29 Aralık 2013 Pazar

TARİH BİLİNCİ VE ÖNEMİ

Bir ışık yaratmak geçmişten günümüze bir deniz feneri misali. Kılavuz olmak bütün gerçekliğiyle konar-göçer şu fani dünya insanına. İşte bu yazımızda Tarihin dünya ve kendi milletimiz için gerekliliği ve öneminden bahsedeceğiz. Şu cümle sık sık tekrar edilmektedir “Milletlerin geleceği için Tarih yazmak, Tarih yapmak kadar önemlidir.’’ Dünya milletlerinin gelecek teminatları için yaşanmış olaylar kadar, yazılmış Tarih de çok önemlidir. Bir milletin yaptıkları hatalardan, örf ve adetlerine  kadar tüm özellikleri Tarih içinde gizlidir. Tarih milletlere bir vizyon ve misyon yükler. Örneğin; Sen böyleydin, böyle olmalısın gibi. Milletlerin geleceğe yönelik planlarında, kullanılan esas ham madde Tarihtir. Nasıl ki bir anne ve baba, çocuklarının iyiliği için onlara öğüt verir, aynı çerçeve içinde Tarihin yaptığı da geleceğe yönelik öğüt vermektir milletlere.
          Tarih ortalama 2000 yıldır yazılıyor. Artık günümüz dünyasında tarih bir meraktan çok zarurettir. Yukarı da bahsettiğimiz gibi, Tarih milletlerin geleceğine açılan penceredir. Tarih öncelikle olayların geçtiği coğrafyadaki insanlara toplumsal bir bilinç kazandırır ve ardından milletlere kimlik olgusunu yerleştirir. Bu yüzdendir ki, uygar milletler Tarih eğitim ve öğretimine çok önem vermişlerdir. Yahudileri bugün kendi devletlerini kurup, ölü dilleri olan İbraniceyi tekrardan diriltip, konuşmalarını sağlayan olgu Tarih değil midir? Avrupa’dan 16. Yy, 17. Yy da ayrılıp Amerika kıtasına göç eden Amerikalıların şu 300 yıllık tarihlerini ne kadar çok önemsedikleri malumunuzdur. Büyük uygar devletlerinin dışında, daha devletleşememiş gruplar bile tarihin ne denli önemini anlamış olmalıdırlar ki, çıkardıkları dergi ve gazetelerde kendi tarihleri üzerine çokça araştırmalar sunmaktadırlar. Osmanlı döneminde daha özgürlüğünü kazanamamışken İzmir’de çıkardıkları Bulvar adlı gazete ile Bulgarlar, bugünse Türkiye’nin doğusunda bölücülük faaliyeti yapan PKK’nın Taksim’de herhangi bir kitapçıya girip alabileceğiniz “Kürt Tarihi’’ adında çıkan dergi bu duruma küçük birer örnektir.
        Artık bu konuya birazda kendi milletimiz gözünden bakmalıyız. Tarihimize gereken değeri veriyor muyuz? İlkokullarımızda anlatılmaya çalışılan tarih ne kadar yeterli?  Gençlerimize tarihi sevdirebiliyor muyuz? İşte bunlar gibi onlarca soru aslında geçmişte veya geleceklerde, yaptıklarımızı veya yapacaklarımızın temelini oluşturuyor. Ciddi bir kültür ve medeniyete sahip olmak istiyorsak; Tarihimizi ilk kaynaklardan günümüze kombine haline getirip, milletimize yarar sağlayacak şekilde nakış nakış, tüm fertlerimize işlemeliyiz. Tarihin milletimize yüklemiş olduğu misyonu toplumsal olarak en iyi şeklide idrak edip içselleştirdikten sonra, kendi milli kimliğimizle hareket etmeliyiz. Bizim uydurma tarih yaratmaya, olmayanı oldu gibi lanse etmeye ihtiyacım yok. Biz sadece var olan tarihimizle bunu yapabilecek güçteyiz. Ama işin gerçeğinde, bugüne kadar bu işi beceremedik. Almanlar, Japonlar bizim milletimiz gibi 20. Yy da çok büyük felaketler yaşadılar. Ama bunu sadece 50 senede atlatmayı becerip tekrardan birer dünya gücü oldular. Ama biz onların 50 senede yaptığını 2 asırdır yapamadık. Eksiğimiz ne peki? Küresel olarak güç kavramı ; Askeri ve mühendisliklere alakalıdır. Evet bunlarda en iyisi olunması gerekir. Ama kaçırılan bir nokta var, bu askeri ve mühendislik potansiyelini oluşturacak olgunun tarih olması. Bilindiği üzere, Japonlar, atom bombasından sonra, ilkokuldaki çocuklarını Nagazaki ve Hiroşima’ya getirip tarihi orada anlattılar, ve sonrasında ‘Altın gençlik’ adı verilen bir gençliğin oluşmasına, bunun sonucunda da yeniden bir dünya devi olmayı başardılar. Peki biz Türkler çocuklarımıza kaç defa Çanakkale’de, Sakarya’da Malazgirt’te, Kırım’da, Mısır’da, Trablusgarp’ta ders anlattık. Bizim tarih eğitimimiz hiçbir zaman 4 duvardan dışarı çıkmadı. Son dönemde bunun kısmende olsa yapılmaya çalışılması bizi mutlu ediyor, ama sevindirmiyor. Bundan 1300 -1400 yıl önce yazılan, milli tarihimizin yazılı başlangıcı kabul edilen Orhun yazıtlarında geçen “Ey Türk, Üstte mavi gök çökmedikçe, Altta yağız yer dinmedikçe senin ilini ve töreni kim bozabilir’’ öğütünü her Türk gencinin kalbine yerleştiremezsek tam manasıyla Tarih eğitimini vermiş sayamayız kendimizi. Ve sadece kendi tarihiyle değil komşu milletlerin tarihini de en ufak ayrıltılarına kadar bilecek bir tarih eğitiminden bahsediyoruz. Bugün Milletimizin her evladı Tarihini en güzel şekilde öğrenip; öğretmeye vesile olmaldır. Yazıma Cumhuriyetimiz ilk 10 senelik döneminde tarih eğitimimiz üzerinde çok büyük rol oynayan John Dewey’in bir sözüyle bitirmek istiyorum "Tarih öğrenmede asıl olan, insancıl bağlantı ve ilişkileri tanıyabilme gücünü edinmedir. Geçmişin bilgisi, bugünü anlamada anahtar olduğu için tarih öğretilmelidir. Geçmiş, günümüz tarihidir" Vesselam.

Kaynak

Tarih bilincinin farkında varmak/TRT YAYINLARI/ İLBER ORTAYLI İLE TARİH

                                                                                                 NİYAZİ ÖMER ARSLAN
                                                                                                                         18.11.2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Kopmuşuz bizler o öz varlık olan manzaradan
Bahseder gerçi duyanlar o onulmaz yaradan.
Derler ki: İnsanda derin bir yaradır köksüzlük
Budur âlemde hudutsuz ve hazin öksüzlük. (Y. Kemal Beyatlı)