sarıarka (Semey) gibi dergiler yayınlandı. Çeşitli kişiler tarafından çıkarılan bu gazete ve dergilerle Türkistan'da özgür ve özel basının temelleri atılmış oldu.


Kongreler

Çarlık Rusyası'nda 1905 İhtilâli'yle kurulan Meşrutiyet idaresinde Duma ve Devlet Şurası seçimleri yapılması ve yasama organının yetkilerine tecavüz edilmemesi gibi pek çok hususu Çar II. Nikolay kabul etmek zorunda kaldı.9 Çar tarafından ilan edilen Manifesto ile Rusya'da başlayan özgürlük ortamında çeşitli siyasî partiler, dernekler, yayın organları faaliyete geçti. Rusya'daki bu genel durum, tabii olarak Türkleri de harekete geçirdi. Bu sırada, İdil-Ural bölgesindeki Türkler (Tatar ve Başkortlar) arasında "İttifakçılar", "İslahatçılar", "Tangçılar" ve "Sosyal Demokratlar" diye adlanan dört ayrı siyasal grup vardı.
Azerbaycan Türkleri arasındaki ilk siyasi parti olan "Himmet" Rusya'daki Sosyal Demokratlar Partisi'ne bağlıydı. Buna 1904'te kurulan ve Milliyetçilik ilkesine dayalı "Hürriyet" adlı gizli parti ile "Difai Partisi" ve "İttifak" partileri eklendi. Kırım Tatarları arasında "Genç Tatarlar" hareketi gelişiyordu. Bozkır ve Türkistan vilayetlerindeki Kazak ileri gelenlerinden bir bölümüyle Rus Kadet Partisi arasındaki işbirliği sürüyordu. Bozkır ve Türkistan vilayetlerinde yaşayan Ruslar arasında ise, Moskova'daki ihtilâlci grupları destekleyenlerin sayısı oldukça fazlaydı.10 Buhara Emirliği'nde "Genç Buharalılar" ile Hive Hanlığı'nda "Genç Hiveliler" hareketleri bir müddet sonra başladı.

1905 yılındaki Meşrutiyet idaresinin yarattığı siyasî durumdan yararlanmak isteyen İdil-Ural, Kırım, Azerbaycan, Bozkır ve Türkistan vilayetlerindeki siyasî aydınlar Türklerin de Ruslarla aynı siyasî haklardan yararlanması konusunda Rusya hükümetine art arda dilekçiler gönderdilerse de, hiçbir olumlu yanıt alamadılar. Buna karşılık Çarlık idaresi Türk aydınlarını saf dışı bırakırak, yalnızca Müslüman din adamlarından meydana gelen bir "Ulema Meclisi"nin 10-15 Nisan 1905'te Ufa'da toplanmasına izin verdi. Daha sonra 22-24 Haziran'da yine Ufa'da 120'den fazla din adamının katıldığı toplantıda da Rusya'daki Müslüman Türkleri ilgilendiren değerli bir karar alınmadığı gibi, başka kararların da hükümet katında hiç etkili olmadığı anlaşıldı. Bunun üzerine, Türk aydınları kendi aralarında çok iyi bir iletişim kurarak Çarlık idaresinin çeşitli bölgelerinde yaşayan bütün Müslüman Türklerden temsilcilerin katıldığı "Rusya Müsülmanlarının Birinci Kongresi"ni Nijni Novgorod valisinden izin alınamadığı için 15 Ağustos 1905'te Oka ırmağında kiralanan "Gustav Stuve" adlı yolcu vapurunda gizlice topladılar. Bu kongrenin gerçekleştirilmesindeki asıl başarı Abdürreşid İbrahim'indi.

Gaspıralı İsmail Bey'in başkanlığını yaptığı ve 120 delegenin katıldığı yaklaşık 13 saat süren bu kongre sonunda Rusya'daki bütün Müslümanların (Umum Rusya Müslümanları) birleşmesi gerektiği, Ruslarla eşit haklara sahip olmak için birlikte hareket etmeleri ve ilerde ortaya çıkabilecek siyasî düzenlere şimdiden Müslümanları hazırlamak için eğitim, okul, kütüphane, yayın işlerine öncelik verilmesi konusunda 5 maddelik karar kabul edildi.11

Rusya Müslümanlarının bu ilk kongresini izleyen ikinci kongresinde (23 Ocak 1906'da Petersbug'da) Rusya Müslümanları İttifakı'nın tüzüğü (nizamnâmesi) ve İttifak Halk Partisi'nin programı kabul edildi. Bu ikinci kongreden sonra Türkler tarafından çıkarılan gazete ve dergi yayınlarında büyük artış olduğu gibi, Devlet Duma'sına Türklerden 36 milletvekili girebildi. Çar Rusyası'ndaki Türkler yine "Müslümanlar" adıyla üçüncü kongrelerini 16-21 Ağustos 1906'da Nijni Novgorod'da, dördüncü kongrelerini ise, 15-25 Haziran 1914'te Petersburg'da yaptılar. Üçüncü ve dördüncü kongreler arasında oldukça uzun zaman geçmesinin nedenleri başında Rusya'daki siyasî karışıklar gelir. Çar II. Nikolay Devlet Duma'sını 9 Temmuz 1906'da dağıttı. Kapatılan Duma'nın 200 milletvekili Finlandiya'nın Viborg şehrinde toplanarak "Viborg Beyannamesi"ni imzaladı. Ancak, dağıtılmadan önceki toplantısını 27 Nisan'da yapan Duma'da "Müsülmanlar Fraksiyonu" kurulmuş olması, Türkler açısından büyük bir başarıydı. Bu ilk dört kongreden sonra, çeşitli kongre girişimleri 1917'ye kadar başarısızlıkla sonuçlandı.

Türkistan'da Halk Ayaklanması (1916)
Birinci Cihan Savaşı'nın başlaması Türkistan'daki Ceditçi aydınlar arasında yeni bir ümit doğurdu. Onlara göre, Rusya'nın bu savaşta yenilgiye uğraması imparatorluğun dağılmasını ve başka sömürge bölgeleriyle birlikte Türkistan'ın da bağımsızlığa kavuşmasını sağlayabilirdi. Rus hükümeti Türkistan ve Bozkır genel valiliklerindeki Rus olmayan yerli halktan yarım milyona yakın kimseyi cephelerdeki inşaat hizmetleri için seferber etme kararı alınca, aydınların girişimiyle her iki valilik sınırları içinde Temmuz başından itibaren protesto gösterileri yapılmaya başlandı. Hızla yayılarak genel bir ayaklanmaya dönüşen bu hareket ancak Rus silahlı kuvvetleri tarafından bastırılabiliyordu. Çeşitli yerlerdeki ayaklanmalar 1917 yılı sonuna kadar sürdü. Ayaklanmaların kanlı bir şekilde bastırılması sırasında yerli halktan çok kişi öldürüldüğü gibi, yakalananlar arasından daha sonra çok sayıda kişi idam edildi, 168 bin kişi Sibirya'ya sürüldü, 300 bine yakın Kazak ve Kırgız Doğu Türkistan'a kaçtı. 12 Ayaklanma sırasında göstermiş oldukları yardım ve sadakat dolayısiyle ise, Bozkır genel valiliği sınırları içindeki Rus göçmenlerine ise, Cizzak ve Yedi-Su bölgesinde toplam 2,700 bin hektar arazi bağış olarak verildi. Rus sömürgeciliğine karşı 18 ve 19. yüzyıllarda çok sayıda ayaklanma olmuş ise de, 1916 yıldaki geniş halk ayaklanması Çarlık idaresinin devrilmesinde önemli etkenlerden biri olmuştur.

1917-1920 Arasındaki Siyasî Girişimler

1917 Şubat ve Ekim İhtilâlleri arasındaki siyasî özgürlük ortamında "Bütün Rusya Müsülmanlarının Birinci Kongresi" diye adlanan çok geniş katılımlı toplantı 1-11 Mayıs 1917'de Moskova'da yapıldı. Bu kongrenin toplanmasında Dördüncü Devlet Duma'sındaki Müslümanlar Fraksiyonu tarafından 15-17 Mart'taki toplantısında kurdukları "Rusya Müslümanlarının Geçici Merkez Bürosu" önayak oldu. Bu kongre sonunda Müslümanlar için "Millî Şura" kurularak onun üyeleri seçildi. Onun ardından 20-22 Temmuz 1917 tarihinde Kazan'da Rusya Müslümanlarının İkinci Kongresi toplandı. Ancak, bu ikinci kongreye İdil-Ural bölgesi dışından katılım çok az oldu. Çünkü, o sırada Çarlık Rusyası'nın birçok yöresinde Türkler tarafından başka kongre ve toplantılar da yapılıyordu. 12­14 Temmuz 1917'de Türkistan'ın Fergana şehrinde yapılan kurultayda Türk Adem-i Merkeziyet Fırkası adlı parti kuruldu. Türkistan Müslümanlarının 2. Kurultayı 7-11 Eylül 1917'de ve üçüncü kurultayı 17-20 Eylül 1917'de toplandı. Kasım 1917'de ise, Taşkent'te Türkistan Müslümanlarının başka bir kurultayı toplandı.

Buna ek olarak o sıralarda Türkistan bölgesinde Şura-yı İslam, Miftahu'l-Maarif, Turan, İttifaku'l-Müslimîn, Ravnaku'l-İslam gibi teşkilatlar da kurulmuştu.

Bu kongreler bir bakıma 1917 yılında Kırım, Alaş-Orda, Türkistan, İdil-Ural'daki millî muhtariyet hükümetleri ile 1918'de Azerbaycan, 1920'de de Buhara ve Harezm bağımsız cumhuriyetlerinin art arda ilan edilmelerini hazırlayan önemli adımlardı.

Millî Muhtariyet Hükümetleri

Gerek muhtar hükümetler, gerekse bağımsız cumhuriyetlerin kurulmasına yol açan asıl önemli olay, 25 Ekim Bolşevik İhtilâli'nden kısa bir süre sonra, Bolşevik Hükümeti Halk Komiserleri Konseyi'nin Rusya'daki bütün Müslümanlara olan genel çağrısıdır. Lenin ve Stalin tarafından 20 Kasım 1917'de imzalanan bu çağrıda şöyle deniliyordu:

"Rusya Müslümanları, Volga ve Kırım Tatarları, Sibirya ve Türkistan Kırgız ve Sartları, Kafkazötesi Türkler ve Tatarlar, Kafkasya Çeçenleri ve Dağlıları, Çarlar ve Rusya zorbaları tarafından cami ve ibâdet evleri yıkılmış, inanç ve gelenekleri ayak altına alınmış olan sizler!

Sizin inanç ve gelenekleriniz, millî ve kültürel kurumlarınız bugünden başlayarak hür ve dokunulamızdır. Kendi millî hayatınızı özgürce ve herhangi bir engel olmadan kurun. Sizin buna hakkınız vardır. Rusya'daki bütün halkların hakları gibi, sizin haklarınız da İhtilâl ile onun kuruluşları olan işçiler, askerler ve köylüler sovyetlerinin bütün gücünün koruması altında olduğunu biliniz.

Bu yüzden, bu İhtilâli ve onun bağımsız hükümetini destekleyiniz!"13
Bu çağrı, kuşkusuz, Türkler tarafından uzun bir süredir duyulan muhtariyet ve bağımsızlık akımlarını olumlu olarak kamçıladı. Çar Rusyası içinde yaşayan Türkler tarafından 1917-1918 yıllarında dört muhtar hükümet ilan edildi.
Kırım Hükümeti
26 Kasım 1917'de Bahçesaray'da Kırım-Tatar Kurultay Hükümeti ilan edildi. Kurultay sonunda kabul edilen anayasa ile Milli Hükümet kuruldu. Ancak, o sırada Bolşeviklerin Sivastopol şehrindeki İhtilâl Komitesi Aralık 1917'de Kırım'a Bolşeviklerin hakim olmasına çalışıyordu. Bu komite Bahçesaray'daki Kırım Millî Hükümeti'ne 9 Ocak 1918'de ultimatom göndererek hükümet askerlerinin silahsızlandırılmasını talep etti. Millî Hükümet ise, Bolşeviklerin bu çağrısını red edince, Sivastopol'daki Kızıl Rus askerleri 27 Ocak'ta millî hükümet binasına hücum etti, hükümet ve parlamento üyeleri dağıldılar. Kırım Tatarlarının Bolşeviklere karşı silahlı mücadelesi sürdü. 21 Nisan'da Alman birlikleri Kırım'ı işgal edince, Kırım Türkleri temsilcileriyle Almanlar arasında müzakereler oldu ve Almanlar Kırım Millî hükümetinin kurulmasına razı oldular. 8 Mayıs 1918'de Kırım Büyük Kurultayı toplanarak yeni Millî Hükümet üyelerini seçti. 25 Haziran 1918'de General Süleyman Sulkiviç başkanlığında Kırım'ın istiklali ilan edildi. Bu arada Ukrayna, Kırım'ın Ukrayna'ya katılmasını Rus sosyalist ve komünist teşkilatları ise, Kırım'ın Rusya'da kalmasını istiyordu. 11 Kasım'da mütareke imzalayarak teslim olan Almanya artık Kırım'ı himaye edemezdi. Kırım'ı 17 Nisan 1919'da Bolşevikler karşıtı Beyaz Rus orduları bir süre işgal ettiyse de, Bolşevikler 30 Nisan'da orayı yeniden ele geçirdiler ve Kırım Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'ni kurdular. Beyaz Rus ordusu 24 Haziran'da Kırım'ı yine işgal etti, ama Bolşevikler 11 Kasım 1920'de oraya tekrar hakim oldular. Birkaç kez Bolşevikler, sonra Almanlar, Beyaz Ruslar ve tekrar Bolşeviklerin işgallerine uğrayan Kırım böylece 1917'deki muhtariyet ve çok kısa süren bağımsızlığını kaybederek Sovyetler Birliği içinde 18 Ekim 1921'de Kırım Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti haline geldi.14

İdil-Ural'da Rusya Tatarları Muhtariyeti

Kazan'da 1917 yılının Temmuz ayında aynı sıralarda üç önemli kurultay toplandı: Müslüman Askerleri Kurultayı (17-22 Temmuz), Bütün Rusya Müslümanları Ulema Nedvesi (18-26 Temmuz) ve İkinci Bütün Rusya Müslümanları Kurultayı (21-31 Temmuz). Bu üç kurultayın 22 Temmuz'da yapılan ortak oturumunda, Sadri Maksudi'nin hazırlamış olduğu Millî Medenî Muhtariyet deklerasyonu okunarak, "İç Rusya Müslümanları Millî Medenî Muhtariyeti"ni gerçekleştirme kararı verildi ve o gün millî bayram olarak kabul edildi.

Yine Sadri Maksudî tarafından hazırlanan Millî Medenî Muhtariyetin Esasları 31 Temmuz'da onaylandı. Millî Muhtariyet Heyeti Sadri Maksudi'nin başkanlığında 28 Ağustos 1917'de Ufa'da işe başladı. 20 Kasım 1917'de Ufa'da açılan Muhtariyet'in Millet Meclisi başkanlığına Sadri Maksudi seçildi ve Millî Muhtariyet Esasları adlı anayasa da 16 Ocak 1918'de ilan edildi. 15

İç Rusya Müslümanları Millî Medenî Muhtariyeti ile ilgili çalışmalar yanında bölgede İdil-Ural devleti kurma projeleri de görüşülüyordu. Bazı toplantılarda bu konuda kararlar da alındı. Ancak, özellikle Başkurdların Tatarlarla birleşme yerine kendileri için ayrı bir Başkurd muhtariyeti kurma girişimleri bu çalışmaları başarısızlığa uğrattı. Başkurd önderlerinden Ahmet Zeki Velidi (Togan) ile Tatar önderleri arasında çeşitli kurultaylarda sert tartışmalar çıktı.

Türkistan'da İki Muhtariyet
12 Aralık 1917'de Kokand şehrinde Türkistan Muhtariyeti ve 13 Aralık 1917'de Orenburg şehrinde Alaş-Orda Millî Hükümeti art arda ilan edildi. Kazak asıllı aydın Mustafa Çokayoğlu (1891­1941) her iki muhtariyet hükümetinde de yer alarak birbirinden uzak iki ayrı yerde kurulan bu millî girişimlerde bağlayıcı bir unsur oldu.

Türkistan Muhtariyeti: Kokand şehrinde sürmekte olan Türkistan Müsülmanlarının 4. Kurultayı sonunda Türkistan Muhtariyeti kurulmasına karar verilerek, hem devlet başkanlığı hem de içişleri bakanlığına Muhammedcan Tınısbayev, dışişleri bakanlığına Mustafa Çokayoğlu, savunma ve toplum güvenliği bakanlığına Ubeydullah Hoca getirildi. 7 bakan ve 36 kişilik Halk Meclisi'nden (Şurası) oluşan Türkistan Muhtariyeti için 13 Aralık'ta Taşkent'te halk sevinç gösterisi düzenleyince, Rus birlikleri ateş açarak mitingi kanlı bir şekilde bastırdı. Daha sonra bir anlaşmazlık yüzünden Tınısbayev istifa edince yerine Mustafa Çokay devlet başkanlığına, Ubeydullah Hoca da başbakan yardımcılığına getirildi.16 Daha başından böyle bir millî muhtariyete karşı olan Bolşevikler 9 Şubat 1918'de ordu birliklerini Kokand'a göndererek, şehri topa tuttular. Teslim olmayı reddeden Türkistan Muhtariyeti hükümetine karşı Kızılordu birlikleriyle Ermeni Daşnak Partisi'nin askeri birlikleri 13 Şubat'a kadar şehri top ateşine tutmaları sonucu, Kokand'da 20 binden fazla ev ve bina yandı ve 10 binden fazla Türkistanlı öldü. Böylece, Türkistan Muhtariyeti yalnızca 63 gün yaşadıktan sonra kanlı bir şekilde ortadan kaldırıldı. Türkistan Muhtariyeti'ne silah zoruyla son verilmesi ise, Türkistan'da Sovyet dönemi boyunca 16 yıl sürecek "Basmacı" denilen silahlı millî mücadelenin başlamasına sebep oldu (1917-1934).

Alaş-Orda Millî Hükümeti: Orenburg şehrinde 21-28 Temmuz 1917'de toplanan Birinci Genel Kazak Kurultayı'nda kurulacak Rusya federe devleti içinde Kazaklara toprak muhtariyeti verilmesi kararlaştırıldı. Aynı kurultayda bütün Kazakların "Alaş" adıyla birleşmesi önerilerek Alaş Partisi kurulmuştu. 5-13 Aralık tarihlerinde yine Orenburg'da yapılan ikinci kurultayda Alaş-Orda Millî Muhtar hükümeti kurularak Alihan Bökeyhan devlet başkanı, Mustafa Çokay da dışişleri bakanı oldu. Eski Bozkır Genel Valiliği toprakları üzerinde Kazakların durumu oldukça güç ve karmaşıktı.

Çarlık döneminde buralara getirilerek yerleştirilmiş olan Rusların sayısı oldukça kalabalıktı ve Alaş-Orda hükümeti kurulduğu dönemde Kazak toprakları üzerinde Bolşeviklerle Beyaz Ruslar arasında şiddetli çarpışmalar sürüyordu. Bolşevikler çeşitli manevra ve politika oyunlarıyla Alaş-Ordacı Kazak aydınlarını ikiye bölmeye çalışıyordu. Bolşevikler tarafından kurulan Kırgız (Kazak) Harbî İnkilâp Komitesi 5 Mart 1920'de Alaş-Orda hükümetinin faaliyetini yasakladı.17 Bolşeviklerin önce Türkistan muhtariyetini yok ederek, sonra Alaş-Orda Millî Hükümeti'ne karşı düşmanca tutum takınması dolayısiyle, her iki millî hükümette de görev almış olan Mustafa Çokayoğlu 1917 yılı Şubat ayı sonlarında önce bir süre Taşkent'te bulundu, sonra 20-25 Ağustos'ta Ufa'da yapılan Bolşevik karşıtı toplantıya katıldı, Kolçak Hükümeti tarafından tutuklandı, hapishaneye götürülürken yolda kaçarak Orenburg ve Bakü üzerinden Tiflis'e gitti.18

Ankara'daki Büyük Millet Meclisi üyelerinden İsmail Suphi (Soysallıoğlu) Temmuz 1921'de Buhara'ya geldiğinde, onun girişimiyle 30 Temmuz'da yapılan gizli toplantıda Türkistan'ın bağımsızlığı için çalışacak Türkistan Milli Birliği (TMB) adlı gizli teşkilat kuruldu. Teşkilat'ın başkanı olarak Zeki Velidi (Togan) seçildi.19

İdil -Ural
23 Mart 1918'de Bolşevikler tarafından ilan edilen Tatar-Başkurd Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'ni kurma işi bölgedeki iç savaş yüzünden gecikince, onun yerine 23 Mart 1919'da Başkurd ve 27 Mayıs 1920'de Tatar muhtar cumhuriyetleri kuruldu. Bu sırada Tatar-Başkurd komünistlerinin lideri Mirsait Sultan Galiyev'in (1880-1939?) "Müslüman Komünist Partisi" ve daha sonra "Turan Sosyalist Cumhuriyeti" doğrultusundaki girişimleri sonuç vermedi. Sultan Galiyev'in bu konudaki girişimleri Lenin ve Stalin tarafından kuşkuyla karşılandı.
Basmacılık
Türkistan muhtariyetinin Kızılordu birlikleri tarafından dağıtılması ve Kokand şehir halkına karşı Ermeni Taşnak silahlı grupları aracılığıyla kanlı soykırım girişimi, Türkistan içinde Bolşeviklere karşı duyulan güvensizliği ve direnişi kamçıladı. Türkistan Muhtariyet hükümetinin hayatta kalan savunmacıları Ergeş Korbaşı'nın önderliğinde şehir dışına kaçtılar. Kokand polis gücü başkanı da olan Ergeş Korbaşı 1916 yılından beri silahlı çetelerden en güçlüsüne sahipti. Ruslar da kendilerine direnen çetecileri Türkistan Türkçesinde "haydut" anlamına gelen "Basmacı" (basmak fiilinden) terimiyle adlandırdılar. Ergeş Korbaşı kısa bir süre içinde birbirinden bağımsız silahlı çetelerden bir bölümünün yönetimini eline geçirdi. Basmacıların direniş hareketi 1918'e kadar Fergane vâdisinin her yanını sardı.

Basmacı hareketinin Türkistan'ı bağımsızlığa kavuşturma amacıyla yapılmış bir istiklâl savaşı olduğunu Stalin şöyle açıklamıştır: "Basmacı hareketi 1918-1924 yıllarında Orta Asya'da bir karşı ihtilâl ve milliyetçi hareket olarak Orta Asya cumhuriyetlerini Sovyet Rusya'dan ayırmak ve sömürücü sınıfın hakimiyetini yeniden kurmak gayesi ile mollalar tarafından yürütülen, alenî-siyasî bir haydutluk olarak ortaya çıkmıştır".20 Basmacı Hareketi'nin parolaları da yine Sovyet kaynaklarına göre şöyleydi: "Türkistan Türkistanlılarındır. Türkistan'ı Rusya'dan kurtarmak gerekir. Müstebitlerden arınmış bir Türkistan".21

Basmacıların silahlı mücadelesinin Türkistan'ın çeşitli bölgelerine yayılması üzerine Sovyet hakimiyeti 1919'da "Türkistan Cephesi" açarak, bölgeye ek kuvvetler gönderdi. Bu cephenin kumandanlığını Rus Generali Frunze üstlendi. Ergeş Korbaşı, Şir Muhammed Bek (Körşermet), Nur Muhammed Bek, Küçük Ergeş, Muhammed Emin Bek, Hal Hoca, Parpi Bek, Muhittin Bek, Aman Pehlivan, Cüneyid Han gibi çok sayıda önder altında Basmacı hareketi 1924 yılı sonuna kadar çok etkili olarak sürdü. Türkistan'ın çeşitli bölgelerinde hakimiyeti ele geçiren Basmacı korbaşıları orada geçici hükümet kuruyorlardı. Bunlar arasında en etkilisi Şir Muhammed Bek'in 3 Mayıs 1920'de Fergana bölgesinde kurduğu geçici Türkistan hükümeti idi. Bu hükümet varlığını 1922 sonuna kadar korudu. 15-20 Nisan 1922'de Türkistan Millî Kurultayı çalıştı ve geçici bir anayasa kabul etti.22

Enver Paşa'nın 8 kasım 1921'de Basmacılar hareketine katılmasıyla Türkistan'daki mücadele yeni bir canlılık kazandı. Enver Paşa 19 Mayıs 1922'de Sovyet hükümetine bir muhtıra göndererek, Kızılordu'nun Türkistan'ı terk etmesini istedi.23 Buhara Cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanı Osman Hoca da az sayıdaki Buhara silahlı güçleriyle 9 Aralık 1921'de Düşenbe'deki Rus garnizonuna baskın düzenleyerek, Rus general ve elçilerini tutukladı. Ancak, yardıma gelen Rus birlikleri garnizon'u kurtardılar ve Buhara güçleri geri çekildi. Bu hareket Osman Hoca'nın Buhara'dan ayrılarak, mücadeleye destek sağlamak için Afganistan'a geçmesine neden oldu.24 Enver Paşa Kurban Bayramı'nın birinci günü olan 4 Ağustos 1922'de Belcivan'da Kızılordu birlikleri tarafından pusuya düşürülerek, şehit edildi. Ancak, Enver Paşa'nın öldürülmesi Basmacı hareketini durdurmadı, silahlı mücadele ve yer yer halk isyanları 1924 ile 1934 yılı Mayıs ayı sonuna kadar sürdü.25


Bağımsız Cumhuriyetler

Sovyet egemenliğinden önce, Azerbaycan, Buhara ve Harezm bağımsız cumhuriyetleri kuruldu. Bu cumhuriyetler sosyalist veya komünist değil, bugün belki liberal milliyetçi diyebileceğimiz devlet şekilleri üzerine kurulmuşlardı. Buhara ve Harezm Cumhuriyetlerinin adında geçen "Halk Şuralar" terimi hiçbir şekilde Sovyet modelini kendilerine örnek almıyordu. Her üç bağımsız cumhuriyetten ilki 1920'de, ikinci ve üçüncüsü ise, 1923'te Sovyetleştirildi ve 1924'te ortadan kaldırıldı.

Azerbaycan Cumhuriyeti

28 Mayıs 1918'de bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti kurularak başkent Gence oldu. Mehmet Emin Resulzâde Cumhurbaşkanlığı'ndaki Azerbaycan Hükümeti tarafından istenen yardım üzerine İstanbul hükümeti Azebaycan'a bir Türk birliği gönderdi. Nuri Paşa kumandasında "Kafkasya İslam Ordusu" olarak adlanan Türk birliği 15 Eylül 1918'de Bakü'ye girerek orayı Ermenilerin desteklediği Bolşeviklerden kurtardı. Ancak, Osmanlı Devleti'nin Birinci Dünya Savaşı'nda mağlubiyeti yüzünden, 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Mütarekesi'nin 11. maddesine göre, Türk ordusu Azerbaycan'ı boşaltmak zorunda kaldı.26 Ali Mercan Topçubaşı başkanlığında Avrupa'ya gönderilen Azerbaycan heyetinin çabalarıyla, Müttefikler 12 Ocak 1920 tarihinde Azerbaycan'ı bağımsız bir devlet olarak tanıdılar. Üç buçuk ay sonra ise, Azerbaycan'ın bağımsızlığına 27 Nisan 1920'de Kızılordu tarafından son verildi ve Mehmet Emin Resulzade tutuklandı.
Buhara Cumhuriyeti
İçişlerinde bağımsız, ancak dışişlerinde Çarlık Rusyası'na bağımlı olan Buhara Emirliği'ndeki Genç Buharalılar (Yaş Buharalılar) adlı Yenileşme (Ceditçiler) yanlıları Osman Hoca başkanlığındaki milliyetçiler ile Feyzullah Hoca başkanlığındaki Bolşevik yanlısı solcular olmak üzere iki ayrı fraksiyondan meydana gelmişti. Solcu olanlar Rus Bolşevikleri ile işbirliği içindeydi. Rusya hükümetinin Buhara'daki siyasî ajanı Miller'in baskısıyla emir Alim Han 30 Mart 1917'de "Hürriyet Beyannamesi" ilan edince, bunu fırsat bilen Yenileşme yanlıları 8 Nisan'da bir gösteri düzenlediler. Ancak, emirin askerleri göstericileri dağıttı. Bir bölüm gösterici Taşkent'e kaçtı. Askeri gücü sahip olmayan Genç Buharalılar 1920'de Emir Alim Han'ı devirmek için Kızılordu birliklerinden yardım almak zorunda kaldılar. Rus birliklerinin 15 Mart 1918'deki hücumları başarısızlıkla sonuçlandıktan sonra, General Frunze komutasındaki Sovyet ordusu 28 Ağustos 1920'de Buhara'ya saldırıya geçti ve 2 Eylül'de Buhara düştü. 6 Ekim 1920'de toplanan Buhara Birinci Halk Kurultayı'nda Buhara Halk Şuralar Cumhuriyeti ilan edilerek Mirza Abdülkadir Muhittin devlet başkanlığına, Feyzullah Hoca da başbakanlığa getirildi. 23 Eylül 1921'de yapılan Buhara Halk Temsilcileri'nin İkinci Kurultay'ında Osman Hoca cumhurbaşkanı olarak seçildi.

Buhara Cumhuriyeti'nin ilk anayasası 1921'de, bazı değişikliklerle ikinci anayasası 1922'de kabul edildi. Osman Hoca kısa süren cumhurbaşkanlığı sırasında, önce Anadolu'da İstiklâl Savaşı yürüten Mustafa Kemal'e yardım olarak Rusya üzerinden 100 milyon altınlık yardım gönderdi ve daha önceden Osmanlı-Rus Savaşı'nda esir düşerek Sibirya'nın Krasnoyarsk kampına sürülmüş olan ve oradan kaçarak önce Taşkent ve sonra Buhara'ya gelen Osmanlı Türk subaylarına Buhara ordusunun çekirdeğini oluşturacak milis kuvvetlerini kurdurttu.27 Arkasından da 9 Aralık 1921'de Buhara sınırı içerisindeki Rus garnizonlarına karşı silahlı saldırıya geçti.28

1922 yılında Osman Hoca'nın Buhara'dan ayrılarak Afganistan'a geçmesi ve Enver Paşa'nın şehit düşmesi üzerine, Sovyetlerin Buhara Cumhuriyeti üzerindeki kontrolü arttı. 1923'te Buhara Halk Şuralar Cumhuriyeti'nin adı Buhara Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti olarak değiştirildi ve 20 Eylül 1924'te ise, Buhara Devleti ortadan kaldırıldı.
Harezm Cumhuriyeti
Buhara'da olduğu gibi, 1873'ten beri dışişlerinde Rus egemenliği altındaki Hive Hanlığı'nda yenileşme (Ceditçilik) hareketleri de 1910'da siyasî bir harekete dönüşerek "Genç Hiveliler" adını aldı. Genç Hivelilerin baskıları üzerine Hive Hanı Esfendiyar Han 5 Nisan 1917'de beyanname yayınlayarak, 50'ye yakın milletvekilinin katılımıyla bir parlamento açılmasını kabul etti. Hem Han taraftarı "Bey"ler (Bek) hem de Genç Hivelilerden oluşan Hive Parlamentosu 26 Nisan'da toplanarak Genç Hivelilerden Baba Ahun parlamento başkanı ve Mat Murad başbakan olarak seçildi.

Ancak, Hive hanına karşı ayaklanmış olan beylerden Cüneyid Han ve taraftarlarını yatıştırmak için Esfendiyar Han Haziran 1917'de Başbakan Mat Murad ve 17 Genç Hiveliyi tutukladı. Esfendiyar Han 30 Eylül 1918'de Cüneyid Han'ın oğlu İşim tarafından öldürülünce, Cüneyid Han Esfendiyar Han'ın kardeşi Said Abdullah'ı tahta oturttu, ama gerçekte devlet işlerini kendisi yönetmeye başladı.

Cüneyid Han ile Sovyet birlikleri arasındaki savaşlar 20 Ocak 1920'de Genç Hivelilerin Rus ordusu himayesinde Hive şehrini ele geçirmesine kadar sürdü. 1 Şubat 1920'de hanlık ortadan kaldırılarak, yerine Harezm Halk Şuralar Cumhuriyeti kuruldu. Nisan 1920'de yapılan Birinci Harezm Halk Kongresi'nde Genç Hivelilerden Pehlivan Niyaz Hacı Yusuf devlet başkanı, Baba Ahun Selimoğlu da başbakan seçildi.

Harezm Cumhuriyeti'ne hakim olan Genç Hivelilerden hiç kimse komünist değildi. Harezm Cumhuriyeti'nin ilk anayasası 1920'de, bazı değişikliklerle ikinci anayasası 1922'de kabul edildi. Harezm ile Rusya Federasyonu arasında 13 Eylül 1920'de imzalanan 24 maddelik anlaşma ile, Sovyet hükümeti Harezm Cumhuriyeti'nin bağımsızlığını tanıdı. Ancak, Sovyetlerin Harezm Cumhuriyeti içindeki faaliyetleri sürdü. Önce, Harezm içinde Komünist Partisi kuruldu ve Harezmli komünistlerin yardımıyla devlet başkanı Pehlivan Niyaz ve hükümet üyeleri tutuklandı.

Mayıs 1921'de toplanan İkinci Harezm Halk Kurultayı'nda Ata Mahdum devlet başkanı seçildiyse de, 28 Ekim'de bu yeni hükümet üyeleri de tutuklandı. Cüneyid Han'ın Sovyetlere karşı direnişi de sürüyordu. Harezm hükümetinin uzaklaştırılan eski üyeleri de Cüneyid Han'a katıldılar. 10 Ocak 1924'te Cüneyid Han Hive'yi kuşattıysa da, bölgeye gönderilen ek Sovyet birlikleri bu hareketi püskürttü.

29 Eylül 1924'te toplanan Beşinci Harezm Halk Kurultayı'nda Harezm Halk Şuralar Cumhuriyeti'nin ortadan kaldırılması kararı alındı ve Harezm hükümeti de Ekim ayında dağıtılarak, iktidarı komünistlerden oluşan Harezm İhtilâl Komitesi aldı.29 Harezm Cumhuriyeti'nin toprakları daha sonra kurulan Özbekistan ve Türkmenistan toprakları arasında paylaştırıldı.

3. Sovyet Dönemi (1920-1991)

Genel

1905 ile 1917 arasında genel olarak "Müslümanlık" çerçevesi içinde birlikte siyasî faaliyetlerde bulunmaya çalışan Çarlık Rusyası'ndaki Türklerin 1917 ile 1920 yılları arasında çeşitli Türk yurtlarında kurdukları muhtariyet hükümetleri ve bağımsız cumhuriyetler Bolşevik güçleri tarafından silah zoruyla birer birer ortadan kaldırıldı. Lenin ve Stalin'in 20 Kasım 1917'de ilan ettikleri Rusya'daki bütün Müslümanlara yönelik özgürlük ve kendi kaderini kendileri belirleme çağrısının bir aldatmaca olduğu, zaten 1917 sonlarında ilk Türk muhtariyet hükümetleri ilan edilmesinden 4 ay gibi kısa bir süre sonra ortaya çıktı.

Stalin başkanlığındaki Milletler İşleri Boyunca Halk Komiserliği tarafından Kazan, Ufa, Orenburg, Ekaterinburg ve Türkistan gibi Müslüman Türklerin yaşadığı bölgelerdeki Sovyet meclislerine yönelik Nisan 1918 tarihli çağrısında millî hükümetleri ortadan kaldırma gerekçesi şöyle açıklanıyordu:

"Onların muhtariyetlerini ortadan kaldırarak, bu burjuva muhtariyetlerini Sovyetleştirme gereklidir. Bazı yerel Sovyetler her türlü muhtariyeti kabul etmeyerek, milli meseleyi silah gücüyle çözümlemeye karar vermişler.

Ancak, bu Sovyet hakimiyeti için uygun olmayabilir, çünkü böyle davranış halk kitlelerini burjuva-millî önderler çevresinde birleşmeye yönlendirebilir ve böyle önderleri anavatanın hakiki kurtarıcısı ve milletin koruyucusuymuş gibi öne çıkarabilir ki, bu Sovyet hakimiyeti tarafından hiçbir zaman kabul edilemez. Sovyet hakimiyetinin görevi muhtariyeti reddetme değil, onu vermektir. Ancak, bu muhtariyeti yerel Sovyetler temelinde kurmak gerekir. Böylece, bu (Sovyet) hakimiyeti halk kitleleri tarafından yaygın olarak desteklenebilir."30

30 Aralık 1922'de Sovyetler'in Üçüncü kongresinde onaylanan antlaşma ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) kurulmasına karar verildi. Daha 1924'teki Sovyet anayasasından başlayarak Sovyet cumhuriyetlerinin kendi istekleriyle bu birliğe girdiği ve isteyen her cumhuriyetin bu birlikten çıkma hakkının bulunduğu hakkındaki madde bütün Sovyet anayasalarında yer aldı. Ancak,  bu madde de başka maddeler gibi Sovyet dönemi boyunca yalnızca kağıt üzerinde kaldı.

Etnik Bölünme
Moskova çoğunlukla Türklerin bulunduğu bölgelerde Sovyet egemenliğini yerleştirme yolunda çeşitli Türk toplulukları tarafından kurulmuş olan hem yerel muhtariyet hükümetlerinin (Kırım Muhtariyeti, Ufa'daki Bütün Rusya Müslüman Türk-Tatarları Muhtariyeti, Kokand'daki Türkistan Muhtariyeti ve Alaş-Orda Muhtariyeti) hem de bağımsız cumhuriyetlerin (Azerbaycan Cumhuriyeti, Buhara Halk Cumhuriyeti ve Harezm Halk Cumhuriyeti) tehlikeli olacağını öngördüğü için onları Kızılordu'nun silah gücüyle birer birer ortadan kaldırdı. İnanmış komünist olmakla birlikte Türkçülükleri de ağır basan Sultan Galiyev'in (1880-1939) "Komünist Turan Devleti" ve Turar Rıskulov'un (1894­1938) "Türkistan Sosyalist Cumhuriyeti" projeleri de Moskova'daki Bolşeviklerin Türk toprakları üzerindeki sömürgecilik amaçlarına karşı çok ciddi tehdit olarak algılandı. Sovyet yöneticileri başta Sultan Galiyev'i 1923'te Komünist Partisi'nden kovdular. Sultan Galiyev 1930 başlarında gizlice tutuklandığı için uzun bir süre ortadan kaybolmuş gibi göründü ve 1939'da kurşuna dizildi. Daha sonra başka çok sayıda öne çıkmış Türk önderi de 1930 başlarından itibaren tutuklanmaya başladı.

Tutuklanmalar 1930 ortalarında çok fazla arttı ve 1937-1939 yılları arasında toplu idamlar gerçekleşti. Bu kanlı dönem Stalin'in "Aydınları Temizleme" kampanyası olarak daha sonra anılacaktır (Buradaki "temizleme" deyimi "ortadan kaldırma, yok etme" anlamında kullanılmış mecâcî bir kelimedir).31

Çeşitli Türk topluluklarının bölgesel siyasî birlikler kurmalarının önünü almak içinse, Türklerin etnik özerk bölgeler ve cumhuriyetlere parçalanması görüşü Moskova'da ağırlık kazanınca, "böl ve hükmet" gayesine uygun olarak özellikle İdil-Ural ve Türkistan bölgelerinde bu proje başarıyla uygulandı. İdil-Ural bölgesinde Başkurdlar ve Tatarlar arasındaki ayırımcılık körüklenerek o bölgede merkezi Ufa olan Başkurdıstan (23 Mart 1919) ve merkezi Kazan olan Tataristan muhtar sovyet sosyalist cumhuriyetleri kuruldu (27 Mayıs 1920). Türkistan'daki üç bölgesel cumhuriyet (Türkistan Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti ile Buhara ve Harezm sovyet sosyalist cumhuriyetleri) de 1924 sonunda ortadan kaldırılarak, bu bölge beş etnik cumhuriyete bölündü: Özbekistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti ile Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Türkmenistan muhtar sovyet sosyalist cumhuriyetleri. Özbekistan içinde ayrıca Taşkent'e bağlı Karakalpakistan Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti yaratıldı. Kırım'da Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti'ne (RSFSC) bağlı olarak Kırım'da Kırım Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti (18 Ekim 1921) kuruldu. 28 Mayıs 1918'de kurulmuş olan bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti'ne 27 Nisan 1920'de Kızılordu tarafından son verildikten sonra, Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan ile birlikte 1922 ile 1936 yılları arasında Kafkas ötesi Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti içinde yer aldı. 1936'da yapılan değişiklikle Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kuruldu.

İkinci Dünya Savaşı'ndan önce 21,258,970 km2 olan SSCB'nin yüzölçümü savaş sonrasında 22,402,200 km2'ye arttı. Litvanya, Litva, Estonya bağımsız cumhuriyetleri de Sovyet topraklarına katıldı. Ukrayna'da Sovyet işgaline karşı silahlı direniş hareketleri 1948'e kadar devam etti. 32

Rusya SFSC Sovyetler Birliği 15 sovyet cumhuriyetinden meydana geliyordu.33 Onlardan beş tanesi "ismen" Türk cumhuriyeti sayılabilir: Azerbaycan, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan. Farsçanın bir kolu olan Tacikçeyi kullanan Taciklerin çoğunlukta olduğu Tacikistan SSC'de ise, nüfusun %35 kadarını Türkler (Özbek ve Kırgızlar) oluşturuyordu. Rusya SFSC içindeki 16 muhtar cumhuriyetten34 5 tanesi yine Türk dilli toplulukların cumhuriyeti idi: Tataristan, Başkurdıstan, Çuvaş, Tuva, Yakut muhtar sovyet sosyalist cumhuriyetleri. Türkiye ile Ermenistan sınırları arasında kalan Nahçivan Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti ise Azerbaycan Cumhuriyeti'ne bağlıydı. Başka Türk toplulukları da (Kumuklar, Nogaylar, Karaçay-Malkarlar) Rusya SFSC'ye bağlı olan çeşitli muhtar cumhuriyetler (Dağıstan gibi) ile 6 bölge (Kray) ve onlara bağlı 5 muhtar vilayetin (oblast) bazılarında kaldılar.

Sovyet döneminde Türklerin dinsel (İslam) veya geniş milliyetçilik (Türkçülük) dünya görüşü altında her türlü birleşme girişimleri çoğu kez kanlı yöntemlerle önlendiği gibi, "parçala ve yönet" siyasetine uygun olarak Türkler arasında yerel milliyetçilik diyebileceğimiz "etnik" ayırımcılıklar körüklendi. Etnik cumhuriyetler ve etnik muhtar bölgeler de bu parçalanma ve ayırışmayı destekleyen en önemli etmenlerin başında geldi. Her Türk boyu için birbirinden farklı tarihsel geçmiş yaratıldı ve yazıldı. Bunun sonucunda genel "Türk" adı ve kimliği hafızalardan silinerek yeni "etnik milletler" yaratıldı.

Kültürel Bölünme

Moskova tarafından çeşitli dönemlerde uygulanan Kültür alanındaki çok sayıda girişim de Türk toplulukları arasındaki ayrılığın artmasında başarılı oldu. Bu girişimlerin başında her yeni "etnik millet" için yeni bir dil yaratma planı gelir. Gaspırali İsmail Bey'in Tercüman gazetesinde 1883'ten 1914'e kadar bizzat kendisi tarafından uzun bir süre sürdürülen bütün Türkleri tek bir yazı dili etrafında birleştirme düşüncesine, elbette Sovyetler Birliği döneminde sıcak bakılamazdı. Her ne kadar 19. yüzyılın sonundan itibaren önce Kazan, Kırım, Azerbaycan Türkleri, daha sonra Kazaklar ve Türkistan Türkleri (Özbekler) arasında ayrı ayrı yazı dilleri gelişmekte ise de, hem Arap yazısının verdiği birleştirici imlâ özelliği dolayısiyle, bu beş Türk yazı dili arasındaki farklar henüz büyük çapta değildi. Çeşitli Türk boylarının aydınları ve okur-yazar kitleleri İstanbul, Kazan, Kırım, Bakü ve Taşkent'te basılan gazete ve kitapları büyük sıkıntı çekmeden okuyabiliyordu.

Böylelikle, Rusya içindeki Türkler hem kendi aralarında hem de Osmanlı Devleti'ndeki Türkler ile basın ve yayın aracılığıyla kültürel ve siyasî iletişim içindeydiler. Sovyet dönemi ise, 1924'ten sonra bu iletişimi bütünüyle durdurdu. Yanyana yaşayan her Türk boyu için birbirinden bütünüyle ayrı yazı dilleri yaratıldı ve daha sonraki yıllarda uygulanan alfabe değişiklikleriyle yeni Türk yazı dilleri arasındaki ayrılık uçurumları daha da derinleştirildi. 8. yüzyıldan 13. yüzyıla kadar tek yazı dili etrafında birleşmiş olan Türkler arasında önce 14. yüzyıldan sonra iki yazı dili (İdil-Ural ve Türkistan'da "Çağatayca" denilen Doğu Türkçesi ile Osmanlı Devleti'nde Batı Türkçesi) gelişmiş, sonra 16. yüzyılda bunlara Azerice denilen üçüncü bir yazı dili katılmıştı. 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra ilk Tatarca, ilk Kazakça, ilk Türkistanca (Özbekçe) ile Çuvaşça ve Yakutça denilebilecek yeni yazı kolları henüz emekleme dönemindeyken, Sovyetler Birliği döneminin ilk on yılında (1920-1930) ise, on sekiz yeni Türk yazı dili yaratıldı: Azerbaycanca (Azerice), Altayca, Başkortça (Başkurdça), Çuvaşça, Hakasça, Karakalpakça, Karaçay-Malkarca, Karayca (Karaimce), Kazakça, Kırgızca, Kumukça, Nogayca, Özbekçe, Şorca, Türkmence, Tuvaca, Uygurca, Yakutça (Sahaca).

1924'den sonra hızlandırılan yeni yazı dilleri yaratma programı çerçevesinde alfabe değişiklikleri ve yeni yazım uygulamaları çok önemli yer tutar. Sovyetler Birliği içindeki Rus, Ukrayna, Belarus, Gürcü, Ermeni ve başka Müslüman veya Türk olmayan milletlerin alfabelerine Sovyet döneminde hiçbir müdahale yapılmadığı halde, Türk ve başka Müslüman halkların yazıları 1926-1928 arasında Arap alfabesinden Latin alfabesine, 1938-1940 arasında ise, Latin alfabesinden Kiril (Rus) alfabesine değiştirildi.35 SSCB'deki Türkler 1926-1938 arasında "Birleştirilmiş Türk Latin Alfabesi" adı altında tek tip bir alfabe kullandıkları halde, 1940'dan sonra her Türk boyu için harfleri birbirinden oldukça ayrı Kiril alfabeleri uygulandı. Böyle ayrı Kiril alfabelerine dayalı olarak her Türk yazı dilinin yazımı (imlası) da birbirinden ayrı geliştirildi. Ancak, Sovyet dil politikası bütün farklı Kiril alfabelerindeki yeni Türk yazı dillerinde Rusça kelimelerin imlasında bütünlük saklanması üzerinde israrla durdu. Yani, yeni Türk yazı dillerinde taş, ak, kara, ölmek gibi ortak Türkçe kelimeler birbirinden farklı Kiril harfleriyle yazılırken, hepsinde revolutsiia, Moskva, konstitutsiia gibi Rusça kelime ve terimler aynen Rusça imlâ ile yazılmak zorundaydı.

Özellikle, Gaspıralı İsmail Bey'in 1884'te açtığı ilk cedit okulundan başlayarak bazı yörelerde 1924'lere kadar başarıyla sürdürülen cedit okulları kapatıldı. Çeşitli Türk boyları çocuklarını ağırlıklı olarak Rusça veya yerli dillerde öğretim yapan Sovyet okullarına göndermek zorunda kaldılar. Yerli okullarda Rusça öğretilse de, Rus okullarına her bakımdan geniş imkanlar sağlanması ve üniversite sınavlarının Rusça olması dolayısiyle, ailelerin çoğu çocuklarını onlara daha iyi bir gelecek hazırlayabilmek için Rus okullarını tercih etmeye başladı. Üniversite eğitimi ise ağırlıklı olarak Rusçaydı ve Tatar, Özbek, Azerbaycan dili ve edebiyatları bölümlerinde bile tezler Rusça yazılmak zorundaydı.

Eğitim, devlet daireleri, iş hayatı ve Sovyetler Birliği içindeki bütün iletişim alanlarında Rusça kullanılması sonucunda ise, Rusçanın konuşma ve yazı dili olarak kullanımı 68-74 yıllık Sovyet döneminde hızla yaygınlaştı. Bunun sonucunda ise, bazı yörelerdeki Türk boylarının anadilleri geriledi. Bunun en acı örneğini Kazak Türkleri yaşadı. SSCB 1991 sonunda dağıldığı sırada verilen bilgiye göre, Kazakların ancak %30'u anadili olan Kazakçayı iyi derecede biliyordu. Kazakların büyük çoğunluğu birbiriyle günlük görüşmelerinde Kazakça değil, Rusça konuşuyorlardı.36

Lenin'den Gorbaçov'a Sovyet Dönemleri
Sovyetler Birliği'nde Rus olmayan milletler üzerindeki baskılar ve Ruslaştırma dozunun şiddeti değişik dönemlerde farklılık gösterir. 1917-1924 yılları arasındaki Lenin döneminde dağılmakta olan Çarlık sömürge topraklarını tekrar birarada toplama kaygısı ağır bastığından Rus olmayan milletletler üzerinde fazla bir baskı uygulanmadı. Asıl baskılar 1925 ile 1953 arasındaki Stalin döneminde, özellikle 1925-1932 arasında ekonomik baskılar ve 1930-1938 arasında siyasî ve kültürel baskılar olarak büyük artış gösterdi. İkinci Dünya Savaşı sırasında Stalin tarafından kültürel ve dinî alanda bazı ödünler verildi, ancak savaş bitimiyle birlikte baskılar yeniden arttı. Stalin'in ölümünden sonraki "Stalincilikten Arındırma" veya "Buzların Çözülmesi" diye adlandırılan Hruşçev döneminde (1953­1964) kültürel alandaki baskılar azaltılarak, edebiyat ve basında kısıtlı da olsa düşünce özgürlüğü sınırları genişletildi.
Brejnev (1964-1982), Andropov (1982-1984), Çernenko (1984-1985) dönemlerinde hem üst düzeyde SSCB Komünist Partisi hem de yerel komünist partisi yöneticileri arasındaki iç çekişmeler, gruplaşmalar, rüşvet ve yolsuzlukların dozu artırdığı gibi, Hruşçev dönemindeki özgürlükler yeniden kısıtlanmaya başlandı. Ancak, SSCB'nin her düzeyinde katı parti yöneticileri ile özgürlüklerin hafifletilmesi taraftarı genç parti üyeleri arasındaki zıtlaşma artmaya başladı. Bu arada Rus olmayan milletlerin Ruslaştırma politikasından ve genel olarak Sovyet rejiminden memnuniyetsizliği daha da belirginleşti. Bu çekişme ve huzursuzlukların bir sonucu olarak başa geçen Gorbaçov (1985-1991) döneminde "Açıklık" (Glasnost) ve "Yeniden Yapılanma" (Perestroika) diye adlanan bir dizi reformlar uygulanmaya başladı. Gorbaçov bu reformların dağılma sürecine girmiş olan Sovyetler Birliği'ni birarada tutacağına inanıyordu.

Din İşleri

Komünist ideolojiye dayalı Sovyetler Birliği'nde "din bir afyondur" inancıyla İslam dinini ortadan kaldırmak için Bolşeviklerin ilk hakimiyetinden başlayarak ciddi önlemler alındı ve propaganda faaliyetleri yürütüldü. Sultan Galiyev'in "Müslüman Komünist Partisi" tezini tehlikeli bulan Bolşevikler, İslam dinine karşı cephe aldılar. İlk adım olarak 1925 ile 1930 yılları arasında bütün "vakıflar ortadan kaldırıldı. İkinci adım olarak da halk arasında yaşamaya devam eden İslam dini adetleri ve Şeri'at kurallarına karşı savaş açıldı. 1928 ile 1941 yılları arasında çok sayıda imam tutuklandı ve devlet güdümündeki "Allahsızlar" dernekleri yayıldı. Ancak, İkinci Dünya Savaşı başlaması ve özellikle Alman ordu birliklerinin Sovyet sınırını geçmesi üzerine, SSCB'deki Müslümanlardan orduya asker alınmasını kolaylaştırmak için 1941'de aceleyle dört resmî müftülük kuruldu:

1. Avrupa Rusyası ve Sibirya Sunnî Müslümanlar Başkanlığı. Merkezi Başkordistan'in Ufa şehrinde olan bu müftülük Tatar ve Başkurt Müslümanlarına yönelikti.

2. Orta Asya ve Kazakistan Sunnî Müslümanlar Başkanlığı: Merkezi Özbekistan'ın Taşkent şehrinde olan bu müftülük Orta Asya'daki beş sovyet cumhuriyetindeki Müslümanlara yönelikti.

3. Kuzey Kafkasya ve Dağıstan Sunnî Müslümanları Başkanlığı: Mekezi Dağıstan'ın Buynaksk şehrinde olan bu müftülük Çeçen-İnguş, Kuzey Osetiye, Kabarda-Balkar, Dağıstan muhtar cumhuriyetleri ile Adige ve Karaçay-Çekes muhtar vilayetleri (oblastları)'ndeki Müslümanlara yönelikti.

4. Kaskas-ötesi Sunnî ve Şiî Müslümanları Başkanlığı: Merkezi Azebaycan'ın Bakü şehrinde olan bu müftülük Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan'daki Sunnî ve Şiî müslümanlara yönelikti.


Artık Sovyetler Birliği içindeki bütün din işlerini devlet tarafından sıkıca kontrol edilen bu dört müftülük idaresi yürütmeye başladı. Sovyet okullarında din dersleri yasaklandığı gibi, öğrencilere din karşıtı "ateizm" (Allahsızlık) dersleri verildi. Yukarıda adı geçen dört müftülük idaresindeki cami ve mescitler için gerekli resmî imam ve müezzinlerin yetiştirilmesi için de, Buhara'daki Mir-i Arap medresesi 1945'ten sonra açıldı. Sovyetler Birliği içindeki Müslümanlara yönelik hiçbir dinî yayına izin verilmezken, dış ülkelerde Sovyetlerin propagandasını yapmak için İngiliz, Alman, Rus ve Arap dillerinde Sovyet Müslümanları adlı bir dergi çıkarılarak dağıtılıyordu.37

Taşkent'teki Orta Asya müslümanları müftülüğü özellikle Arap ve başka Müslüman ülkelerinde Sovyet propagandasının merkezi olarak çalıştı. Bu dört müftülük Sovyet hükümeti ve KGB tarafından hem yönetildi hem de yönlendirildi.38

Ekonomik, Sosyal ve Siyasî Özgürlüklerden Mahrumiyet
Sovyet döneminde hem etnik hem de kültürel bölünmeye maruz kalan Türkler, Sovyet öncesi dönemde sahip oldukları ekonomik, sosyal ve siyasî özgürlüklerinden de çoğunu kaybettiler.

Bunların başında toprak sahipliği gelir. SSCB Merkez Komitesi'nin ilk Beş Yıllık Plan'ında (1928­1932) şahsî mülkiyet, özellikle toprak sahipliğine son verilerek, kolhoz (kolektif çiftlik) ve sovhozlar (devlet çifliği) kuruldu. Bu yeni Sovyet kolektifleştirme düzeni başka milletlerde olduğu gibi, özellikle çeşitli Türk boylarındaki oymaklar (aşiretler), geniş aile toplulukları, köyler gibi geleneksel dayanışma birimlerini ortadan kaldırarak, emek ortaklığına dayalı yeni bir sosyal oluşum meydana getirdi. Bu yeni sosyal oluşumlarda ise, Sovyet ideolojisi ve düzenini yerleştirme işi epey kolay oldu. Böylece, çeşitli ve zengin geleneksel sosyal yapılar tek tipe indirgenerek kolhozlaştırıldı. 1930 başında 10 milyona yakın bağımsız çiftlik kolhozlaştırılarak kolektif tarım düzenine sokulmuş oldu.

27 Aralık 1929'da "kulak" diye adlanan toprak sahibi çiftçiler tasfiye edildi. Ancak, Türk yurtlarının çoğunda "kulak" diye sınıflandırılacak kadar büyük çiftlik sahipleri yoktu. Bu yüzden, bazen ufak toprak parçası veya tek ineği olanlar bile "kulak" diye tutuklandı, Sibirya'ya sürüldü veya öldürüldü. "Kulak"ların tasfiyesi, kolhozlaştırma ve 1932-1933 yıllarındaki genel açlık salgını sonucunda, Sovyetler Birliği'nde 13,5 milyon insan öldü.39

Kolektifleştirme, onu izleyen sanayîleşme sonucunda Türk yurtlarına çok sayıda Rus ve başka milletlerden kimse getirilerek yerleştirildi. Çarlık döneminde işgal edilen Türk topraklarına Rus göçmen yerleştirme politikası, Sovyet döneminde de başka gerekçelerle sürdü.

Milletlerin Topyekün Sürgünü
Sovyet döneminin Türkler açısından bir başka acı olayı ise, çeşitli Türk topluluklarının İkinci Dünya Savaşı sırasında topyekün sürülmesidir. Almanlarla işbirliği yapması ihtimali gerekçesiyle, Stalin'in emriyle Ekim 1943 ile Temmuz 1944 arasında yedi millet mensupları "Vatana ihanet" suçuyla Orta Asya ve Sibirya'ya sürüldü: 1 milyon Volga Almanı, 238 bin Kırım Tatarı, 408 bin Çeçen, 134 bin Kalmuk, 92 bin İnguş, 75 bin Karaçay, 43 bin Balkar.
Azerbaycan

28 Mayıs 1918'de ilan edilen bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti'ne Kızılordu tarafından 27 Nisan 1920'de son verildikten sonra, 1922 ile 1936 yılları arasında Gürcistan ve Ermenistan ile birlikte Kafkas ötesi Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti içinde yer alan Azerbaycan 1936'da Sovyet Sosyalist 28 Cumhuriyeti oldu. Azerbaycan'ın Ermenistan ile Türkiye arasında kalan parçası da Nahçivan Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti olarak Azerbaycan'a bağlı kaldı. Buna karşılık, Azerbaycan içinde Nagorno-Karabağ Muhtar bölgesi yaratıldı.

Sovyet döneminde başka cumhuriyetler gibi, Azerbaycan da kolektifleştirme ve onu izleyen sunî açlık döneminde çok sayıda kayıp verdi. Şahsî mülk olan yerlerin devletleştirilmesine karşı Azerbaycan'daki direniş ve isyanlar o kadar güçlü ve yaygındı ki, Moskova onları bastırabilmek için bölgeye uçaklarla destekli Sovyet birliklerini gönderdi. 20 binden fazla Azerbaycanlı öldürüldü ve bir o kadar kimse de İran'a kaçtı. Çok sayıda kimse ise, bir daha dönmemek üzere Sibirya'ya sürüldü. Direniş ve isyanlar ancak 1935'te tamamen bastırılabildi. Stalin'in 1937-1938 temizleme hareketi sırasında çok sayıda komünist partisi yöneticisi ve başka aydınlar tutuklandı, öldürüldü veya sürgün edildi.

Sovyet dönemi boyunca Azerbaycan kendi topraklarının önemli bir bölümünü kaybetti.40 Ermeniler "Büyük Ermenistan" ülküsüyle Dağlı Karabağ'ın (Nagorno-Karabağ) Azerbaycan'dan alınarak Ermenistan'a bağlanması konusundaki faaliyetlerinden vazgeçmeyince, önce 18 Ekim 1987'de Erivan'da Ermeni gösterileri şeklinde başlayan bu kampanya 11 Şubat 1988'de Dağlı Karabağ'ın başkenti Stepanakert'e sıçradı. 22 Şubat 1988'de ise, Dağlı Karabağ Sovyeti Ermenistan ile birleşme kararı aldı. Protesto ve grevlerle büyüyen olaylar, Gorbaçov ve başka arabucular tarafından önlenemedi ve Azerbaycanlılar ile Ermeniler arasında çatışmalar başladı.

Gorbaçov döneminin Açıklık ve Yeniden Yapılanma reformları Azerbaycan'da demokrasinin gelişmesine büyük katkıda bulundu. 16 Haziran 1989'da kurulan Azerbaycan Halk Cephesi ülkede büyük kitlesel bir demokratik harekete döndükten sonra, Azerbaycan'da 50'den fazla siyasî parti ortaya çıktı.


Kırım

18 Ekim 1921'de kurulan Kırım Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'nde nüfusun ancak %25'ini oluşturan Kırım Tatarları kolektifleştirme ve ardından gelen sunî açlık dönemlerinde oldukça fazla kayıp verdi. Stalin'in aydınları yok etme kampanyasında Bekir Sıtkı Çobanzade gibi Kırımlı yüzlerce yazar, şair ve komünist partisi yöneticileri tutuklandı, sürgün edildi ve öldürüldü.41

Aralık 1941 ile Nisan 1944 arasında Kırım Almanlar tarafından işgal edildi. Sovyet orduları Kırım'ı Mayıs başında yeniden ele geçirince, Stalin'in emriyle Kırım Tatarlarının hepsi 18 Mayıs 1944 gecesi yük vagonlarına doldurularak Sibirya ve Orta Asya'ya doğru sürgüne yollandı. Uzun süren yolculuk sırasında sayılarının %46'sını kaybeden Kırım Tatarlarının sağ kalanları Özbekistan ve başka Orta Asya cumhuriyetlerinde yaşadı. Kırım Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti de 30 Temmuz 1945'te ortadan kaldırıldı. Önce Rusya Federasyonu'na bağlanan Kırım, 1954'te Hruşçev tarafından Ukrayna Cumhuriyeti'ne hediye edildi. 28 Nisan 1956'da Yüksek Sovyet Başkanlığı Kırım Tatarlarına anayurtları Kırım'a seyahat özgürlüğü hakkını tanıdıysa da, Kırım'a gidip yerleşmek isteyen Kırım Tatarları büyük engellenmelerle karşılaştı, Kırım'dan tekrar kovuldu. 1956 ile 1991 arasında Kırım Tatarları anayurtları Kırım'a dönmek amacıyla büyük mücadele verdiler. Bu mücadelede Mustafa Cemiloğlu (Cemilev) Kırım Tatarlarının haklı davalarının en önemli önderi olarak hem SSCB içinde, hem de dış dünyada tanındı. Büyük güçlüklere göğüs gererek Kırım'ın çeşitli şehirlerine yerleşmiş olan Kırım Tatarları Mart 1991'de başkent Akmesçit'te (Simferopol) düzenlenen II. Kırım Millî Kurultayı'nda Kırım Tatar Millî Meclisini kurarak, başkanlığına Mustafa Cemiloğlu'nu getirdiler.


İdil-Ural'ın Etnik Muhtar Cumhuriyetlere Bölünmesi

1905 ile 1918 arasında Çarlık Rusyası'ndaki bütün Müslüman Türklerin siyasî uyanışında ve çok sayıda kongrelerle Türkler arasında bir siyasî birlik oluşturulmasında en çok uğraşmış olan İdil-Ural Türkleri arasında "Tatarlık" ve "Başkurdluk" olarak artan ayrımcılık Bolşevikler tarafından başarıyla körüklenerek, İdil-Ural bölgesinde coğrafî ve tarihî birlik oluşturacak herhangi bir siyasî yapılanma önlendi. Sovyet döneminde Tatar ve Başkurd cumhuriyetleri Rusya Federasyonu içerisinde Tataristan ve Başkurdistan olarak iki ayrı muhtar Sovyet sosyalist cumhuriyeti olarak kaldılar.

Tatarların 1552 ile 1917 arasında Çarlık Rusyası içerisindeki konumu, özellikle Rusya'nın çeşitli Türk ülkelerine olan yayılmacılığında oynadıkları arabulucuk rolü ve en sonunda 1905'ten sonra Rusya'daki Türkler üzerindeki siyasî etki ve yönlendirmeleri, Tataristan ve Başkurdistan muhtar cumhuriyetleri ile sınırlandırılmaya çalışıldı. Tatarların çoğunluğu Tataristan sınırı dışında yaşamasına rağmen, Sovyet yönetimi Tatarların başka Türk boyları arasında herhangi bir şekilde "Türklük" ülküsüyle yeniden birleştirici bir harekette bulunmamalarını sağladı. İdil-Ural gibi Türkistan'da da oradaki Türkleri birleştirici "Türkistan" siyasî devlet girişimlerine izin verilmedi. Böylece, Kokand'daki "Türkistan Muhtariyeti" gibi, Sultan Galiyev'in "Turan" ve Turar Rıskulov'un da "Türkistan" komünist devlet projelerine de Sovyet egemenliğinde yer verilmedi.


Türkistan'ın Etnik Cumhuriyetlere Parçalanması

Ocak 1924'te Türkistan'daki bulunan üç devlet (Türkistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti ile Buhara ve Harezm Halk Cumhuriyetleri) ortadan kaldırılarak, Türkistan toprakları 5 ayrı etnik cumhuriyete bölündü.

Kolektifleştirmenin faturası Türkistan halkı için çok ağır oldu. Daha 1930 yılı başlarında Kazakistan ve Kırgızistan'dan 95 bin aile, Türkmenistan'dan 2 bin aile Sibirya veya başka yerlere sürüldü, Özbekistan'dan da 40 bin ailenin çiftliklerine el konuldu ve Sibirya'ya sürülmeyen ailelerin fertleri ellerinden alınarak kolhozlaştırılan kendi çiftliklerinde işçi olarak çalışmak zorunda kaldılar.

Sığır ve koyunları ellerinden alınan Kazak ve Kırgızlar kolhozlarda çalışma yerine büyük gruplar halinde Çin'deki Doğu Türkistan'a kaçtı. Türkmenlerden çok kimse İran ve Afganistan'a, çok sayıda Özbek de Afganistan'a ve Doğu Türkistan'a kaçtı. Kolektifleştirme sırasında Sovyetlere karşı Basmacılar gerilla hareketi daha da şiddetlendi.

Kolektifleştirmeyi izleyen sanayileşme döneminde Orta Asya cumhuriyetlerinin başkent ve başka büyük şehirlerinde kurulan fabrikalarda çalışan işçi gücü de büyük çoğunlukla Ruslardan sağlanıyordu ve bu durum ise, Rusya'nın çeşitli bölgelerinden Orta Asya'ya insan göçünü artırarak, Türk cumhuriyetlerinde Türkler ile Ruslar arasındaki dengenin Ruslar lehine bozularak artmasına sebep oldu. Kazakistan'a ise, Rus çiftçileri gönderildi:

Tablo: Orta Asya'daki Rus nüfusu artışı: 1959-1989 (1.000 üzerinden)42

1959 1970 Fark % 1979 1989 Fark %

Kazakistan 3,972 5,522+39 5,9916,226+3.9
Özbekistan 1,092 1,473+35 1,665 1,652-0.8
Kırgızistan 624 856 +37 911 916 +0.5
Tacikistan 263 344 +31 395 386 -2.3
Türkmenistan 263 313 +19 349 334 -4.3


Sovyet döneminin kolektifleştirme, Rus göçmenleri gönderme, bebek ölümlerinde artış gibi bütün olumsuz şartlarına rağmen, Türkistan bölgesindeki Türkler ve Tacikler arasında nüfusta artışlar görülmüştür.43

Kazakistan

1925'te kurulan Kazak Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti 5 Aralık 1936'da tam "Sovyet Cumhuriyeti" konumuna yükseltilerek SSCB'nin 15 cumhuriyetinden biri oldu.

Kazakistan'ın Sovyet dönemindeki en belirgin özelliği, bir yandan bu cumhuriyete olan Rus ve başka millet mensupları (Ukrayna, Belorus, Alman) sayısındaki artış ve kollektivleştirme (1929-1937) ve bunun sonucu ortaya çıkan suni açlık (1932-1933) sırasında milyonlarca ölüm ve Doğu Türkistan'a göçlerle, Kazakların kendi cumhuriyetlerinde sayıca azınlığa düşürülmesidir. 1950'lerde Kruşçev'in Kazakistan'daki buğday üretimini artırmak için başlattığı "Bâkir Topraklar Planı" çerçevesinde on binlerce Rus çiftçisi Kazakistan'ın kuzeyindeki verimli topraklara yerleştirildi.

Kazakistan'a Rus göçleri daha sonraki yıllarda da artarak 1989'a kadar sürdü. 1937-1938 yıllarında Stalin'in aydınları ortadan kaldırma operasyonunda komünist parti yöneticileriyle birlikte çok sayıda Kazak aydını da nasibini aldı (Turar Rıskulov, Ahmet Baytursunov, Mircakıb Devletov gibi). Bu dönemde Kazakistan toprakları (özellikle Semey ve çevresi) Rusların atom ve nukleer deneme alanına çevrildi. Kazakistan'da en uzun süre (1956-1986) Komünist Parti Birinci Sekreterliği yapmış olan Dinmuhammmed Kunayev'in 16 Aralık 1986'da görevinden uzaklaştırılarak, yerine Gennadi Kolbin'in getirilmesi üzerine 17-18 Aralık günleri Kazakistan başkenti Almatı'da Kazak öğrencilerin önayak olduğu şiddetli protesto gösterileri düzenlendi.

Gösteriler ancak ordu birlikleri tarafından kanlı bir şekilde bastırıldı ve daha sonra birkaç öğrencinin idamı ile sonuçlandı.44 Bu olayın Kazaklar arasında yarattığı büyük memnuniyetsizliği biraz olsun gidermek için Gorbaçov başkanlığındaki Sovyet yönetimi Kolbin'i görevinden aldı. Önce, Saidullah Kubaşev Kazakistan Komünist Partisi 2. Sekreterliğine getirildi (10 Ocak 1987) ve daha sonra Nursultan Nazarbayev (doğ. 1940) Kazakistan Komünist Partisi 1. Sekreteri olarak 1989'da atanarak Kazakistan'daki huzursuzluklar azaltılmaya çalışıldı. 17-18 Aralık 1986 Almatı olaylarının bir yandan Gorbaçov'un "Açıklık" ve "Yeniden Yapılanma" reform hareketlerinin Orta Asya cumhuriyetlerine de gelmesini hızlandırdığı gibi, aynı zamanda Sovyetler Birliği'nin dağılma sürecini de başlattığı kabul edilir. Nazarbayev Nisan 1990'da cumhurbaşkanı olarak seçildi ve Kazakistan 1 Aralık 1991'de bağımsızlığını ilan etti. SSCB'nin son yıllarından bu yana Nazarbayev'in en büyük çekincesi, Kazakistan'ın ağırlıklı olarak Rusların yaşadığı kuzey bölgelerinin bir gün Rusya tarafından kendi topraklarına ilhak edilmesi konusudur. Bu yüzden, Kazakistan kendi ülke bütünlüğünü koruma kaygısıyla Rusya ile sıkı işbirliğini Bağımsız Devletler Topluluğu veya "Avrasya Topluluğu" diye önerilen birlik içinde sürdürmeyi başka Orta Asya cumhuriyetlerine nazaran çok daha fazla istemektedir.

Kırgızistan

Önceleri Kokand Hanlığı'nın bir parçası olan Kırgızistan'ın bugünkü toprakları Çarlık Rusyası döneminde Türkistan Genel Valiliği daha sonra Türkistan Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti içinde yer aldıktan sonra, 1925'te Kırgızistan Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti yaratıldı. Kırgızistan'ın ayrı bir cumhuriyet olması için yoğun olarak Özbeklerin yaşadığı Oş vilayeti bu cumhuriyet sınırlarına katılmıştı. 5 Aralık 1936'da Kırgızistan tam "Sovyet cumhuriyeti" konumuna yükseltilerek SSCB'nin 15 cumhuriyetinden biri oldu.

1918 ile 1934 yılları arasında bütün Türkistan'ı saran Sovyet karşıtı Bacmacı silahlı mücadelesinde Kırgız çeteleri de aktif olarak katıldı. Kırgız Basmacı önderlerinden en ünlüsü Parpi Korbaşı idi. Kırgızistan da Sovyet döneminde Kollektivleştirme ve sunî açlık döneminde ağır kayıplar verdi. Sovyet döneminde çok sayıda Kırgız Komünist Partisi yöneticisi ve Kasım Tınıstanov gibi yüzlerce aydın tutuklandı, öldürüldü ve Sibirya'ya sürgün edildi. Bunlar arasında 1925'te sürgün edilen Kırgızistan Komünist Partisi Birinci Sekreteri Abdülkerim Sıddıkoğlu, daha sonra 1937-1938 yıllarında öldürülen Kasım Tınıstanoğlu gibi yüzlerce aydın vardı. Çar döneminde başlayan Rus ve başka millet göçmenlerini yerleştirme politikası Sovyet döneminde de sürdü. Bu politika sonucu, Ruslar Kırgızistan nüfusunun %30'unu elde ettiler. Kırgızistan'da ağırlıklı olan hayvancılık ve zıraat, özellikle pamuk üretimine ağırlık verildi ve sanayi sektörü geliştirilmeden bırakıldı. Uzun süre Kırgızistan Komünist Partisi birinci sekreterliğini yürüten Turdakun Usubaliyev ve Absamat Masaliyev'lerden sonra, ilk kez parti üyesi olmayan bir bilgin olan Askar Akayev 27 Ekim 1990'da Kırgızistan başkanlığına seçildi. Kırgızistan 12 Aralık 1991'de bağımsızlığını ilan etti.


Türkmenistan

Türkmenistan'ın bugünkü toprakları 1920-1924 yılları arasında Buhara ve Harezm Cumhuriyetleri ile Türkistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti arasında kalıyordu. 27 Kasım 1924'te Türkmenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kuruldu. Cumhuriyet olabilmesi için ağırlıkla Özbeklerin yaşadığı Çarcu vilayeti Türkmenistan'a katıldı. Türkmenistan da Sovyet döneminde Kollektivleştirme ve sunî açlık döneminde ağır kayıplar verdi. 1937-1938 yıllarındaki temizlik hareketlerinde çok sayıda Türkmen Komünist Partisi yöneticisi ve aydın tutuklandı, öldürüldü ve Sibirya'ya sürgün edildi. Onlar arasında Türkmenistan Yüksek Sovyeti Başkanı Nadirbay Aytakov ile başbakan Gaygısız Atabayev, şair ve bilgin Abdülhakim Kulmuhammedov vardı. Saparmurat Niyazov (doğ. 1940) 1985'te Türkmenistan Kommunist Partisi birinci sekreterliğine getirildi ve 1990'da cumhurbaşkanı seçildi. Türkmenistan'da 1989 sonunda başlayan demokratik hareketler Saparmurad Niyazov tarafından bastırıldı. Ağzıbirlik adlı halk hareketi yasaklandı ve bağımsız gazete ve bültenler kapatıldı. Türkmenistan 26 Ekim 1991'de yapılan halk oylamasıyla bağımsızlığını ilan etti.

Özbekistan

27 Ekim 1924'te Özbekistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kuruldu. Yüzyıllardan beri devam eden pamuk üretiminde özellikle 1960'lardan sonra büyük artışlar oldu. 1980'lerde pamuk üretimi Özbekistan ekonomisinin %65'ini oluşturuyordu. Özbekistan'daki kaynakların %60'ı pamuk üretimine aktarılıyor ve işçi gücünün de %40'ı burada istihdam ediliyordu. SSCB'de yetişen pamuğun %70'i Özbekistan'da üretildiği halde, tekstil üretiminin yalnız %5'i burada yapılıyordu. Bu pamuğa dayalı tek ürünlü ekonomi (monokültür) Orta Asya'nın Özbekistan içinden geçen Seyhun (Amuderya) ve Ceyhun (Sırderya) ırmakları suyunun geniş pamuk tarlaları ve çöllük yerleri pamuk tarlalarına döndürme projesinde büyük ölçeklerde harcanmasını gerektiriyordu.

1939 ile 1941 yılları arasında "Büyük Fargana Kanalı" adlı projeyle on binlerce insan emeğiyle 172 kilometrelik kanal kazıldı. Bunun sonucunda ise, bu ırmakların suları Aral denizine dökülmeden tükendiği için, Aral Denizi 1960 ile 1990 yılları arasında hacminin beşte üçünü kaybetti.45

Sovyet döneminde Basmacılar adlı direniş hareketlerinin en yoğun yeri dağlık Fargana vadisi oldu. Kollektifleştirme ve sunî açlık yıllarında (1925-1933) çok sayıda Özbek öldü ve önemli sayıda kimse Afganistan ve Çin'deki Doğu Türkistan bölgelerine göçtü. Fayzullah Hoca ve Ekmel İkramov gibi parti yöneticileri Abdurrauf Fıtrat, Abdülhamit Süleyman Çolpan gibi yüzlerce yazar ve aydın 1937-1938 yıllarında tutuklandı, sonra kurşuna dizildi veya Sibirya'ya sürgüne yollandı. İkinci Dünya Savaşı sırasında Sovyet fabrikalarının büyük bir bölümü Özbekistan ve başka Orta Asya cumhuriyetlerine göçürüldü. Bu sanayi kuruluşları ile birlikte çok sayıda Rus ve başka millet işçi ve yöneticileri de Orta Asya cumhuriyetlerine akın etti. Özbekistan'da Komünist Partisi birinci sekreteri olarak 1959 ile 1983 yılları arasında görev yapan Şeref Reşidov'un ölümünden sonra, hile yaparak pamuk üretimini olduğundan fazla gösterme suçlamasıyla her kademedeki Özbek yöneticilerine karşı büyük bir kampanya başlatıldı. İnamcan Osmanhocayev (1983-1988 arası) ve Refik Nişanov'lardan (1988-1989) sonra İslam Kerimov Haziran 1989'da Komünist Partisi Birinci Sekreterliği'ne getirildi.

Gorbaçov'un açıklık ve Yeniden Yapılanma reformları başka Orta Asya cumhuriyetleri gibi Özbekistan'a da geç geldi. Kasım 1989 yılında başta Birlik Halk Hareketi olmak üzere çok sayıda demokratik hareket kuruldu. Özbekistan'daki demokratik gelişmeyi durdurmak amacıyla KGB tarafından 1989'da Meshet (Ahıska) Türkleri ile Özbekler arasında etnik çatışma tezgahlandı. 1989 ile 1990 yılları arasında demokratik hareketler ve siyasî partilerin halk arasında gittikçe fazla güç ve taraftar kazandığı, özgür basının filizlendiği altın bir dönem yaşadı. İçinde Erk Demokratik Partisi milletvekillerinin de bulunduğu Özbekistan parlamentosu 1 Eylül 1991'de bağımsızlığını ilan etti.

Karakalpakistan Muhtar bölgesi 1925-1930 arasında Kazakistan'a, 1930-1932 arasında Rusya'ya bağlı kaldıktan sonra 20 Mart 1932'de Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti düzeyine yükseltildi ve Aralık 1936'da Özbekistan'a bağlandı.

Tacikistan

27 Ekim 1924'te kurulan Tacikistan Muhtar Sovet Sosyalist Cumhuriyeti bir süre Özbekistan'a bağlı olarak kaldıktan sonra, 1929'da sovyet cumhuriyeti düzeyine yükseltildi. Tacikistan'ı tam cumhuriyet yapabilmek için ağırlıklı olarak Özbeklerin yaşadığı Hocend vilayeti Özbekistan'dan koparılarak buraya katıldı. Sovyet dönemi boyunca Tacikistan nüfusunun %30'unu Özbekler teşkil etti. 1920-1924 yılları arasında Buhara Cumhuriyeti içinde Tacikler ile Özbekler birlikte "Buhara milleti"ni oluşturdular. Sovyetlerin böl ve parçala politikaları çerçevesinde çeşitli Türk boylarından ayrı ayrı millî kimlikler ve nihayet ayrı milletler yaratıldığı gibi, Taciklere de ayrı bir kimlik kazandırıldı ve ayrı bir millet yaratıldı. Ancak, yaratılan bu Tacik milleti sağlam temellere oturmadığı için Sovyet döneminin sonunda bu cumhuriyet iç savaşa sürüklendi ve Tacikistan içindeki dört ayrı bölgenin kimliği (Leninabad, Kulab, Garm, Pamir) ön plana çıktı. 1985-1991 yılları arasında Tacikistan Komünist Partisi birinci sekreteri olan Kahhar Mahkamov'dan sonra başlayan iç savaşta çok kan döküldü. Bölgeler arası çatışma İslamî unsurların da karışmasıyla alevlendi.

Müslüman Olmayan Türkler

Çarlık Rusyası'nda büyük çoğunluktaki Müslüman Türklerin dışında kalan çeşitli dinlere (Ortodoks Hıristiyanlığı, Budizm, Şamanizm) inanan Türklerden Çuvaşlar, Altaylılar, Tuvalılar, Hakaslar, Şorlar, Yakutlar ve Karayların (karaim) Sovyet dönemindeki kaderleri oldukça farklılıklar gösterir.

Çuvaşlar, Yakutlar ve Sibirya'daki Türkler Rusya'daki Şubat ve Ekim 1917 ihtilâlleri ve özellikle Bolşevikler ile Beyaz Ruslar arasındaki kıyasıya savaşlardan oldukça fazla etkilendiler. Bu yerlerin toprakları birkaç kez Kızıl ve Beyaz ordular arasında el değiştirdi. Özellikle, Sibirya'da çok geniş bir araziyi kaplayan Yakut ülkesinde Sovyet rejimine karşı direniş 1928 yılına kadar sürdü.46 16 Şubat 1922'de Yakutistan Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kuruldu. Aynı dilin değişik ağzını konuşan Dolganlar da Yakutlarla birlikte kader birliği yaptılar.

Tuva ülkesi 1914'te Çarlık Rusyası himayesi altına girdi. Buradaki Ruslar Bolşevik hakimiyetini destekleyerek 16 Mart 1918'de Tuva'da Sovyet hakimiyetini ilan ettiler. 1918 ile 1920 arasında Beyaz Rus orduları işgali altında kalan Tuva, 1921 başında tekrar Kızılordu tarafından ele geçirildi. Tuvalılar 13 Ağustos 1921'de bağımsız Tannu-Tuva Halk Cumhuriyeti'ni ilan ettiler. Tuva cumhuriyeti ancak 11 Ekim 1944'te Rusya Federasyonunun bir muhtar bölgesi (oblast) olarak Sovyetler Birliği'ne katıldı. Tuva 1961'de Rusya içinde muhtar cumhuriyet düzeyine yükseltildi.
24 Haziran 1920'de Rusya Federasyonu'na bağlı bir bölge (oblast) olan Çuvaşistan 21 Nisan 1925'te yine Rusya içinde muhtar cumhuriyet düzeyine yükseltildi. Sovyetler Birliği döneminde Gagauzlar daha çok Moldaviye Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, Karaylar (Karaim) ise Kırım ve Litvanya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti içinde yaşadılar.
Rusya'daki Çeşitli Türk Boyları Göçmenlerinin SSCB Dışındaki Siyasî Mücadeleleri
Sovyetler Birliği dışında siyasî mücadele yürüten çeşitli Türk boylarından göçmenler iki değişik göçmen dalgası olarak yabancı ülkelere çıktılar. Onlardan birincisini 1918 ile 1939 arasındaki olaylarda SSCB dışına çıkmış siyaset adamları ve göçmenler oluşturur. Türkistan'dan Mustafa Çokayoğlu ve Osman Hoca (Kocaoğlu), İdil-Ural'dan Ayaz İshakî, Sadri Maksudî ve Ahmet Zeki Velidi (Togan), Azerbaycan'dan Ahmet Ağaoğlu, Mehmet Emin Resülzâde, Kırım'dan Cafer Seyitahmet Kırımer gibi siyasî önderler Türkiye ve Avrupa'da ülkelerinin bağımsızlığı için Sovyetlere karşı dergi çıkardılar, eserler yazdılar, dernekler kurdular. Dergiler arasında özellikle Yeni Türkistan (İstanbul), Yaş Türkistan (Paris), Bildiriş (İstanbul), Azerbaycan Yurt Bilgisi (İstanbul), Odlu Yurt (İstanbul), Emel (Dobruca, Ankara, İstanbul) oldukça etkili oldu.

İkinci göçmen dalgasını İkinci Dünya Savaşı sırasında Sovyet ordusundaki Türk askerlerinden Nazi Almanlara tutsak olanlar oluşturdu. Bunların tutsak kamplarında çeşitli hastalıklar ve kötü şartlardan sağ kalanlarından Nazi yönetimi Azerbaycan, İdil-Ural ve Türkistan lejyonları kurarak Sovyetlere karşı savaşa yolladı.47 İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra bunların bir bölümü Almanya'daki Amerikalı askeri yönetim tarafından Sovyetlere geri verilince, Stalin'in emriyle öldürüldü. Almanya ve başka Avrupa ülkelerinde sağ kalmayı başaranlar daha sonraki yıllarda Yaş Türkistan, Türkeli, Azerbaycan gibi dergiler çıkardılar.48

1 Sovyetler Birliği'nin kuruluşu ve genişlemesi konusundaki çok sayıdaki yayın arasında özellikle şu eser önemlidir: Pipes (1968). Dipnotlarında yalnız yazar soyadı ve basım yılı olarak kısaltılmış olan eser hakkındaki tam bilgi bölüm sonundaki "Kaynaklar"da yer alıyor.
2 Allworth (1971); Henze (1988), s. 29-77; Roy (2000), s. 101.
3 Sovyet dönemini bütünüyle ele alan son çalışmalardan başlıcaları şunlardır: McCauley (1993), Sakwa (1999).

4 Sovyetler Birliği'nin çökeceği konusunda 1970 ortalarından beri çeşitli çalışmalar yayınlanmıştır: d'Encausse (1981); Amalrik (1981), Nahaylo-Swohboda (1990).
5 Bennigsen-Quelquejay (1967), Rywkin (1982), Bennigsen-Broxup (1983).
6 Pipes (1968), s. 75-76.
7 "La presse d'Azerbaiğan", Bennigsen-Quelquejay (1964), s. 104-132; Zenkovsky (2000), s. 92-93.
8 Gömeç (1996), s. 33.
9 Hablemitoğlu (1997), s. 43.
10 Bu konuda Pierce'in (1960) eserinde "The Revolution of 1905" adlı bölümde çok ayrıntılı bilgi verilmiştir (s. 234-248).
11 Bu ilk ve daha sonraki kongreler hakkında toplu ve ayrıntılı bilgi şu eserlerde var: Rorlich (1986), s. 104-122; Hablemitoğlu (1997), s. 43-111.
12 Hayit (1975), s. 210-211.
13 Rusça aslı Dekretı Sovetskoi vlasti, Cilt 1'de (Moskova, 1957, s. 113-114) bulunan bu çağrının Nahaylo-Swoboda (1990, s. 32) tarafından yapılan İngilizce çevrisinden Türkçeleştirildi.
14 Kırımal (1952), Ülküsal (19880).
15 Bu konuda en ayrıntılı çalışma şu eserdir: Devlet (1998).
16 Baymirza Hayit, "Türkistan Çârizm'den Bolşevizm'e Geçiş Devrinde" Kocaoğlu (2001), s. 184-185; Hayit (1971), s. 245-252.
17 Çarlık döneminden beri Kazaklar için "Kırgız" terimi kullanılıyor ve Kırgızlar ise, Kara-Kırgız diye adlandırılıyordu.
18 Bolşevik ordularının Tiflis'i işgal etmeleri üzerine 25 Şubat 1921'de vapurla İstanbul'a geçen Mustafa Çokayoğlu, daha sonra vatanı için mücadelesini Paris'te devam etti. Darhan Hıdıraliyev, "Muhtariyet'ten Muhacerete Türkistan Davası: Mustafa Çokay", Kocaoğlu (2001), s. 191­225.
19 Togan (1999), s. 320-321.
20 Stalin'in Seçilmiş Eserler'inden naklen Hayit (1975), s. 277.
21 Hayit (1975), s. 277.
22 Hayit (1975), s. 281.
8 23 Hayit (1975), s. 283.
24 Kocaoğlu (2001), s. 26-27.
25 Basmacılık hareketi hakkında en geniş araştırma şu eserdir: Hayit (1997).
26 Leeuw (2000), s. 113-115; Gömeç (1996), s. 34-36; Azerbaycan konusunda ayrıca Altstadt (1992).
27 Kocaoğlu (2000a).
28 Osman Hoca hakkında en ayrıntılı bilgi ve çalışmalar onun anısına çıkarılan şu anma kitabında yer alıyor: Kocaoğlu (2001).
29 Hayit (1975), s. 267-274.
30 Nahaylo-Swoboda (1990), s. 33.
31 Stalin'in kanlı terörü hakkında dünyadaki en popüler çalışma Conquest'in (1968-1990) eseridir.
32 McCauley (1993), s. 200.
33 Bunlar eski Sovyet anlayışına göre şöyle bir sıra izliyordu: Rusya SFSC, Ukrayna SSC, Belorusya SSC, Özbekistan SSC, Kazakistan SSC, Gürcüstan SSC, Azerbaycan SSC, Litvanya SSC, Moldavya SSC, Litvanya (Letonya) SSC, Kırgızistan SSC, Tacikistan SSC, Ermenistan SSC, Türkmenistan SSC, Estonya SSC.
34 Rusya SFSC içindeki 16 muhtar sovyet sosyalist cumhuriyeti: Başkort, Buryat, Çeçen-İnguş, Çuvaş, Dağıstan, Kabarda-Balkar, Kalmuk, Karel, Komi, Mari, Mordova, Severo-Osetin, Tatar, Tuva, Udmurt, Yakut.
35 Çeşitli Türk boylarının alfabe cetvelleri konusunda Ercilasun (1989) ve Alfabe degişikliklerinin tarihçesi hakkındaki detaylı bilgi için Baldauf'a (1993) başvurulmalı.
36 Bu olumsuz durum Kazakistan'ın bağımsızlığa kavuşmasından bugüne kadar geçen 11 yıl zarfında Kazakça lehine düzelmeye başlamıştır.
37 Bu derginin Özbekçe nüshası ise, Kiril alfabesiyle değil, Arap alfabesiyle yayınlandı.
38 Sovyetler Birliği'nde İslam'ın durumu hakkında şu kaynaklarda ayrıntılı bilgi veriliyor: Bennigsen-Quelquejay (1967); Kocaoglu (1984).
39 Bu sayının 6,5 milyonunu göçerler ile "kulak"ların ölümü teşkil eder. Raşid (1996), s. 69; Conquest (1986-1988); Komünizmin Kara Kitabı (2000).
40 Özellikle Azerbaycan'ın Dilcan, Gökçe Gölü Havzası, Zengezur gibi 10 bin km2'lik bölgesi Ermenistan'a verildi. Gömeç (1996), s. 38.
41 Yalnız Kırım edebiyatının ünlü şairi değil, aynı zamanda önemli bir Türkolog olan Bekir Sıtkı Çobanzade (1893-1939?) hakkında en geniş bilgi şu eserde var: Otar (1999).
42 Rashid (1996), s. 72.
43 En yüksek nüfus artışı 1959 ile 1970 arasında yılda ortalama %3.4 olarak görülür. Bu dönemde Özbekler %107'lik artışla 6 milyondan 12,4 milyona, Kazaklar %81'lik artışla 3,6 milyondan 6,5 milyona, Tacikler %107'lik artışla 1,3 milyondan 2,9 milyona, Kırgızlar %96'lık artışla 970 binden 1,3 milyona çıkmış ve son yirmi yıl içinde ise Orta Asya'daki Türk ve Tacik nüfuzu toplam olarak ikiye katlanmıştır. Rashid (1996), s. 72-73.
44 Almatı şehrine getirilen ek 70 bin kişilik askerî güçle göstericilerle arasındaki çatışmalarda 50'ye yakın Kazak öldü. Bu konuda ayrıntılı bilgi şu kaynaklarda var: Oraltay (1988); Devlet (1989), s. 155-160; Gömeç (1996), s. 85-87.
45 Bu iç denizin genişliği 80 kilometre, derinliğiyse 123 metre azaldı. Bu konuda en ayrıntılı bilgi şu eserde bulunuyor: Feshbach-Friendly (1992), s. 73-88.
46 Hayit (1978), s. 47-51.
47 Mühlen (1971).
48 Kocaoğlu (2000b).
Amalrik (1981): Andrei Amalrik, Will the Soviet Union Survive until 1984? London: Harper Colophon Books, 1981.

Allworth (1971): Edward Allworth, Soviet Nationality Problems. New York: Columbia University Press, 1971.

Allworth (1973): Edward Allworth, The Nationality Question in Soviet Central Asia. New York: Praeger, 1973.

Allworth (1990): Edward Allworth, The Modern Uzbeks From Fourteenth Century to the Present: A Cultural History. Stanford: Hoover Institution Press, 1990.

Allworth (1997): Edward Allworth, Central Asia: 130 years of Russian Dominance, A Historical Overview.

Durham: Duke University Press, 1997 (Aynı yazarın, Central Asia: A century of Russian Rule.

New York: Columbia University Press, 1967, ve daha sonraki, Central Asia: 120 Years of Russian Rule, Durham: Duke University Press 1989, adlı baskılarının biraz genişletilmiş yenisidir).
Altstadt (1992): Audrey L. Altstadt, The Azerbaijan Turks. Stanford: Hoover Institution Press,
Andersen (1997): John Andersen, The International Politics of Central Asia. Manchester: Manchester University Press, 1997.

Baldauf (1993): Ingeborg Baldauf, Schriftreform und Schriftwechsel bei den muslimischen Russland-und Sowjettürken (1850-1937). Ein Symptom ideengeschichtlicher und kulturpolitischer Entwicklungen. Budapest: Akademiai Kiado, 1993.

Becker (1968): Seymour Becker, Russian Protectorates in Central Asia. Bukhara and Khiva 1865-1924.

Cambridge, Mass.: Harvard University Press, 1968.

Bennigsen-Quelquejay (1964): Alexandre Bennigsen et Chantal Lemercier Quelquejay, La Presse et le Mouvement Nationale chez les Musulmans de Russie Avant 1920. Paris: Mouton & Co, 1964, s. 104-132.
Bennigsen-Quelquejay (1967): Alexandre Bennigsen and Chantal Lemercier Quelquejay, Islam in the Soviet Union. New York: Praeger, 1967.

Bennigsen-Wimbush (1979): Alexandre Bennigsen and Enders S. Wimbush, Muslim National Communism in the Soviet Union. A Revolution Strategy for the Colonial World. Chicago: University of Chicago Press, 1979.

Bennigsen-Broxup (1985): Alexandre Bennigsen and Marie Broxup, The Islamic Threat to the Soviet State. London: Croom Helm, 1983.

Bennigsen-Wimbush (1985): Alexandre Bennigsen and Enders S. Wimbush, Muslims of the Soviet Empire: A Guide. London: Hurst, 1985.
Beyoğlu (2000): Ağacan Beyoğlu, Türkmen Boylarının Tarih ve Etnografyası. İstanbul: İstek, 2000.
Conquest (1968-1990): Robert Conquest, The Great Terror: A Reaaement. London: Plimlico Press, 1990 [Aynı yazarın, The Great Terror: Stalin's Purge of the Thirties. London: 1968, adlı çalışmasının genişletilmiş yeni yayınıdır].
Conquest (1986-1988): Robert Conquest, Harvest of Sarrow: Soviet Collectivisation and the Terror-Famine. London: Arrow Books, 1986 [yeni baskı 1988].

d'Encausse (1981): Helene Carrere d'Encausse, Decline of an Empire: The Soviet Socialist Republics in Revolt.

New York: Harper Colophon Books, 1981 [Önceki baskı: Newsweek Books, 1979; Fransızca aslı: L'Empire eclate. Paris: Flammarion, 1978].
Devlet (1985): Nadir Devlet, Rusya Türklerinin Millî Mücâdele Tarihi (1905-1917). Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, 1985.

Devlet (1989): Nadir Devlet, Çağdaş Türk Dünyası. İstanbul: Marmara Üniversitesi Yayınları, 1989 [Genişletilmiş yeni yayını: Çağdaş Türkîler.

(Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, Ek Cilt). İstanbul: Çağ yayınları, 1993].
Devlet (1998): Nadir Devlet, 1917 Ekim İhtilâli ve Türk-Tatar Millet Meclisi. İstanbul, Ötüken,
1998.
Engin-Agi-Devlet-Akış (1976): Muhabay Engin, Ferit Agi, Nadir Devlet, Ali Akış, Kazak ve Tatar Türkleri. İstanbul: Boğaziçi Yayınları, 1978.

Ercilasun (1989): Ahmet Bican Ercilasun, Örneklerle Bugünkü Türk Alfabeleri. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları, 1989.

Feshbach-Friendly (1992): Murray Feshbach and Alfred Friendly, Jr. Ecocide in the USSR: Health and Human Under Siege. New York: Basic Books,1992.
Fisher (1978): Alan W. Fisher, The Crimean Tatars. Stanford: Hoover Institution Press, 1978.
Gömeç (1996): Saadettin Gömeç, Türk Cumhuriyetleri Tarihi. Konya: Kömen Yayınları, 1996.
Hablemitoğlu (1997): Necip Hablemitoğlu, Çarlık Rusyası'nda Türk Kongreleri (1905-1917). Ankara: Kırım Dergisi Yayınları, 1997.

Hablemitoğlu (1998): Şengül Hablemitoğlu ve Necip Hablemitoğlu, Şefika Gaspıralı ve Rusya'da Türk Kadın Hareketi (1893-1920). Ankara: Kişisel yayın, 1998.

Hayit (1975): Baymirza Hayit, Türkistan: Rusya ile Çin Arasında. İstanbul: Otağ Yayınları, 1975 [Genişletilmiş yeni yayını: Türkistan Devletlerinin Millî Mücadeleleri Tarihi. Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1995].
Hayit (1978): Baymirza Hayit, Türk Dünyasında Rus Emperyalizminin İzleri. İstanbul: Sabah,1978.
Henze (1988): Paul B. Henze, "Ulusul İç Muhalefetin Görünümü ve Yarattığı Sorunlar: Tarihsel ve İşlevsel Karşılaştırmalar" Stratejik Açıdan Sovyet Müslümanları ve Diğer Azınlıklar (editör: S. Enders Wimbush; çeviren: Yuluğ Tekin Kurat). Ankara: Yeni Forum Yayınları, 1988.

Katz (1975): Zev Katz (editor), Handbook of Major Soviet Nationalities. New York: The Free Press, 1975.
Kırımal (1952): Edige Kırımal, Der Nationale Kampf der Krımtürken mit besonderer Berücksichtigung der Jahre 1917-1918.

Emsdetten: Verlag Lechte, 1952.

Kırımlı (1996): Hakan Kırımlı, Kırım Tatarlarında Millî Kimlik ve Millî Hareketler (1905-1916). Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1996.

Kocaoğlu (1984): "Islam in the Soviet Union: Atheistic Propaganda and Unofficial Religious Activities" Journal Institute of Muslim Minority Affairs, Vol. 5, No. 1 (London, 1984), s. 145-152.

Kocaoğlu (2000a): Timur Kocaoğlu, "Türkistan'da Osmanlı Türk Subaylarının Faaliyetleri (1914­1923)" Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi (Osmanlı Devleti'nin Kuruluşunun 700. Yıldönümüne Armağan), Cilt IV (İzmir: Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü, 2000), s. 21-35.

Kocaoğlu (2000b): Timur Kocaoğlu, "Turkistan Abroad: The Political Migration From the Soviet & Chinese Central Asia (1918-1997)", Migration in Central Asia: Its History and Current Problems (Haz. Hisao Komatsu, Obiya Chika, John S. Schoeberlein). Osaka: The Japan Center for Area Studies, 2000; s. 113-126.

Kocaoğlu (2001): Timur Kocaoğlu, Türkistan'da Yenilik Hareketleri ve İhtilaller: 1900-1924/Reform Movements and Revolutions in Turkistan: 1900-1924. Haarlem: SOTA, 2001.

Komünizmin Kara Kitabı (2000): Stephane Courtois, Nicolas Werth, Jean-Louis Panne, Andrzej Paczkowski, Karel Bartosek, Jean-Lois Margolin. İstanbul: Doğan Kitap, 2000 [Kitabın Fransızca aslı: Le livre noir du communisme. Paris: Editions Robert Laffont, 1997.

Leeuw (2000): Charles van der Leeuw, Azerbayjan A Quest for Identity: A Short History. Richmond, England: Curzon Press, 2000.

Malia (1996): Martin Malia, The Soviet Tragedy: A History of Socialism in Russia, 1917-1991. New York: The Free Press, 1996.

McCauley (1993): Martin McCauley, The Soviet Union: 1917-1991. London & New York: Longman, 1993.

Mühlen (1971): Patrik von zur Mühlen, Zwischen Hakenkreuz und Sowjetstern. Der Nationalismus der sojetischen Orienvölker im Zweiten Weltkrieg. Düsseldorf: Droste Verlag, 1971.

Nahaylo-Swohboda (1990): Bohdan Nahaylo and V. Swohboda, Soviet Disunion: A History of the Nationalities Problem in the USSR. London: Hamish Hamilton, 1990).
Oğuz (1996): Esedullah Oğuz, Türkmenistan: Stalin'den Niyazov'a. İstanbul: Cep Kitapları,
Oraltay (1988): Hasan Oraltay, 17-18 Aralık 1986 Kazakistan Olayları. İstanbul: Büyük Türkeli Yayınları, 1988.

Otar (1999): İsmail Otar, Kırımlı Türk Şairi ve Bilgini Bekir Sıtkı Çobanzade. İstanbul: Kişisel yayın, 1999.

Pipes (1968): Richard Pipes, The Formation of the Soviet Union.

Communism and Nationalism: 1917-1923. Cambridge: Harvard University Press, 1954 [sonra 1964]; New York: Atheneum, 1968 [Yeniden gözden geçirilmiş baskı]; Cambridge: Harvard University Press, 1997 [yeni baskı].

Raşid (1996): Ahmed Raşid, Orta Asya'nın Dirilişi: İslâm mı, Milliyetçilik mi? İstanbul: Cep, 1996 [İngilizce aslı: Ahmed Rashid, The Resurgence of Central Asia: Islam or Nationalism? London: Zed Books, 19?? ].

Rorlich (1986): Ayshe Azade Rorlich, The Volga Tatars: A Profile in National Resilience. Stanford: Hoover, Institution Press, 1986.

Roy (2000): Oliver Roy, Yeni Orta Asya ya da Ulusların İmal Edilişi. İstanbul: Metis Yayınları, 2000 [Fransızca aslı: La Nouvelle Asie centrale ou la fabrication de nations. Paris: Editions du Seuil, 1997; İngilizce çeviri: The New Central Asia. The Creation of Nations. New York: New York University Press, 2000].

Rywkin (1982): Michael Rywkin, Moscow's Muslim Challenge: Soviet Central Asia. Armonk: Sharpe, 1982 [Aynı yazarın, Russia in Central Asia. New York: Collier-Macmillan, 1963, adlı kitabının genişletilmiş yeni yayınıdır].

Sakwa (1999): Richard Sakwa, The Rise and Fall of the Soviet Union: 1917-1991. London & New York: Routledge, 1999.
Taymas (1966): A. Battal Taymas. Kazan Türkleri. Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü,
1966.
Togan (1999): Zeki Velidi Togan, Hâtıralar: Türkistan ve Diğer Müslüman Doğu Türklerinin Millî Varlık ve Kültür Mücadeleleri. Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı, 1999 [İlk baskı, İstanbul, 1969].

Ülküsal (1980): Müstecib Ülküsal, Kırım Türk-Tatarları (Dünü, Bugünü, Yarını). İstanbul: Kişisel yayın, 1980.

Wheeler (1964): Geoffrey Wheeler, The Modern History of Soviet Central Asia. New York: Praeger, 1964.

Yalçınkaya (1997): Alaeddin Yalçınkaya, Sömürgecilik-Panislamizm Işığında Türkistan (1856'dan Günümüze). İstanbul: Timaş Yayınları, 1997.
Zenkovsky (2000): Serge A. Zenkovsky, Rusya'da Türkçülük ve İslâm. Ankara: Günce Yayınları, 2000, s. 92-93.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Kopmuşuz bizler o öz varlık olan manzaradan
Bahseder gerçi duyanlar o onulmaz yaradan.
Derler ki: İnsanda derin bir yaradır köksüzlük
Budur âlemde hudutsuz ve hazin öksüzlük. (Y. Kemal Beyatlı)