27 Aralık 2013 Cuma

İL-TERİŞ KAĞAN

İl-teriş Kagan

O ki, Türk milletinin içerisinden çıkardığı en büyük devlet adamlarından birisidir. Atalarının geçmişine ve törelerine sıkı sıkıya bağlı bu şahsiyetin 7. asırda yeniden teşkilatlandırdığı devletin izi günümüzde de devam etmektedir. Dolayısıyla İl-teriş’in Türk tarihinde apayrı bir yeri vardır.
İl-teriş Kağan tahta oturmadan önce, bilindiği üzere 630 senesinde Kök Türk Kağanlığı, Çin karşısında başarısızlığa uğramış, bu tarihten sonra yaklaşık elli yıl kadar Türk devletinin huzuru ve düzeni kalmamıştı. İşte bu fetret devresinden Türkleri kurtaran iki ailenin olduğunu, bunlardan birinin Börülü, diğerinin de Arslanlar adını taşıdığını sanıyoruz.
Kutlug’un zamanına gelene kadar Asya’da Çin’e karşı birtakım başarısız başkaldırı hareketlerinin olduğunu biliyoruz. Buna binaen Türk tarihinin ve kültürünün en kıymetli hazinelerinden olan Orkun Yazıtlarından öğrendiğimize göre, İl-teriş, Kapgan ve Tunyukuk istiklâl hareketine girişmeden önce Çin’in kuzeyindeki,  Çogay  Kuzı  ve  Kara  Kum  diye  adlandırılan  bir  bölgede yaşıyorlardı. Bu istiklal hareketinin kitabelerde ilahî bir vasfa büründürülmesi ise şöyle anlatılır: 
Bunca  işi-gücü  çekip-çevirdiğini  düşünmeyip, (Çin imparatoru) Türk milletini yok edeyim, dediğinden; yukarıda Türk Tanrısı, Türk’ün kutlu ülkesini bu şekilde düzenlemiş. Türk milleti yok olmasın diye İl-teriş Kağan ve İl Bilge Katun’u halk içerisinden çekip yükseltmiş ve onları başarılı  kılmıştır.  Yani,  Türk milletinin ölüp gitmesini  Tanrı istemediğinden dolayı, Türk milleti yok olmaktan kurtulmuştur.
Kutlug  ve  Tunyukuk’un  yanında  muhtemelen  Kutlug  ve  Kapgan’ın kardeşleri İl Çor Tigin de vardı. Ancak onun hakkında ne Türkçe, ne de Çince vesikalarda fazla bir bilgi bulamıyoruz. Bu hareket bize tıpkı Bumin ile İstemi’nin Kök Türk Kağanlığını kurdukları zamanı hatırlatmaktadır. Bunun yanı sıra  Çince  belgeleri  incelediğimizde  bize  göre,  Çinliler  bu  hususta Kapgan’ın rolünü atlamışlardır.
Çin yıllıklarında adı “A-shih-na Ku-tu-lu” (Kutlug Börü) şeklinde yazılan Kutlug Şad, Türk kağan sülalesine, dolayısıyla Börülülere mensuptur. İllig Kağan’ın akrabası olan İl-teriş, ilk başlarda bir boy beyiydi ve “tudun” unvanını da taşıyordu. Kitabelerde; İl-teriş’in on yedi erle dışarı çıktığı, yani ihtilalı başlattığı, bunu duyan halkın şehirlerden ve dağlardan onun yanına geldiği, Tanrı güç verdiği için ordusunun kurt gibi, düşmanlarının koyun gibi oldukları;  doğuya  ve  batıya  ordu  gönderip,  taraftarlarını  topladığı, kalabalıklaştıktan sonra, ilsizleşmiş ve kağansızlaşmış, cariye ve kul olmuş, Türk töresini kaybetmiş halkı atalarının yasası gereğince yeniden ayağa kaldırdığı, anlatılıyor. Görülüyor ki, başlangıçta çok az bir mevcut ile başlayan Kutlug Şad’ın maiyeti gün geçtikçe daha da fazlalaşmıştır. Hatta Bug Börü (Aşina Fu-nien) öldüğünde dört bir tarafa dağılan ve çevrede kendi hallerinde yaşayan  Türk  boyları,  onun  bu  mücadelesini  duyar  duymaz  etrafında toplanmışlar  ve  onu  kendilerine  kağan  seçmişlerdir.
Kaynaklardan  da anlaşılacağı üzere Kutlug, halkın katılımı suretiyle tahtına oturmuştur. Yani onu halk bizzat tercih etmiştir ve bu süreçte Tunyukuk’un da payı büyüktür. Tunyukuk bu hadiseyi şöyle dile getiriyor: Ormanda, taşta kalmış olanları toplanarak yedi yüz oldu. Bunların (üçte) iki kısmı atlı, bir bölümü yayaydı. “Katıl” dedi. Katılanı ben idim. “Kendi kendime onu kağan mı yapayım” deyip, düşündüm: “İnsan zayıf ve semiz boğaları uzakta görse, hangisinin zayıf, hangisinin kuvvetli olduğunu ayırt edemez”. Bunu hatırlayıp Tanrı bilgi verdiği için onu bizzat ben kagan yaptım.
Bu cümlelerden Tunyukuk’un kendisini biraz ön plana çıkardığı görülür. Hakikatte Arslanlar (A-shih-te) ailesi, yani Tunyukuk’un soyu onun yanında olmasaydı, İl-teriş’in başarısına gölge düşebilirdi. Fakat bir başka şey ise, bu kez de İl-teriş olmaz, başka bir Börülü beyi liderliği üstlenirdi. Tunyukuk Yazıtında anlatılan istiklâl hareketine 17, 70 ve 700 şeklinde bir katılım söz konusudur. Elbette ki bu sayılar izafîdir, gerçeği yansıtmıyor. Nasıl kalabalıklaştıkları 7 ve 7’nin katları Türklerce kutlu sayıldığından bu şekilde bir cümle kullanıldığını sanıyoruz.
Kutlug ve baş komutan Tunyukuk 681 yılından itibaren Çin eyaletlerine baskın  yaptılar.  Türk  atlıları  yıldırım  hızıyla  Ordos’tan  başlayarak,  Çin sınırlarına saldırdılar. Çin birlikleri darmadağınık edildi. Birçok esir, otuz bin civarında deve, at, sığır ve koyun ganimet olarak ele geçirildi. Buna bağlı olarak 682-687 seneleri arasında, Kutlug ve Tunyukuk’un Çin’e onbir akını vardır. Çin yıllıkları, yabancı kavimlerle girişilen ve yitirilen savaşları pek teferruatlı anlatmamakla beraber, Kutlug ve Tunyukuk’un yapmış oldukları bu seferlere kayıt düşüyorlar. Öyle anlaşılıyor ki, Kutlug Çin’e gerçekleştirilen bu başarılı hücumlardan ve kendisine katılan boyları düzenledikten sonra, kardeşlerinden Kapgan’ı şad, To-si-fu’yu da (İl Çor) yabgu atadı ki, kitabelerde: Tölös, Tarduş bodunıg anta itmiş. Yabgug, şadıg anta birmiş, cümlesiyle karşılaşıyoruz…
Bu idari düzenlemeler olurken Çin, Kıtan ve Oğuzlarla olan mücadeleler de sürüyordu. Her zamanki gibi, çevresinde güçlü bir Türk devletinin olmasını çekemeyen Çin; Kıtan ve Oğuzlarla, Kök Türklere karşı bir ittifak meydana getirip, tedbirler aldı. Onların arasına birkaç Türk boyu da karıştı. Bu sırada Tokuz Oğuzların başına da son derece güçlü bir kişi olan Baz Kağan geçmişti (686); İl-teriş bunu habercileri vasıtasıyla öğrendi. Bu bilgiden Kök Türklerin önemli bir haber şebekesine sahip olduklarını da çıkarıyoruz. Yeri gelmişken bahsetmekte fayda vardır ki, eski Türk ilinde geniş bir haberleşme ağı da mevcuttu. Ülkenin çeşitli köşelerinde ve özellikle de hudut boylarında Kök Türkler çağında “kargu”  denilen  ateş  kuleleri  vasıtasıyla,  düşmanın hareketlerinin önceden haber verilmesi söz konusu olduğu gibi, buralarda bulunan vazifeliler aracılığıyla bir yerden, başka bir bölgeye de bilgiler çok kısa bir sürede ulaştırılıyordu. Sonraki Türk ve Moğol idareleri döneminde daha da geliştirilen bu sistemde, adı geçen menzil noktalarında görevli memurlar, ulaşım vasıtası olarak atlar ve kuşlar ile duruma göre duman ve ışıktan da yararlanarak haberleri gerekli yerlere iletmekteydiler. Bu işlerle vazifeli kişilere dönemine göre “körüg, yamçı, ulak, tatar” vs. gibi adlar verilmiştir.
Bu hal bir yana Baz Kağan da boş durmadı. Oğuz beyi; Çinlilere Kunı Sengün adlı elçisini, Kıtanlara doğru Tongra Esemi göndererek, şöyle demiştir: “Azıcık Türk milleti yürüyor, kağanı yiğit, aygucısı   bilgedir. O ikisi var olduğu müddetçe Çin’i ve Oguz’u da öldürecektir. Çin güneyden, Kıtan doğudan, ben kuzeyden saldırayım. Türk Sir Bodun ülkesinde hiç (kalkınmasın).  Mümkünse  onu  yok  edelim”  diyordu.  Bunun  üzerine Kutlug’un  danışmanı (ayguçısı)  olan  Tunyukuk  gece  uyumadan,  gündüz oturmadan planlar yapıp, onları nasıl yeneceğini düşündü. Tunyukuk kitabesinde bu  durumu  şöyle  açıklıyor:  Bu  sözü  işitip,  gece  uyuyacağım,  gündüz oturacağım gelmedi. Bundan dolayı kağanıma; “Çin, Oğuz ve Kıtan bu üçü birleşirse kalakalacağız. Kendi içi, dışarıdan çevrilmiş gibiyiz. Yufka olanın delinmesi, incenin kırılması kolay; yufka kalın, ince yoğun (kalın) olursa kırmak zordur. Doğuda Kıtan’dan, güneyde Çin’den, batıda Kotanlılardan, kuzeyde  Oğuz’dan  iki-üç  bin  askerimiz  gelecek  mi”,  diye  arz  ettim. Kağanım, ben Tunyukuk’un sözlerine  kulak verdi. Gönlümce orduyu yönetmemi söyledi.
Yukarıdaki  cümlelerden,  Oğuz  ve  Kıtanların  içerisinde  Kök  Türk hanedanlığının  yandaşları  olduğu  anlaşılmaktadır.  Bilindiği  gibi, 1071  ve1176’daki Malazgirt ile Myriokephalon savaşlarında da, Bizans ordusu içinde bulunan Peçenek ve Kuman Türklerinin saf değiştirip, Selçuklu Türkleri tarafına geçmeleri, Alp Arslan’ın ve Kılıç Arslan’ın zaferinde önemli rol oynamıştır. Esasında bu durumu dikkatlice incelediğimizde, göz yaşartan bir hadisedir. Belki  de  tarihlerinin  seyri  birbirlerinden  ayrı  gelişen,  hatta  unuttukları zamanlarda birbirleriyle kıyasıya mücadele eden birtakım Türk boylarının savaş meydanında rakip olarak karşılaştıklarında kardeşliklerini hatırlamaları çok ilginçtir.
İşte bu hadiseden sonra Kutlug ve Tunyukuk Ötüken’in merkezine doğru yola çıktılar. Kök Türk ordusu derhal Orkun vadisine yöneldi. Çinliler ve Kıtanlar sürekli yaptıkları gibi müttefiklerini yalnız bıraktılar. Togla Nehri kıyısında meydana gelen bu savaştan önce; Kök Öng geçildi ve askerler Ötüken  Yış’a  doğru  sevk edildi.  Sığır  ve  yük  hayvanlarıyla  yürüyen Oğuzların üç bin askeri, iki bin kişilik Kök Türk ordusuyla karşılaştı. Türk inancına göre Tanrı izin verdiği için Oğuzlar mahvoldular, deniyor. Togla kenarında gerçekleşen bu harpte Baz Kağan da öldürüldü (687).
Bundan  sonra  Kutlug’a,  toplanan  bir  kurultayda “ülkeyi,  derleyip,toplayan”, manasına İl-teriş unvanı verildi. Oğuzların teslim olmasından sonra Ötüken Yış, Kök Türk Börülü (Aşina) ailesinin eline yeniden geçti. Böylece, etraftaki bütün boylar, Oğuzlar başta olmak üzere doğudan, batıdan, kuzeyden, güneyden gelerek Kök Türklere saygılarını ve bağlılıklarını bildirdiler.
Ötüken’in merkezine sahip olduktan ve ülkede düzen sağlandıktan sonra, İl-teriş Kagan herhalde hastalanarak öldü. İl-teriş’in vefatına dair Tunyukuk Yazıtında bir ibare yoktur, fakat Köl Tigin ve Bilge Kagan kitabelerinde onun  yaptığı işler ve ölümü hakkında şöyle deniyor: Babam kagan 47 defa ordu sevk etmiş. Yirmi savaş yapmış. Tanrı izin verdiği için illiyi ilsizleştirmiş, kağanlıyı kağansızlaştırmış, düşmanı tabi kılmış, dizliye diz çöktürmüş, başlıya baş eğdirmiş. Babam kağan bunca ili, töreyi kazanıp ölmüş (cennete gitmiş).
Halihazırda  bizim  elimizde  İl-teriş’in  adına  dikildiğini  kesinlikle bildiğimiz bir yazıt yoktur. Fakat şu bir gerçektir ki, Rusya’da henüz ilim alemine tanıtılmamış yüzlerce kitabe mevcuttur. Belki bunlardan biri İl-teriş’in şahsına ait olabilir.
Burada bir hususa daha değinmekte fayda vardır. Zaman zaman birtakım kişiler tarihi kaynaklarda hiçbir izi olmadığı halde, kendiliklerinden bir Kutlug Devleti veya II. Kök Türk Kağanlığı diye bir şeyler uyduruyorlar. Halbuki Kök Türk dönemini ne I. Kök Türk, ne II. Kök Türk Kaganlığı diye bölmek, ne de Doğu Kök Türkler, Batı Kök Türkler şeklinde ayırmak doğru değildir.
İl-teriş Kağan’ın ölümünden sonra, oğulları Bilge ve Köl Tigin küçük olduklarından dolayı, töre gereği yerine kardeşi Kapgan, kağanlık tahtına çıkmıştır. Bizlere şanlı bir tarih, gururla söyleyebileceğimiz bir Türk adı bıraktıkları için İl-teriş Kagan ve bütün atalarımızı saygı ile anıyoruz.
Saadettin GÖMEÇ
İl-teriş Kağan”, Orkun, Sayı 67, İstanbul 2003

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Kopmuşuz bizler o öz varlık olan manzaradan
Bahseder gerçi duyanlar o onulmaz yaradan.
Derler ki: İnsanda derin bir yaradır köksüzlük
Budur âlemde hudutsuz ve hazin öksüzlük. (Y. Kemal Beyatlı)