16 Şubat 2015 Pazartesi

OSMANLI'NIN ASKERİ BİR SINIFI DELİLER


Osmanlı’nın askeri bir sınıfı olan Deliler'in tarih sahnesine çıkışları 15. yüzyıla denk gelir. Zamanla ordunun önemli bir parçası haline gelen Deliler'in görevi, sefere ordunun en önünde gitmek ve düşman saflarına hücum etmektir. İri cüsseleri ve ürkütücü kıyafetleri ile düşmana korku salarak arkalarından gelecek birliklerin işini kolaylaştıran Deliler aynı zamanda esir aldıkları düşman askerlerinden orduları hakkında bilgide ediniyordu.

Silah olarak eğri pala, kalkan, mızrak ve bozdoğan taşıyan deliler, başlarına pars ya da benekli sırtlan derisinden yapılmış tüylü bir miğfer giyerlerdi.

Bu birliğe “Deliler” denmesinin sebebi ise akli dengelerinin bozuk olmasından değil, atılgan ve gözü-pek olmalarındandır. Zaten “Deli” kelimesi Osmanlı Türkçesi’nde “akıl almayacak derecede cesur” anlamında kullanılmaktaydı. Bu askerlerin çoğunluğunu Türkler oluşturuyordu.

Bu birliğe girebilmek için savaş tecrübesi ve maharet özellikleri gerekliydi. Gerekli özelliklere sahip askerler, tertiplenen törende yemin ederek deli başlığını giyiyor ve ocağa katılıyordu.

Rivayete göre Osmanlı tokadının mimarı da Deliler. Yeniçeriler gibi ellerini kuvvetlendiren Deliler de alıştırma esnasında mermer tokatlıyorlardı.

Deliler Ocağı 19.yy’da kapatılmıştır. II. Mahmut’un askeri alanda yaptığı yeniliklerden biriside Deliler Ocağı’nı kaldırmak olmuştur.

Tarihçi Neşrî, II. Kosova savaşında Delileri şöyle tasvir eder:
“Deri takkeli Deliler’in atlarının boyunlarında öten ziller, savaştıkları kafirlerin iniltileri ve figanları idi. Bu garip tarz ve acayip tavırla kafirlere köpe
ksiz koyuna kurt girer gibi koyuldular. Dünya depreme tutuldu, Kaf Dağı yerinden oynadı, gökler yer üstüne yığıldı sandılar, gaziler kafirleri öyle kırdılar ki…”


Kaynak:
Kitab-ı Cihan-nüma, Neşri Tarihi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Kopmuşuz bizler o öz varlık olan manzaradan
Bahseder gerçi duyanlar o onulmaz yaradan.
Derler ki: İnsanda derin bir yaradır köksüzlük
Budur âlemde hudutsuz ve hazin öksüzlük. (Y. Kemal Beyatlı)